Son günlerde hemen herkes yine 'CHP de neler oluyor' sorusuna çok doğal
olarak yanıt arıyor. Önder Sav ve Deniz Baykal’ın Tüzük kurultayı için imza
toplama girişimleri ile başlayan ve ciddi bir hesaplaşma sinyali veren
gelişmeler CHP’den bir biçimde beklentide bulunan veya kendi gelişimini CHP’nin
yıpratılmasına bağlayan kesimlerce dikkatlice izleniyor. CHP de gerçekte neler
oluyor sorusu olanca yakıcılığı ile öne çıkıyor.
CHP tarihinde ilk kez ciddi
boyutlu bir değişim sancısı yaşıyor. Zaman değişirken, dünya değişirken,
Türkiye ve sorunları değişirken, insan değişirken CHP’nin değişmeden, zamanın
üzerinde durması mümkün değildi. CHP gibi Türkiye’nin en eski ve köklü bir partisinin
bu değişimi, gecikmelide olsa yaşaması kaçınılmazdı. Kaçınılmaz olan yaşandı ve
değişime direnenler bir biçimde partinin etkin alanlarının dışına çıkartılarak
önemli bir adım atıldı.
Eski söylemler ve politikalar
yeterli olsaydı, halkta karşılık bulur ve CHP’yi iktidara taşırdı. Ancak CHP,
30 yılı aşkın bir süredir iktidar olamadığı gibi olmadı. %20’li oyların ötesine
bir türlü geçemedi. Neredeyse ana muhalefetin kadrolu partisi haline geldi..
Bir tıkanma, bir açmaz ve bir gerileme kendini dayattı. Dünya ve Türkiye
değişirken CHP’nin ve İlkelerinin değişememesi diye bir şey söz konusu
olamazdı. Her şey yeniden yorumlanmalı ve siyasal biçimleniş, yaşanan
konjonktüre denk düşecek bir biçimde yeniden açımlanmalıydı.
Değişemeyen asla gelişemez.
Gelişmenin, etkin ve belirleyici olmanın temel kriteri, yaşamın değişim
dinamiğine uyum sağlayabilmektir. Eskiyenler, eskidikleri yerde bırakılarak,
yeninin bir biçimde egemen olması ve yaşamı kucaklaması sağlanmalıydı. Eski
genel başkan Baykal’ın ”Hakiki Koç” benzetmesiyle “Yeni CHP” söylemini
sulandırma çabasına karşılık, değişim ve yenilenme CHP’nin kaçınılmaz bir
ihtiyacı olarak kendini dayatmıştır.
Cumhuriyetin ilk günlerinden bu
güne, Türkiye’nin her değişim sürecinde CHP, bir biçimde hep var olmuştur. Bu günde
var olma çabasındadır. Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretemeyen, sorunları
görmezden gelen, kendini kıskaçlar altında tutan bir CHP’nin yaşamın dinamiği
içerisinde aktif olarak yer alamayacağı açıktır. CHP’siz bir toplumsal barış
mümkün müdür? CHP’siz bir demokratikleşme mümkün müdür? Özellikle de sosyalist
solun yıkıntı halinde olduğu süreçte Reformist sol rolü, tarihsel olarak
CHP’nin sırtındadır.
Gericiliğin kuşatması ve yaşamın
her alanını belirleyecek bir yaygınlığa ulaşması, CHP için artık kaçınılmaz
nokta olmuştur. Özgür bir ülkede yaşama kaygısı taşıyan hemen her kesim bir
biçimiyle CHP’ye ilişkin bir beklenti geliştirmiştir. CHP’nin bu toplumsal
beklentiye yanıt verebilmesi, öncelikle ittihatçılık kalıntılarından kendisini
kurtarmasıyla ilk kez ciddi bir ivme kazanmıştır. Bunu görmek ve
gerekliliklerini yapmak zorundadır. Reformist sol bir programı Türkiye’nin
önüne koymalıdır.
Seçim sürecinde CHP yöneticileri
tarafından ortaya konan politik söylem bu yönde önemli adımlar içermektedir. Bu
söylemler geliştirilerek iktidar programı haline dönüştürülmelidir. İktidar
hedeflemesinde Türkiye’nin önemli sorunlarına nasıl baktığını açık bir dille
ifade etmeli ve hedefler bildirgesi halinde halka sunmalıdır.
Yeni CHP gerçekten yeni olmalı ve
bu yeniliğini yaşamın tüm alanlarında hissettirmelidir. Her yeni bir ihtiyaçtan
doğar. Eski olan artık yetersizleşmiş ve taşıyıcı olma niteliğini kaybetmiştir.
Kelimenin gerçek anlamıyla yaşama denk düşemeyerek, eskimiştir. Eskide inat,
tutarlılık değildir. Tam tersi, eskide inat, yaşamda tutarsızlıktır. Yaşama
denk düşmeyen eskinin, zorla ikame edilmesine çalışmaktır. Bununda başarı şansı
asla yoktur. Yeni devrimcidir. Eski karşı devrimcidir. Yeninin karşısında
direnendir. Yeni, yeni olduğunu yaşamın tüm alanlarında göstererek, kendini
koymalıdır. O zaman kabul görendir, o zaman yalnızca yeni olmaktan çıkıp,
pratikte kendisini gerçekler ve yaşamın kendisi haline dönüşür.
Bu anlamıyla yenileşme atılımı
her zaman ilericidir ve cesaretlendirilmeli, yanında yer alınmalıdır. Eskiye
kafa tutan ve statükonun ötesinde bir çözümün var olduğunu ortaya koyan her
yeni, başarıya atılmış önemli bir adımdır. Salt kavramsal olmaktan öteye
gidemeyen 'yeni', bir hiçtir ve sonu hüsrandır.
Eskinin yeni ile mücadelesinin
tarihin her döneminde olmuştur. Eski, yeniyi kabullenmekte zorlanmış ve ihtiyaç
olmadığı noktasında ayak diretmiştir. Buda eşyanın tabiatı gereğidir. Çünkü
yeninin var olduğu her alanda eski yok olacaktır. Bu kaçınılmazlık eskide var
olanları dirence iter.
Yeni CHP bu anlamıyla Türkiye
açısından çok önemlidir. Kucaklayıcı, kapsayıcı ve gerçekten demokratik bir
CHP, Türkiye’nin onlarca yıllık birikmiş yaşamsal sorunlarının çözümünde
vazgeçilmezdir. CHP’siz ne Kürt sorunu çözülebilir ne demokratikleşme
sağlanabilir. Gericiliğin geriletilmesinde ve İrticanın siyasal iktidardan
uzaklaştırılmasında, çağdaş demokrasinin ilkeleriyle donanmış yeni CHP, çok
daha önemli bir misyona sahiptir.
Politika gerçeklerle yapılır.
Yaşamın dayatan gerçeklerini dikkate almaksızın, duygusal reflekslerle
belirlenen tavırlar, kaçınılmaz olarak siyasal alanda yenilgiyi getirir.
Duygusal değerlerimizi bir tarafta canlı tutarken, yaşamı bir ucundan
yakalamayı becermeliyiz. Yaşamın dinamizmi, başarıda bunu zorunlu kılar.
Aklın Solu birdir ve Sol yaşamsaldır.
Vazgeçemeyiz…