14 Ağustos 2013 Çarşamba

Yayladağı sınır kapısı neden kapatıldı





             Yayladağı sınır kapısı derhal açılmalıdır!


Yaklaşık 3 aydır kapalı bulunan Yayladağı sınır kapısının,  bölgede yapılan katliamları perdelemek için kapatıldığı ve bölge halkının Suriye halkı ile ilişkilerinin kesilerek, sürece müdahil olmalarının engellenmeye çalışıldığı belirtiliyor.

Suriye devleti ile olan tek uluslararası hukuka uygun geçişlerin yapıldığı Yayladağı sınır kapısı, Reyhanlı katliamından sonra zanlıların kaçmasını önlemek gerekçesiyle geçici olarak kapatılmıştı.

Hatay halkının yasal geçiş için kullandıkları ve uluslararası yasalara uygun tek sınır kapısı olarak kullanılan Yayladağı sınır kapısının, Reyhanlı saldırısından sonra geçici olarak kapatılmasının ardından tam 2 ay geçti. Ancak Yayladağı sınır kapısı kapatılış gerekçeleri ortadan kalmasına rağmen bir türlü açılmadı.

Antakya da yaşayan Alevi halkın kullandığı tek kapının kapatılmasının amacının açıklananın aksine, bölge halkı ile rejim yanlısı Suriye halkı arasındaki ilişkiyi ve bağlantıyı kesmek olduğu belirtiliyor.  Cilvegözü, Akçakale ve Ceylanpınar sınır kapıları cihatçı güçlerin ve Özgür Suriye Ordusu olarak adlandırılan terörist grupların denetimde. Silahlı saldırgan güçlerin kontrolünde olan bu kapılardan normal vatandaşların güvenlik içerisinde Suriye’ye geçmesi mümkün değilken, AKP hükümetinin güvenli ve yasal olan tek sınır kapısını kapatması tepkilere neden oluyor.

Lazkiye de meydana gelen katliamlardan hemen önce kapatılan ve sonrası süreçte binlerce Küresel Cihatçı saldırganın aynı bölgeden Suriye’ye geçerek Alevi halkı katletmeye girişmesi, Yayladağı sınır kapısının kapatılmasına ilişkin AKP iktidarın öne sürdüğü gerekçelerin uydurma olduğunu gösterdiği öne sürülüyor. Lazkiye de saldırıya uğrayan köylerin bir kısmının Yayladağı- Lazkiye karayolu civarında ki köyler olması sınır kapısının bu saldırılara uygun ortam yaratılması için kapatıldığı iddialarını güçlendirmektedir.

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Gümrük Bakanı Hayati yazıcı; Reyhanlı’da meydana gelen patlamadan sonraki gün Yayladağı Gümrük Kapısı’nı faillerin kaçmasını önlemek amacıyla geçici olarak kapattıklarını,” söylemişti.

Bakan yazıcı Suriye devleti ile Türkiye arasında ki tek hukuki ve yasal kapının  kapatılması konusunda ki açıklamaların da  Yayladağı sınır kapısında güvenlik sorunu olduğunu iddia ederek, Suriye’ye geçişlerin diğer kapılardan sağlanabileceğini belirtmişti.

Bakan Yazıcıoğlu’nun diğer kapılar diye belirttiği ve güvenli olduğunu vurguladığı kapıların tamamı rejim karşıtı cihatçı güçlerin ve terör guruplarının kontrolü altında bulunan kapılar. Cilvegözü, Akçakale ve Ceylanpınar kapılarının iddia edildiği gibi güvenli olmadığı,  sürekli saldırılara maruz kaldığı, buradan geçen Hristiyan vatandaşlarımızın katledildiği bilinerek bu açıklamanın yapılması ve Yayladağı sınır kapısın kapalı tutulması, AKP hükümetinin kirli Suriye politikasının bir sonucudur.

Geçici olarak kapatıldığı açıklanan Yayladağı sınır kapısın da hiçbir iyileştirme çalışması yapılmaz iken,  bölgede yaşayan en güvenli kapının burası olduğunu, Suriye de çatışmaların başladığı 3 yıldan bu yana hiçbir olayın ya da saldırının gerçekleşmediğini belirterek;

 “amaç güvenlik değil, bizim akrabalarımızı ziyaret etmemizi ve cihatçı güçlere karşı direnen Suriye güçlerine destek vermemizi engellemektir. Selefi katilleri sınır kapılarımızı sonuna kadar açarken, bizim kullanabildiğimiz tek kapıyı kapattılar. Geçici dediler ama açmadılar. Terörist olsaydık tüm kapılar bize de açılırdı,” diye tepki gösterdiler.

Bilindiği gibi Uluslararası hukuk gereği,  Suriye’den gelen her Suriye vatandaşının pasaportunda Suriye Devletinin çıkış olması, Türkiye’nin de bu izni görerek çıkış izni vermesi gerekmektedir.  Bu işlemin yapılabildiği tek sınır kapısı Yayladağı kapısı idi. Diğer “güvenli” olarak gösterilen kapılarda ise,  Suriye’den gelen hiç kimsenin pasaportunda “çıkış” izni olmadığı gibi, Türkiye’ye girmelerine izin verilmesi de uluslararası hukuk gereği yasal değildir.

Reyhanlı patlamasın da MİT parmağı




             Reyhanlı patlamasıyla ilgili 4 MİT elemanı aranıyor mu?


Reyhanlı da patlatılan bombalar MİT’in Suriye’de savaşan Cihatçı gruplara verdiği patlayıcılar olduğu iddia ediliyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen ve resmi rakamlara göre 53 kişinin yaşamını yitirdiği patlamalara ilişkin 4 MİT görevlisinin arandığı iddia edildi.
Reyhanlı da meydana gelen patlama sonrası ihmali görülen ve görevden alınan MİT Bölge Müdürü H.D’nin de patlamalarla ilgili olarak  görevden alındığı ancak soruşturma açılmayıp, başka bir bölgeye tayin edildiği belirtiliyor. 


MİT Bölge Müdürü H.D’nin daha önce görev yaptığı Bitlis’te de Güroymak faciasından sorumlu tutulduğu ancak Başbakanlığın izin vermemesi nedeniyle yargılanamadığı iddia ediliyor. Aynı MİT görevlisinin, Bitlis’te PKK’dan ele geçirilen ve adli makamlara teslim edilmeyerek Hatay’a getirdiği,  Reyhanlı da patlatılan bombaların bu patlayıcılar olduğu iddia ediliyor.


Hatay eski MİT Bölge Müdürü H.D’nin Bitlis’ten beraberinde ciddi miktarda bomba getirdiği ve patlayıcıları Suriye de savaşan Cihatçı gruplara verdiği, Reyhanlı patlamasında da bu bombaların kullanıldığı belirtiliyor. Cihatçı gruplarla bu irtibatı sağlayan 4 MİT görevlisinin de bu olayla ilgili savcılık tarafından arandığı ancak bu kişilerin Suriye’den dönmedikleri belirtiliyor.


İddiaya göre tüm bu gelişmelerden bilgisi ve sorumluğu olan MİT Bölge müdür H.D’nin bu nedenle görevinden alındığı, bir başka bölgeye tayin edildiği ifade ediliyor. Ayrıca Reyhanlı patlamasından hemen sonra Emniyet Müdürlüğüne yapılan ihbarında bu elemanlar tarafından, kendilerini kurtarmak amacıyla yapılmış olabileceği belirtilerek, açık bir soruşturmada tüm bu gerçeklerin ortaya çıkabileceği iddia ediliyor.


Reyhanlı patlaması sonrasın da kamera kayırlarının kaybolması, özel işyerlerinin kamera kayıt cihazlarının çalışmaması, Suriyelilerin patlama öncesi kenti terk etmeleri ve Rakka kentinden Türkiye’ye giriş yapan ve bomba yüklü olduğu iddia edilen Mavi Mazda markalı pikabın bulunamaması Reyhanlı patlamasına ilişki şüpheleri arttırmıştı.( Bugün YURT Gazetesinde)

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Suriye'de Kürtlerin El Kaide ile dansı




            Suriye de Kürtlerin El Kaide katilleri ile dansı


Suriye de yaşanan çatışma sürecin de Kürtlerin tavrı sürekli tartışılmış ve değişik gerekçelerle gündeme gelmiştir. 3 yıla yaklaşan çatışmalar ilk başlarda ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşam alanlarının dışında süre gelmiş, mevcut rejimin etkin olduğu olanlarda daha keskin ve boyutlu olarak yaşanmıştır. Kürt halkı bu süreçte, Suriye ordusunun kendisine verdiği silahlarla donanarak, kırsal alanlarda savunma mevzileri oluşturmuşlar ancak, çatışmalarda aktif olarak yer almamışlardır.

Burada şu vurguyu yapmak gerekir. Kürtlerin önemli bir kısmı BAAS partisi içerisinde yer alırken,  yaklaşık % 40’lık bir bölümü de değişik Kürt örgütlenmeler içerisinde yer almaktadırlar. Toplam nüfusları 1. 250 bin civarında olan Kürt halkının %15’lik bir bölümü yani 200 bin civarında ki kesimi PYD adıyla anılan ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen örgütlenmeye yakın durmaktadır. Ağırlıklı kısmını, sonradan Suriye’ye yerleşen Kürtlerin oluşturduğu bu örgütlenme PKK ilişkisi nedeniyle özellikle çok tartışılmakta ve Türkiye politikaları ekseninde sürekli değişen tutumlar sergilemektedir.

Türkiye sınırına yakın bölgelerde yaşayan bu kesim Türkiye’nin baskısı sonucunda El- Kaide ve Nusra gibi gerici örgütlerle saldırmazlık anlaşması yapmış, kimi zaman ise bu güçlerin kendi denetimlerinde ki bölgelerinden başka bölgelere geçişlerine göz yummuştur.

Suriye de Kürtler tek bir bölgede ve diğer halklardan ayrı olarak yaşamazlar. Tüm söylenenlerin aksine bu konu öncelikle düzeltilmelidir. Telabyat, Rasulayn, Heseki, Afrin ve Kamışlı tek başına Kürtlerin yaşadığı kentler değildir. Bu bölgelerde Arap aşiretleri ve Süryaniler, Kürt Aleviler, Ermeniler ve Zerdüştler de ağırlıklı olarak yaşarlar. Rasulayn ve Telabyat da Kürt nüfus diğer bölgelerden bir parça daha fazladır. Suriye'nin hemen her kentine dağılmış yaşayan Kürtler vardır. Her yerleştikleri kentte aynı mahallelerde ve bölgelerde birlikte yaşarlar.

El Kaide ve Nusra cephesi il başlarda, sınır geçişlerinde Reyhanlı bölgesini kullandığı için Kürt bölgelerinden uzak durdu. Özellikle Sünni Arapların yaşadığı İdlib ve Azez kırsalını saldırılarda kullanarak rejim güçlerine karşı saldırı yürüttü. Bu bölgelerden ilerleme ve diğer bölgelere geçiş zorlandığı süreçte ise,  Telabyad ve Rasulayn’i kullanarak Rakka ve Hama, Humus ve Halep kırsalına ulaşmaya yöneldi. Bu süreçte Kürtlerle zaman zaman tartışmalar yaşa da, ciddi bir çatışma yaşanmadı. Özellikle Türkiye’nin müdahalesi ile çatışmalar geçici anlaşmalarla sonlandırılarak ara formüller bulundu.   

Bu süreçte, Suriye de yaşayan Kürtleri temsilen PYD’nin Suriyeli muhalifler için oluşturulan Ulusal Koalisyonda yer alması istense de, kimi bazı grupların karşı çıkmasıyla, bu durum gerçekleşmedi. Ancak Suriyeli muhalif güçlerle hep yakın bir temasta bulunup, mevcut rejimin süreç içerisindeki durumu gözlenmeye, olası bir yıkılmada, Özerlik ya da ayrılık zemini için hazırlık yapılmaya çalışıldı.

AKP hükümeti özellikle PYD örgütlenmesini çok güçlü göstererek, Suriye de ki sürecin belirlenmesinde etkin olduğu imajını kamuoyuna sürekli olarak vermeye çalıştı. Suriye de toplam nüfusun % 10’luk bir kısmını oluşturan Kürtlerin, ancak ve ancak %15’lik bir oranı istemle çatışan bir örgütlenmede yer alırken, diğer Kürt halkı Suriye’ye yönelen Emperyalist ve gerici saldırı karşısında tavır aldı. Türkiye’nin üzerine oynadığı ve Suriye süreci için çok önemli olduğunu iddia ettiği PYD’nin Suriye de yaşanan çatışma sürecini belirleyebilecek, olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek fiili güçten yoksundur. Suriye de mevcut rejim sayıları 70-80 binlerle ifade edilen ve dünyanın hemen her bölgesinden gelen küresel cihatçı güçlerle 3 yıla yakın bir süredir savaşırken, 5-10 bin kişilik, askeri bir yeterliliği olmayan gücün süreci belirlemesi ya da etkilemesi söz konusu değildir. PYD gücü tek başına belirleyici değil iken, ittifaklarla, işbirlikleriyle ya da stratejik alanlarda duruşlarıyla süreçte etkin olmaya ve belirleyici olmaya çalışmaktadır.

PYD ve diğer Kürt örgütlerinin ellerinde ki silahların tamamı Suriye ordusu tarafından bölgelerini savunmak amacıyla verilmiştir. Tüm bölgelerde oluşturulan yerel savunma birlikleri bu bölgelerde de oluşturulmuş ve Kürt haklıda diğer halklar gibi silahlandırılmıştır.

10 Ağustos 2013 Cumartesi


LAZKİYE KATLİAMINA BU KAMPTAN GİTTİLER
 
Yayladağı/ Kızılçat köyü sınırı



        
                               Aylar önce bu kampı görüntülemiş ve yetkilileri uyarmıştık.

9 Ağustos 2013 Cuma


 
GECE NOTLARI
 
 
Diyelim ki,
...
Demeyelim..
Dersek kızıyorlar,
Küsüyorlar,
Sonra dönüp laf ediyorlar...
Oysa diyebilseydim...
Yüreğimde kalmasaydı sözlerim...
De,
Deme bir daha bana..
Demeyeceğim...
(30 ocak)
Ağır günler yaşıyoruz...
Çok zamandır gün yüzü görmüyor yüreğimiz...
Kötü bir rüyayı yıllar sonra tekrar görüyor gibiyiz...
Tesettüre bürünmüş gece,
Umudu katlediyor!
(23 ocak)
Bir gülümseyebilsem,
gece dağılır,
gün yüreğime doğardı.
Sen olurdun,
Ben olurdum.
Bir de ...
(20 ocak)
Düşünsem, yanar mıyım,
Düşsem yıkılır mıyım,
Baksam, görür müyüm..
Unutsam, ölür müyüm...
Arasam bulur muyum..
Yaşasam...
(
5 ocak)
Ben her gece sürgün veririm..
Umudu yeşertip, sevgi büyütürüm...
Yıkıldığım  düşte, yeniden dirilirim..
(3 ocak)
Sırtlanmışız yaşamı bir noktasından...
Bazen umut yeşeriyor, bazen hüzün baskın çıkıyor...
Kırılıyoruz, üzülüyoruz, hırslanıyoruz...
Bir çocuk gibi ağlamamak için kimi zaman, yüzümüzü gökyüzüne dönüyoruz.
Kaybolmak için, karanlık bulutların arasında...
(19 şubat 2013)
Ne demeli çok bilmiyorum ama,
Güzel olana bir yerinden sımsıkı yapışıp, bırakmamalı...
Ötesi yaşama taşımanın bir yolu mutlaka bulunmalı..
Yaşamalı…
(2 mart 2013)
Gecenin niyeti bozuldu gibi; Gözlerini gündüze dikip, gülümsüyor! (4 mart 2013)
Ben her gece sürgün veririm.
Umudu yeşertip, sevgi büyütürüm...
Yıkıldığım düşte,
Yeniden dirilirim..
(5 mart 2013)
Denedim,
Olmuyor.
Yoktan sayılmıyor...
Beynim dirense,
Yüreğim titriyor.
Gece yırtılıyor ve ben kayboluyorum...
Sensizlikte, sen oluyorum...
(5 mart 2013)
Bir gülümseyebilsem,
Gece dağılır,
Gün yüreğime doğardı.
Sen olurdun,
Ben olurdum.
Birde…
(5 mart 2013)
Gece yarıları uykumdan uyanıyorsam...
Beynim de evirip çeviriyorsam yaşanmışlıkları ve yaşanacakları,
Düşünüyorsam güzel olan her şeyi,
Yeni gelen güne umut yıkmışsam,
(5 mart 2013)
Kimi zaman kırılıyorum,
Zamana sırt dönmüş ince bir dal gibi,
Savruluyor yüreğim.
Hazırlıksız yakalanmış gibi askeri darbelere.
Ben yıkılıyorum,
İnsandan öteye.
Gülümsemek isterken güzel olan bir gecede,
Yeni doğan gün kızılı yaşama,
Kendimde kalıyorum.
Parçalayıp atıyorum yüreğimi,
Kentin sevgisiz sokaklarına...
(5 mart 2013)
Biz yenilmişiz,
Yüreğimizle, bilincimizle, kaybetmişiz…
Yaşamda yenilmişiz,
Sevgide yenilmişiz,
İnsanda yenilmişiz,
Yürekte hepten yeniğiz...
Bir bütün olarak yenilmişiz.
Yenilip yıkılmışız.
Çivilenmişiz, orta yerine yaşamın.
Kımıltısız soluklanıp,
Zamanı oynuyoruz..
Kendimizi BİZSİZ yaşıyoruz,
Sen gibi,
Ben gibi..
Öte yerdeyiz...

(10 mart 2013)

Geceyi içime çeksem diyorum,
Sigara dumanını çeker gibi, derinden..
Sonra gündüze savursam,
Kendimi de katsam bir ucundan.,
Ve karanlıktan kurtulsam..
Olmadı, gündüzden vazgeçip,
Karanlıkla bir olsam..
Çaredir.
Belki de.
(24 mart 2013)
 
Bir devrim yapsak, birlikte..
Önce kendimizi yıksak,
Sonra tüm düzeni...
Ardından yeni bir yaşam için, bir devrim daha yapsak,
Değiştirsek tüm kuralları,
Bize, bizim dışımızdan dayatılan her şeyi...
Sevgide devrim yapsak,
Sonra aşkta,
Aşksız yaşayana, soluklanmayı yasaklasak....
Bir devrim yapsak,
Devrilmesi gereken ne varsa, tek tek devirsek.
Bizi yönetenleri devirmekle kalmayıp,
Bir daha devrilemeyecek hale getirsek...
Güneşe yasak koysak,
Geceler olmayacak artık desek...
Bir devrim yapsak,
Tüm yaşamı baştan sona devirsek
Ve
Hep gülümsesek,
Özgürce...

(27 mart 2013)

 
Benden ne kaldıysa geriye,
Senin olsun.
Mesela umutlarım,
Özlemlerim,
Sonra yıpranmış yüreğim,
Tükettiklerin dışında ne kalmışsa geriye,
Sende kalsın.
Bir ben kalayım bana,
Bir de yaşanmışlıklarım...
Gülümsem de yeter tek başına,
Kalırsa eğer bana.
Gökyüzü ve rüzgar gibi,
Taşır götürür beni,
Bensizliklere...
(11 nisan 2013)
 
Sicim gibi bir yağmur yağıyor, dışarıda.
Deniz çıldırmış, çırpınıp duruyor,
Gökyüzü öfkeyle bağırıyor,
Toprak boyun eğmiş, çaresizce.
Havada isyan var,
Bende isyan özlemi..
(15 nisan 2013)
 
Zamana rest çektim,
Geceye postamı koydum.
Yüreğime uyarı çekip,
Özlemlerime dur dedim.
Bu ne disiplinsizlik,
Bu ne serserilik,
Bu ne başı bozukluk,
İşbirliği yapıp tüketiyorsunuz beni.
Yok öğle yağma,
Adam gibi duracaksınız
Beni bana bırakacaksınız...
Gece de gündüzü,
Zamanda direnci,
Özlemde güzeli,
Yürekte sevdayı yaşayacağım...
(29 nisan 2013)
 
Sen ki umuda baharsın,
Benimsin,
Bensin...
Mevsime direnç,
Yürekte sevda,
Öfkede çığlıksın...
Bensin..
Gece de hasret,
Yaşam da düş,
Sokak da isyansın.
Sensin
Bensin...
Benimlesin...... Sensin
Bensin...
Benimlesin...
 
(29 nisan 2013)
 
Önce umutlarım intihar etti,
Ardından özlemlerim.
Bir kıpırtı kaldı geriye, senden yana,
Bir de direngen yüreğim.
Sensiz de sürüyormuş yaşam,
Anladım,
Sevgisiz de atıyormuş yürek,
Yaşadım,
Gün eskide kalmıyormuş,
Uçurumlar öldürmüyormuş adamı.
Geceye tutsaksan eğer,
Gün sızıyormuş karanlığa,
Alaca sabahında kentin.
Her şeye rağmen,
YAŞIYORUM be kardeşim...
 
(3 mayıs 2013)
 
Fırtınalı bir denizde yol almak gibiydi,
Sana yazmak.
Öfkeleri ve özlemleri aynı sandalda taşımaktı.
Ya batacaktık,
Ya da yenik düşüp zamana,
Yürek dönecektik sevdaya.
Olmadı,
Sırt dönüp tüm dünyaya,
Gülümseyecektik,
Düşünü yitiren çocuk gibi.
YAŞAYACAKTIK...
(4 mayıs 2013)
 
Güzel bir güne hasret gecede,
Karamsarlık çökmüşken yıldızlara,
Atıverdim kendimi sokaklara...
Çürümüş yüreklerin,
Kimliksiz suretlerin arasından süzülüp,
Çığlıklarla boğulmuş karanlıkta adımladım...
Binlerce göz arasında,
Gülümseyenini aradım,
Bırakmak için yüreğimi...
De ki yaşadın...
1
 
(7  mayıs 2013)
 
Umudu sokaklara yatırdık,
Sokakları yüreğimize taşıdık.
Onlarca yıldır bilenen öfkemizi
Yerinden söküp,
Ortalığa bıraktık.
Biz umudu kuytu sokaklarda yeşerttik,
Su damlacığını, deniz diye sakladık.
 
(6 haziran 2013)
Ölüm ki yanı başımızda,
Yaşam atbaşı, ölüme,
Sevda yüzyıl kadar.
Bir ben varım,
Birde bizim, var olma ihtimali,
Göğüs dönülen kavgada.
Seni özlemek değil mesele,
Sende kalmak...
 
(19 haziran 2013)
 
Gökyüzü sokaklara düşünce,
Sokaklar cehenneme döner diyor,
Çok bilenler.
Ben diyorum ki,
Düşerse eğer gökyüzü sokaklara,
Sokaklar özgürleşir, gökyüzü kadar...
Ben özgürlük için direniyorum,
Onlar cehennemi kutsuyorlar.
Yaşıyoruz.
Biliyorum ki bir gün,
Gökyüzü özgürlük getirecek,
Sokaklara,
Beyinlere...
(1 temmuz 2013)
 
De ki ölmüş yüreğim,
Yıkılmış umutlarım,
De ki düşmüş yoldaşlarım.
Yaşama dönüp bir habbe,
Gülümsersem eğer ben,
Beynime kazımadan seni,
Öfkem yapmadan seni,
Kucaklamadan,
Dik dolaşırsam sokaklarda,
Yazıklar olsun bana,
Sana,
Kendine adam diyen herkese.
Gün şafakta bitecek,
Yaşam ölümsüz sürecek...
Güneş, ilk kez,
Umutlara doğacak...
Ve biz,
Biz olacağız....
Yeni doğan güne,
Göğüs dönerek..
 
(20 temmuz 2013)
 
 
 Gökyüzü öDeki umudu harmanlayıp,
Yola serdik.
Yola değil sana serdik.
Belledik ki
Umut sen
Sen ben olursun.
Yıkıldık
Yüz dönerken yarına...
(20 temmuz 2013)
 
Diyorlar ki;
Ölüme koşuyorlar bunlar,
Deli olmalılar.
Biz diyoruz ki;
Biz ölüme değil,
Devrime koşuyoruz.
Koşarken kimi zaman düşüyoruz.
Yitik canlar taşıyoruz yüreğimizde.
Kendi canimiz gibi...
Yüreklerimiz daha bir büyüktür bizim...
Canlarımızı, umutlarımızı ve düşlerimizi,
Bütün bir yaşamı sığdırıyoruz.
Öfke dolu yüreklerimize.
Biz bundandır,
Ölmüyoruz... 
 
(29 temmuz 2013)
 
Bizler yaşamla ölüm arasında
Soluklanırken kendimizce
Kentin herhangi bir sokağında
Hoyratın biri
Bir gülü  koparıp dalından
Parçalayıp atıyor.
Üstelik tek bir nefes koklamadan..
Kent bana küsüyor,
Ben kendime.
Yağmur kudurmuş gibi..
Parçalamak istiyor,
Gülün katilini...
 
(1 ağustos 2013)
 
Aklım yenilmiş gibi,
Bilincim bulanık.
Anlamakta zorlanıyorum,
İnsan ilişkin pek çok şeyi.
Yetmiyor sanırım,
Okuduğum onlarca kitap,
Yaşadığım onlarca yıl,
Ve yazdıklarım...
Nedendir bilmiyorum ama,
Tam ben yanıtları buldum derken,
Onlar yine soruları değiştiriyorlar.
Yaşamda beni,
Yenik bırakıyorlar,
Düşmanda zayıf,
Umutta eksik.
Aklımı ve bilincimi,
Yüreğime bırakıp
Gizliden gülümsesem, diyorum...
 
(4 ağustos 2013)
 
Ve bir gün,
Mutlaka bir gün,
Yaşamın orta yerine,
Volkan olup İNECEĞİZ.
Biz gibi GELECEĞİZ.
Yaşamı bizleştirip,
Sokaklara, yürek dökeceğiz.
 
(5 ağustos 2013)
 
Delilik yakışıyor sana,
Kırmızı bir elbise gibi.
Bir omuz atıp yaşama,
Günyüzü görmemiş küfürler savurarak
Yürüdüğünde dünyanın üzerine,
Dönen gözlerinin aralığında kaybolur her şey.
Sen, sen olursun
Zaman bakire.
 
(5 ağustos 2013)
 
Adam gibi yaşayacaksın..
Kızıl çam ormanında çınar gibi.
Yıkılınca,
Kırmızıya yıkılacaksın.
Kızınca delireceksin.
Sevince çıldıracaksın,
Yola çıkmışsan eğer asla durmayacaksın.
Ölümde bile, dostunu satmayacaksın.
Koşarken yavaşlamayacaksın..
Düşmanla göz göze geldiğinde,
Bakışlarınla beyninde iz bırakacaksın.
Kısacası dostum yaşayacaksan eğer,
Adam gibi yaşayacaksın..
Kızıl çam ormanında çınar gibi..
Aykırı ve dik.
 
(6 ağustos 2013)
Elini uzatıp gökyüzüne,
Bir bulut sökmelisin yerinden.
Direngen göğsüne bayrak gibi asıp,
Yeniden inmelisin sokaklara.
(7 ağustos 2013)