Bölge Halkı Türkiye diyor.
Suriye de şiddet he geçen gün
farlı bir boyuta ulaşıyor. Keskinleşiyor ve sona doğru hızla ilerliyor. Suriye
halkın şiddet dolu bu yaşamı kanıksamış gibi. Saflar belirginleşmiş ve sonuca
dönük kıyasıya bir mücadele veriliyor. Kent merkezlerine atılan füzelere rağmen
yaşan tüm olağanlığıyla devam ediyor. Okulları çocuklar dolduruyor, devlet
daireleri çalışıyor, köprü ve yollar yapılıyor, sağlık hizmetleri veriliyor ve
hepsinden önemlisi bunca şiddete rağmen internet hizmeti yasaksız verilmeye
devam ediliyor.
Mart ayının son günlerinde Ermeni
yaşam bölgesi Kesab saldırısıyla Lazkiye’ye gitmek için Şam’dan yola çıktım.
Kara yolu ile korumasız ve güvenliksiz, normal şehirlerarası otobüslerin
kullandığı yoldan Lazkiye’ye vardık. Şam çıkışında Harasta bölgesinde terörün
izlerini açıkça görme fırsatı edindik.. Yaklaşık 10 km bir bölgede binalar
yerle bir edilmiş hayalet, harabe bir kent dokusu var. İnsanı ürkütüyor.
Yol kenarında binaların neredeyse
tamamı yıkılmış. Bazı binalarda yangın izleri var. Tamamı insansız… Cihatçılar
bu bölgeyi uzunca süre ellerinde tutarak, Şam’a giriş çıkışları engellemek
istemişlerdi. Suriye ordusu bu bölgenin temizlenmesi ve diğer kentlerle
ulaşımın sağlanması için uzun uğraşlar verdi. Artık yol tamamen temiz.
Benzer manzarayı Humus kentine
yaklaştığımızda da gördüm.. Yol kenarlarında ki bazı binalar tamamen yıkılmış.
Bazıları ise az hasar almış ancak tamamen boşaltılmış.
Şam Lazkiye yolu tamamen güvenli.
Yoldan uzun kamyon kuyruklarına rastladım…
İnsanlar seyahat edebiliyorlar. Güvenlik noktaları, dikkatli ve özenli
hemen her araç kontrol ediliyor.
Lazkiye gergin
Lazkiye sokaklarında daha önce
olmayan bir gerginlik ilk adımda gözüme çarpıyor... Kontrol noktaları sıklaşmış
ve daha özenli hale gelmiş... Asker sayısı artmış, pek çok geçiş noktasına
ciddi sayıda asker yerleştirilmiş. Caddeler kalabalık, ancak insanlar tedirgin.
Özellikle bölgede yoğunlukla yaşayan Alevi halk, Kesab saldırısından sonra her
an Lazkiye’ye de girilecekmiş gibi tedbirli davranıyor. Dağınık halde karışık
mahallelerde oturanlar, daha güvenli semtlerde ki yakınların yanına taşınmış.
Gençlerin tamamına yakını ya ordu birliklerine katılmış yada sivil savunma
birliklerinde yer almış. Kent silahlı. Misafir olduğum her evde silah ve
cephene gördüm. Lazkiye halkı hazırlıklı.
Kesab’a yakın bölgelere gitmek
için yetkililerde izin istedik. Ancak güvenli bölgeye kadar izin
verebileceklerini söylediler. İlk seferde Al Based sonrasında bulunan Suriye
Ordusunun operasyon merkezi kadar gittik. Bir operasyonu yöneten bir Albay karşıladı
bizi. Uzun uzun bölgede yaşananları tüm çıplaklığıyla bize anlattı. Mevcut
durumu, silahlı saldırganların bulunduğu noktaları yüksek bir binanın üzerinden
bize gösterdi… Sürekli top seslerinin arasında, çatışmanın orta yerinde detaylı
bilgiler verdi… 4-5 bin kadar saldırganın olduğunu tahmin ettiklerini, önemli
bir kısmını temizlediklerini ancak Türkiye’nin açıkça ateş desteği verdiğini
söyledi. Türk tanklarının kendilerine sürekli ateş açtığını, iki Suriye
karakolunun Türkiye’den atılan füzelerle vurulduğunu, onlarca askerin bu
saldırılarda yaşamlarını kaybettiğini söyledi.
Kesab Türkiye sınır bölgesinin
arasında ki mesafenin 60-70 metre olduğunu, kontrolsüz ara bir bölgenin
olmadığını, Cihatçıların başka yerlerden bir gece önce, sınırda boşatılan
köylere taşındığını ve sınır tellerinin Türk Askerleri tarafından kesilerek,
katillere yol açıldığını anlattı. Saldırganlar orasında sayıları 200 kadar olan
yüzleri maskeli kişilerin ise Türk komandoları olabileceklerini, eğitimli
saldırıyı yönetir pozisyonlarda olduklarını vurguladı. “Biz yalnızca katillerle
değil, aynı zamanda Türk ordusu ile de savaşıyoruz” dedi.
Kastel Muaf diye bilinen Kesab’a
2-3 km. uzaklıkta ki bölgeye gitmek istediğimi ve durumu kendim görmek
istediğimi söyledim. Birkaç gün içerisinde benim o bölgeye girebileceğimi, bana haber vereceği yanıtını aldıktan sonra
Lazkiye’ye döndük.
Kastel Muaf’a ilk kez ben girdim.
Türkiye sınırına giden ana yol
özerinde bulunan Kastel Muaf yolu, Suriye’de çatışmalar başladığı ilk günlerden
beri keskin nişancıların saldırılarından dolayı kapatılmıştı. Suriye güvenlik
birimlerine yoğun ısrarımız sonuç verdi ve Kestel’e gitmek üzere yola çıktık.
Al Based yol ayrımında ki kontrol noktasında aracımıza bölgeyi bilen bir subay
binerek bize eşlik etti. 3 ayrı kontrol noktasından geçerek yarım saat kadar
sonra vardığımız Kastel de yalnızca ambulanslar ve askerler vardı. Bölge
tamamen boşaltılmış, sivil halka kapatılmıştı. Suriye TV de haber için
oradaydı.
Bölgede ki binalarda daha önceye
ait çatışma izleri vardı. Sıcak çatışmalar ise bizden 2 km kadar sonra devam
ediyordu. Silah sesleri ve top atışları zaman zaman şiddetleniyor, kimi zaman
ise sessizleşiyordu.
Suriye askerler aylar sonra sivil
insanlar görmekten mutlu gibiydiler. Bize çok ilgili davrandılar. Özellikle
benim Türk gazeteci olduğumu öğrenen yanıma gelip benimle tanıştı ve kendi
bilgisi dahilinde olan pek çok anlattı. Bazı mevzilerin fotoğraflarını
çekmememizi rica ettiler. Tamam diyerek bölgeye ilişkin çok sayıda fotoğraf
çektim. Hemen yanı başımızda 45. Nokta denilen ve birkaç gün önce Suriye ordusu
tarafından Teröristlerden alınan tepe vardı.
Orta yerde Suriye eski devlet
Başkanı Hafız Esad’ın heykeli, çatışmalardan hiç etkilenmemiş gibi sapasağlam
duruyordu. Sık sık Kesab yönüne giden askeri araçlar geçiyor ve geçerken bizi
selamlıyordu. Askerler moralleri yüksek ve kendilerinden emin görünüyorlardı.
Kesab da 3 gün kuşatma altında kalan ve sürekli çatışan sonrasında ise sağ
kurtulmayı başaran genç bir asker yanıma geldi ve yaşadıklarını anlattı…
Anlatırken gülümsüyordu. Kendinden emin, ölümü yenmenin gururuyla, nasıl
çatıştığını neler gördüğü uzun uzun anlattı. İt sürüsü gibi bir anda sadırdılar
diyordu; “ellerinde çok değişik silahlar vardı, ölenlerin arkasından hemen yeni
birisi çıkıyor çatışmaya devam ediyordu. Çok öldüler ama bitmediler” diyor.
Bölgede konuştuğum askerler,
kendilerinden emin izlenimi verdiler. Hemen hepsinin sakalları uzamış birkaç
yaşları büyük olan asker ise tamamen sakal bırakmıştı. Yollarda boş konserve
kutuları vardı. Uzun süredir konserve ve hazır yemeklerle beslendikleri,
bölgede ki evlere yerleştikleri ve 2 km. kadar olan sıcak bölgeye sıklıkla gittiklerini
söylediler. Esad’a güveniyorlar ve haklı bir dava için savaştıklarına
inanıyorlar.
Türkiye’ye çok kızgınlar. Aslında
Türkiye ile savaştıklarını sıklıkla söylüyorlar. Sıcak bölgede binlerce cesedin
olduğunu, çok azına ulaşabildiklerini, birçok mevziiyi bir gün önce geri
aldıklarını, kesinlikle kapıya ilerleyeceklerini, buradan geçmelerine asla izin
vermeyeceklerini ısrarla vurguluyorlar. Saldırganların arasında Çerkezlerin ve
Türkmenlerin ağırlıkta olduğunu ancak, Afganlar, Libyalılar, Suudiler de
vardılar diyorlar.
Suriye televizyonu Türkçe yayın
servisinin röportaj yapma isteğini kabul ederek, canlı 5 dakikalık röportaj yaparak bölgeye
dönük izlenimlerimi paylaştım. Tanık olduğum gerçeklikleri bir kez daha Suriye
halkına ve Türkiye halkına Suriye Televizyonu aracılığıyla, canlı olarak
bulunduğum sıcak bölgeden anlattım.
Binlerin insanın ölümü pahasına
yapılan Kesab saldırısı sınırın hemen yanı başında sonlanmış görünüyor.
Yalnızca birkaç kilometrelik bir alana girebilen Cihatçı güçlerin bu alanda
tutunmaları zor görünüyor.
Lazkiye Suriye de 3 yıldır süren
savaşın önemli mihenklerinden birisi olacak gibi görünüyor. Çatışmanın
keskinleştiği, sonucun zamana bırakılamayacağı bir bölge niteliğini
koruyor. Aleviler bu bölgede var olma
savaşı vereceklerdir. Bedeli ağır olacak bir gerilemeyi, asla düşünmüyorlar.
Suriye düğüm önemli ölçüde Lazkiye’de çözülecektir, demek yanlış olmayacaktır.
Kesab saldırısından kurtulan
Ermeniler, Kiliselere sığındı
Türkiye’den giren silahlı
binlerce cihatçı tarafından saldırıya uğrayan Kesab halkı Lazkiye de
sığındıkları kiliselerde zor günler yaşıyorlar.
Türkiye sınırına 500
metre uzaklıkta olan ve Ermeni yaşam bölgesi Kesab saldırılarının detayları gün
ışığına çıkmaya başladı. Saldırı sonrası Lazkiye’de ki kiliselere sığınan ve
toplu olarak bura da yaşam mücadelesi veren Ermeni halkı, Kesab saldırısından
Türkiye’yi sorumlu tutuyor.
Görgü tanıkları, saldırı öncesin
de sınırda bulunan Türk askerlerini tamamının bir anda sınırı boşaltarak,
görünmez olduğunu, saldırı gecesi ise sınırda tel örgülerinin Türk askeri
tarafından kesilerek geçişlere hazırlandığını, sabaha karşı 5.15 sularından
gerçekleştirilen saldırıya binlerce cihatçının katıldığını ifade ediyorlar.
Lazkiye de kilisede bulup
konuştuğumuz Ermeniler, Türkiye’nin kendilerine neden düşmanlık duyduğunu
anlamadıklarının, kendilerinin Türkiye ile bir hesaplarının olmadığını, yüzlerce
yıldır yaşadıkları kentlerinin, ellerinden alındığını ve yeni tehcir
yaşadıklarını belirtiyorlar.
Saldırının Türkiye tarafından
Suriye askeri karakollarına aynı anda atılan iki füze ile başladığını söyleyen
halk, karakolların patlatılmasının ardından, Allahuekber diyerek, çekirge gibi
binlerce cihatçının bir anda Kesab’a girmeye başladığını söyleyen görgü
tanıkları saldırının detaylarını şöyle anlattılar;
“Sabah 5.15 suların da Türkiye
tarafından Kesab ’da bulunan iki karakola aynı anda füze atıldı. Önce karakol
patlatıldı ardından Türkiye sınırından Kesab’a doğru binlerce silahlı cihatçı
akın etmeye başladı. Bizim askerler karşı koydu, çatışma oldu. Cuma günü akşama
kadar sürdü çatışma. Ogün giremediler Kesab’a. Biz terk etmedik. Gece kaldık.
Çatışmalar gece de sürdü. O gece biz kadınları çıkarttık, Lazkiye tarafına
götürdük. Bir soykırım olmasın diye. Cumartesi günü saat 6 da yine başladı aynı
şekilde. Cumartesi günü bizim askerlerin savunduğu Acısu bölgesine gene füze
atarak Türkiye’den, tankları vurdular. Tanklarda vurulunca bizim askerler biraz
gevşedi. O zaman Acısu tarafından ve Yayladağı tarafından çekirge gibi
teröristler girdiler. Hepsi ellerinde türlü silahlar olan sakallı adamlardı.
Arabalarla da geldiler, yürüyerek de geldiler, binlerce insan birden geldi. Biz
akşama kadar kaldık Kesab ‘da, sonra askerler kaldı biz çekildik, geldik
Lazkiye’ye. Ondan sonra Keşan’dan haberimiz olmadı. Ne oldu, kimler kaldı,
kimler öldürüldü, bilmiyoruz.
Sonrasında baktık ki, 60-70 kişi
kalmış Kesab ‘da. Bir kısmı genç, bir kısmı yaşlı insanlar. Yaşlı 24 kişiden
sonradan haber aldık ama gençlerden hala haber alamadık. Şu ana kadar
gençlerimizden haber yok. Yaşlılardan bir kişiyi Cısrı Şugul tarafında
Kızılay’a teslim etmişler. Türkiye’ye sokup, oradan Reyhanlı’dan Cısır tarafına
sokup, vermişler. İki yaşlı bacıyı da Samandağ’ın da Vakıflar köyü var, oraya
götürmüşler. Sonradan 19 kişiyi daha buraya götürmüşler. Götürenler Türk
askeri. Biz Suriye vatandaşıyız, bizi ülkemizden alıp, nasıl silah zoruyla bizi
Türkiye’ye götürüyor? Gençler şu ana kadar haber yok daha.
Sınıra yakın köylerde olanlar
diyorlar ki, bu adamlar sınıra kadar silahsız geldiler, orada silah alıp,
Kesab’ a saldırdılar. Sınırdan geldiklerine göre silahı kim vermiş olabilir? Ya
Türkiye hükümeti verdi yada onlarla birlikte olan başkaları. Binlerce silah,
ağır silahlarda var. Kim verebilir? Silahları Türkiye sınırından teslim
aldılar. Ellerinden kurtulan bir gen anlattı bize. Kâfirsiniz siz dediler, biz
seni keseceğiz, demişler. Çeçenmiş.
Afgan, Çeçen ve Türkmenler vardı diyor.
Muhacir gibi yaşıyoruz burada.
Yerimizden yurdumuzdan ettiler bizi. Her şeyimizi çaldılar. Bizim bölgemiz
Suriye’nin en zengin yeriydi. Her şeyimiz vardı bizim. Traktörlerimizi filan
her şeyimizi götürdüler. Nereye götürdüler, Türkiye’ye nasıl soktular? Koca
traktör. 300 traktör vardı bizde. Evde buldukları bazı telefonları aramışlar,
her şeyiniz varmış sizin, bize hazır etmişsiniz demişler. Biz ne diyeceğiz,
yapacak bir şeyimiz yok ki. Zaten yağmalama ve katliam için gelmişler.
Biz rahat yatıyorduk.
Saldırmazlar bize diyorduk. Bizim alakamız yok diyorduk. 5-10 kişi biz ordayken
öldü. Ama sonra kaç kişi öldü bilmiyorum. Asker çok öldü. Onlardan da çok öldü.
Biz topraklarımızı bırakmayacağız. Geri döneceğiz.”
Kesab saldırısı Suriye’de yaşanan
çatışmaları yeni bir aşamaya getirdi. Türkiye hükümetinin desteğiyle Suriye de
yeni cephe açılması ve Alevi yerleşim bölgesi olan Lazkiye’ye bu cepheden
girmeye çalışan cihatçı güçlerin ciddi kayıplar vererek ilk gün girdikleri
bölgelerden çekilmek zorunda kaldıkları belirtiliyor. Stratejik önemde ki 45.
Noktanın Suriye ordusu tarafından geri alınmasıyla, Kesab bölgesinde ki
çatışmaların Suriye ordu birlikleri lehine geliştiği ve kısa sürede bölgenin
tamamen temizleneceği yetkililer tarafından ifade ediliyor.
Ermeniler bir kez daha topraksız kaldı
Lazkiye kırsalında ve Türkiye
Suriye sınırının hemen yanı başında bulunan, Kesab beldesine yapılan saldırıda,
100’e yakın ermeni halkın katledildiği, net sayı bilinememekle birlikte, çok
sayıda Ermeni vatandaşında teröristler tarafından rehin alındığı belirtiliyor.
Türkiye sınırına 500 metre
mesafede bulunan ve çoğunlukla Ermeni halkın yaşadığı Kesab kasabasına geçen
hafta içerisinde Türkiye’den giren ve sayıları 5 bin civarında olduğu söylenen
teröristler saldırmış ve ele geçirmişlerdi. Dünya kamuoyunun yoğun tepkisine
neden olan bu saldırının ayrıntıları ve bilançosu yeni yeni ortaya çıkmaya
başladı. Saldırılardan kurtulan ve Lazkiye kentine sığınan Ermeni
vatandaşlarının anlattıkları gerçekler, saldırının tüyler ürpertici boyutunu ortaya
koyuyor.
Osmanlıda 1914 yılında
yaşadıkları katliam sonrasında kaçarak buraya sığınan Ermenilerin oluşturduğu
Kesab beldesinde 600 Ermeni aile yüz yıldır Suriye vatandaşı olarak, kendi
kimlikleri ile inançları ile bölge halkı ile barış içinde yaşıyordu. 4 bin
civarında Ermeni vatandaşın yaşadığı toplam 5000 nüfusa sahip Kesab beldesi
Orta- Doğuda Ermeni halkın yaşadığı tek bölge olma özelliği taşıdığı
belirtiliyor.
Suriye krizi başladığı 3 yıl
öncesinden bu güne kadar güvercin ürkekliğiyle yaşayan Kesab halkı, her şeye
karşın Türkiye devletinin böylesi bir saldırıya izin vermeyeceğine inanarak,
bölgeyi terk etmemiş, güvenlik tedbirleri alarak yaşamaya devam ettiklerini
ifade ediyorlar. Yüz yılda oluşturdukları ve dünyanın her yerinde ki
Ermenilerin yaz aylarında gelip kaldıkları kentlerinin yağmalanıp, yıkıldığını
söyleyen Ermeniler, Kesab’a saldırının nedeni olarak Türkiye hükümetinin
kendilerine karşı taşıdığı nefretten kaynaklandığını düşünüyorlar.
Radikal cihatçı güçlerin ve
Türkiye’yi üst tutmuş Türkmen çetelerin, Yayladağı sınır kapısından geçerek
saldırdıkları Kesab ’da, öncelikle kiliseleri yağmaladıkları, ardından evlere
girdikleri, evlerde buldukları hemen her şeyi Yayladağı’na taşıdıkları
belirtiliyor. İlk saldırı sırasında 100’e yakın Ermeni vatandaşı katleden
Cihatçı teröristlerin, 200 yakın Ermeni vatandaşı ise yanlarına alarak rehin
tuttukları, işkence yaptıkları belirtiliyor. Esir alınan bir kısım Ermeni
vatandaşın Türkiye götürüldüğü iddiası ise burada sıklıkla dile getiriliyor.
Ermeni gençlerin sivil savunma
birliklerine katılarak bölgede çatıştıkları, Suriye ordusunun bölgeye yönelik
başlattığı teröristlerin temizlenmesi operasyonuna katıldıkları belirtiliyor.
Suriye ordusu Kesab saldırısı sonrasında hemen bölgeye intikal ederek, terör gruplarının
ilerlemesini durdurmuş, sonrasında ise yaptığı operasyonlarla 45. Nokta dahil
olmak üzere stratejik pek çok yeri geri almayı başardı.
2000 civarında kayıp veren terör
grupları AKP hükümetinin baskı ve tehditti ile bölgede kalmaya devam ediyorlar.
Türk askerinin sınırları Türkiye girişi yönünde kapattığı, Türkiye’ye girmeye
çalışan teröristlere izin vermediği de bölgeden gelen haberler arasında yer
alıyor. İlk kez sınıra 50 metre
aralıklarla asker yığan Türkiye ordusunun yalnızca yaralıların geçişine Harem
bölgesinden izin verdiği, bunun dışında bölgeyi geçişlere tamamen kapattığı
belirtiliyor. Amacın Suriye ordusun karşısında ciddi kayıplar veren terör
guruplarının, çatışmadan vazgeçerek yeniden Türkiye’ye geçişlerinin
engellenmesi olduğu söyleniyor.
Suriye Askeri yetkilileri,
bölgede başarılı operasyonlar yaptıklarını, teröristlere ciddi kayıplar
verdirdiklerini ve kısa sürede Kesab dahil tüm bölgeyi teröristlerden
temizleyeceklerini belirtiyorlar. Türkiye sınırından bu kadar yoğunluklu bir
saldırıyı beklemedikleri için, ilk saldırıda gerilediklerini belirten askeri
yetkililer, Kesab ve civarın da 300 kadar güvenlik kuvvetlerin olduğunu,
saldırganların ise sayılarının 5000 civarında ve ağır silahlı olduklarını ifade
ediyorlar. Kısa sürede bölgeyi boşaltmaya çalıştıklarını ancak bir kısım
vatandaşın Kesab ‘da kaldığını ve teröristlerin hedefi olduklarını
belirtiyorlar.
Kaçırılan Ermeni vatandaşların
Türkiye’ye götürüldüğü şeklinde duyumlar aldıklarını belirten askeri
yetkililer, bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu, kendi vatandaşlarının
silah zoru ile başka bir ülkeye esir alınarak götürülmesinin ciddi bir suç
olduğunu belirtiyorlar ve derhal serbest bırakılmalarını istiyorlar.
Çatışmaların devam ettiği
bölgede, Suriye ordusunun ve sivil savunma birliklerinin ilerlemesi davam
ederken, teröristlerin kent merkezine attıkları havan mermilerinin ise korku ve
panik yarattığı, sivil can kayıplarına neden olduğu belirtiliyor. Kent
merkezine yakın yaşam bölgelerine, hedef gözetilmeksizin rast gele atılan hava
mermilerinin sivil kayıplar vermesi, bölgede tepkileri arttırıyor. Türkiye
sınırından atıldığı iddia edilen bu havan ve roketlerin, masum sivilleri
katlettiğini belirten bölge halkı, bu saldırılardan Türkiye’yi sorumlu tutuyor.