30 Kasım 2013 Cumartesi

AKP SURİYE'DE NEDEN SAVAŞ İSTİYOR!




                 AKP SURİYE HALKINDAN NE İSTİYOR

Suriye de ilk gösterilerin yapıldığı ve çatışmaların başladığı 2011 yılı Mayıs ayından bu yana AKP Suriye’ye karşı düşmanca bir politika izliyor. Tüm olanaklarını devreye sokarak BAAS rejimin yıkılması için uğraşıyor. On binlerce selefinin Suriye’ye geçmesi için sınırlarını açtı. Kamp yeri sağladı, lojistik her türden olanağı sundu. Halka kurşun sıkarken yaralanan katilleri tedavi etti. Hastaneler, bakım evleri kurdu.  Suriye de savaşan katillerin ailelerine maaş verdi, barınma ve beslenme olanakları sundu. Bölge halkını riske atarak bu katilerle birlikte yaşamaya zorladı. Silah geçişlerine, eğitimlerine, medya ile iletişim kurmalarına destek verdi. Kimi zaman ise hızını alamayarak, kendisi bizzat temsil etme gayretine girdi.
Tüm bu desteklerle radikal İslamcı katiller Suriye de 100 bini aşkın insanı katletti. Çocuklar, kadınlar vahşice öldürüldü. Kentler yağmalandı. Yollar, köprüler, fabrikalar, hastaneler bombalandı. Bir ülke halkıyla birlikte harabeye döndü.
AKP tüm bunları yapacak kadar Suriye’den ne istiyordu? Neden bu kadar nefret biriktirmişti? Bu kadar düşmanlığın nedeni ne?
Nusracı, El Kaideci katillerin bu ülkede iktidar olmasını bu kadar mı çok istiyordu? Bu katiller Suriye de iktidar olurlarsa, yaşanacak katliamın ve bölgede oluşacak tehdidin boyunu tahmin etmek hiç de zor değil. Şeriat ve hilafiyet istediklerini açıkça ifade eden bu güçlerin Suriye de devlet kurması demek, bütün bir bölgenin uzun yıllar terör ve cinayetlerle birlikte yaşaması demek.
Bu katillerin Suriye’ye demokrasiyi getireceğini söylemek, başlı başına yalandır ve halkı kandırmaktır. Anlayışlarında ve ideolojilerinde zerrece demokrasi olmayan bu yapılar, kendi dışında ki herkesi düşman olarak görüyorlar ve yok etmek için eyleme kalkışmaktan geri durmuyorlar. Demokrasi bu güçlerin varlık zeminine terstir. Buna rağmen AKP Suriye’de ki tavrını demokrasi talebi olarak açıklayacak kadar ikiyüzlü ve sahtekârca bir politikayı halka dayatıyor.
Esad’ın diktatör olduğunu, halkına zulüm ettiğini bunun için muhalifleri destekleyerek halkın demokrasi ile yönetilmesini arzuladığını her fırsatta söyleyen AKP yöneticilerinin bu yalanı artık sadece güldürüyor. Suriye de demokrasi gücü dedikleri radikal İslamcı katillerin cinayet ve vahşet dışında Suriye halkına verebilecekleri hiçbir gelecek olmadığı, çatışmaların sürdüğü 3 yıllık süreçte çok net olarak ortaya çıktı. Kendi ilişkilerinde bile faşist olan, kendinden olmayan İslamcı gruplara dahi acımasızca saldıran bu yapıların, değişik mezhep ve inançtaki Suriye halkına vahşet dışında, katliam dışında getirebileceği hiçbir şey yoktur.
Suriye halkının bu güçlerin gerçek yüzünü görmesindendir ki, mevcut rejimi çok daha sıkı sahiplenmiştir. Bu cinayet şebekelerinin devrim diye yutturmaya çalıştıkları şey, Şeriattır. Sıkı islamı kurallarla yalnızca Sünnilerin yaşayabileceği, farklı inançların yaşama hakkı edinemeyecekleri İslami faşist bir rejimdir.
AKP’nin Suriye de demokrasi talebi, aslında şeriat talebidir. Demokrasi perdesi ile gizledikleri şey kendi beyinlerine denk düşen, İslamcı, radikal faşist bir sistemdir. AKP Binlerce çocuğun öldürülmesi pahasına, insanlıktan çıkmış bu katilleri kendi amaçları için desteklemeye devam ediyor. Tüm dünya İslam’dan referans aldığını iddia eden bu canilerin, vahşi cinayetlerine tanık oldu. İnançlarından dolayı kafaları koyun gibi kesilen insanların görüntülerini izlediler. AKP dışında hemen herkes bu canilerin demokrasi ile hiçbir alakaları olmadığı net bir şekilde öğrendi.
Peki, AKP neden öğrenmemekte, görmemekte ısrarlı davranıyor? Akla tek bir neden takılıyor.  AKP mezhebini insanlığının önüne koyuyor.
Suriye de sokaklar insan cesetleriyle dolu iken, yataklarında rahat yatanlar, insanlıklarını yeni baştan sorgulamalıdır. Suriye de dökülen her damla kanın sorumlusu, bu katilleri destekleyenlerdir. Tarihin bu katliamcıları ve işbirlikçilerini asla unutmayacaktır.

  (Yurt Çukurova da yayınlanan köşe yazım)

28 Kasım 2013 Perşembe

Suriye'de 50 bin Cihatçı savaşıyor!



                               
               31 Ülkeden 47 bin cihatçı Suriye’de savaşıyor!

İngiliz Savunma Enstitüsü Suriye de 3800 Türk Cihatçının bulunduğunu açıkladı.

İngiliz Savunma Enstitüsünün raporuna göre Türkiye’den giden 3 800 kişi Suriye de mevcut rejime karşı Cihatçı güçlerle birlikte savaşıyor. Türkiye Emniyet yetkilileri bu sayının 500 olduğunu belirtirken Suriyeli yetkililer ise gerçek rakamın tam olarak bilinemeyeceğini ifade ediyorlar.

Suriye’ye başka ülkelerden gelen cihatçı sayısının yaklaşık olarak 50 bin civarında olduğu konusunda tahminlerde bulunulurken, Suriye yetkilileri bu teröristlerin önemli bir kısmının Ordu birlikleri tarafından etkisiz hale getirildiğini belirtiyorlar.

Suriyeli yetkililer; Suriye dışında dünyanın hiçbir ülkesinin böylesi çok uluslu bir saldırı ile karşılaşmadığına dikkat çekerek, bu durumun bundan böyle başka kimi ülkelerde de yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar.

İngiliz Savunma Enstitüsüne göre;

Suudi Arabistan’dan: 8000, Irak’tan: 6000, Libya’dan; 4500, Tunus’tan; 4000, Türkiye’den; 3800, Mısır’dan, 3500, Lübnan’dan; 3200, Filistin’den; 3000, Yemen’den; 2800, Çeçenistan’dan; 1700, Pakistan’dan; 1700, Kuveyt’ten; 900, Ürdün’den; 800,Türkmenistan’dan; 360,Somali’den; 350, Amerika’dan; 290, Rusya’dan;250, Fas’tan; 200, Cezayir’den; 200, Eritre’den; 200, Tacikistan’dan; 190, Bosna-Hersek’ten; 150, Kosova’dan; 140, Malezya’dan;140, Almanya’dan; 110, Kanada’dan; 110, Endonezya’dan; 100, Arnavutluk’tan; 100, Sudan’dan;100, İngiltere’den; 80, Danimarka’dan 80 kişi olmak üzere,  31 ülkeden 47 000 cihatçının Suriye’de mevcut rejime karşı savaşıyor.







                                      Şimdi de Kazaklar geldi

Suriye’ye dışardan gelen cihatçılara Kazaklarda katıldı.

Dünyanın hemen her ülkesinden Suriye’ye gelerek mevcut rejime karşı savaşanlar arasına Kazaklarda katıldı. Kısa bir süre önce Türkiye’ye gelen Kazaklar, AFAD’a bağlı araçlarla önce Reyhanlı’ya, oradan da Lazkiye’nin Türkmen bölgesine yerleştirildiler.

Türkmenlerin boşalttığı köylere ve çiftliklere yerleştirilen Kazaklar, Türkiye sınırını geçer geçmez silahlarını alarak Suriye ordusuna karşı mevzileniyorlar. El Kaide’nin alt kolu olarak çalışan Cihatçı gruplar tarafından Suriye’ye taşınan bu yabancılar, önce Kızılçat yakınlarında bulunan Askeri kampta eğitim alarak, vahşete ve savaşa hazırlanıyorlar. Arkasından ise, bulundukları mevzilerden en yakın sivil yerleşim mevzilerine karşı saldırıya geçiyorlar.


Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye bölgesinde bulunan Türkmen dağında yaşayan Türkmenler, sınıra yakın bölgede bulunan köylerini boşaltarak ağırlıklı olarak Türkiye’ye gelmiş, boşalan köylere ile değişik ülkelerden taşınan Cihatçılar yerleştiriliyor. Buraya yerleştirilen Cihatçılar, bölgede bulunan Alevi yerleşim yerlerine saldırarak katliamlar yapıyorlar ve bölgenin etkinliğini ele geçirmeye çalışıyorlar.

Türkiye sınırının çok yakınında olan bu bölgelere Suriye ordusunun müdahale etmemesi nedeniyle hareket alanı bulan bu Cihatçı terör guruplarına yemek ve diğer ihtiyaç malzemelerinin Türkiye’den günlük olarak gittiği, sivillere yardım götürüyoruz diyen Türkiye devletinin bu malzemeleri sağladığı belirtiliyor. Bölgeye giden sıcak karavana yemeklerin, Yayladağı’nda ki yemek firmalarına devletin resmi yardım kuruluşları aracılığıyla yaptırıldığı ve günlük olarak sınır ötesinde ki mevzilere taşındığı belirtiliyor.

Sayıları 150 kadar olan Tatarların, Çeçenlerden sonra aileleri ve çocuklarıyla birlikte bölgeye gelmeleri, El Kaide’nin “ bölgede özerk şeriat devleti kurduk, onu korumalıyız”  propagandasının etkili olduğu belirtiliyor.
Yüzlerce insanı yasadışı bir şekilde Suriye topraklarına geçmesi, Türkiye devletinin bilgisi ve kontrolü dışında olamayacağı belirtilirken, AKP Hükümetinin El Kaideye ve bölgede etkin olan terör örgütlerine açık desteğinin kanıtı olduğu ifade ediliyor.



26 Kasım 2013 Salı

Savaşı büyükler çıkartır, önce çocuklar ölür!




                                                                                                             Fotoğraflar: Reuters

Savaşı büyükler çıkartır ancak  çocuklar bedelini öder. Vahşetin yaşandığı Suriye de çatışmaların başladığı 2010 Mart ayından bu yana 11 000 çocuğun ateşli silahlarla yada bombalı saldırılarda öldürüldüğü belirtiliyor. Bu rakam yalnızca tespit edilebilen çocuk ölümleri. Gerçekte ise kayıtlara girmeyen çocuk ölümlerinin, bu rakamın en az  iki katı olduğu  söyleniyor. 

21 Kasım 2013 Perşembe

ÖSO'cular kamplarda esrar yetiştiriyorlar



                               Kamplarda esrar yetiştiriyorlar.

Suriyelilerin kaldığı Yayladağı kampında esrar yetiştirdikleri ortaya çıktı.

Suriye’den Türkiye’ye gelen ve sınıra yakın bölgelere yerleştirilen Suriyelilerin, kaldıkları kampın arka bahçesine esrar ektikleri ve ekili esrarları ihbar üzerine sökmeye gelen polislere saldırdıkları iddia ediliyor.

Uzun süre kampta ve bölgede ÖSO ile kalan MT’nin verdiği bilgilere göre, Suriyeli muhalifler, kamp çevresine ve sınır bölgesindeki kontrolsüz alanlara esrar ekiyorlar ve bu esrarları Türkiye’de değişik alanlarda pazara sürüyorlar. MT, yaz aylarında Yayladağı’n da ki sığınma kampında yetiştirilen esrara, yerel polisin yapılan ihbar üzerine müdahale etmek istediğini ancak, polislere esrarı ekenlerin saldırdıklarını belirterek; “ Yaralanan polisler ekili esrara dokunamadan kamptan çıkmak zorunda kaldılar. Aynı gece özel harekâta bağlı polisler kampı basarak, yetiştirilen esrarları söktü ve 7 kişiyi gözaltına alarak, kamptan çıkararak, sınırdaşı ettiğini” söyledi.

Bu olayın basına hiç yansıtılmadan kapatıldığını söyleyen MT; “Bu işleri yapanları Hatay polisi çok iyi tanıyor. Ama bunlar hiç yakalanmıyorlar. Askere ihbar edildiğinde bir grup yakalanmıştı. Hepsi o kadar çoğu yakalanmadan bu işe devam ediyor,” iddiasında bulunuyor.

Sınır dışı edilenlerin, sınıra yakın bir köye götürülerek bırakıldıklarını, bu kişilerin birkaç saat sonra kampa tekrar döndüklerini iddia eden MT;  “ Sadece bu kampta değil. Suriye topraklarında kontrol altında tuttukları bölgelerde de esrar ekiyorlar. Esrar çok iyi para ediyor ve hemen herkes içiyor. Cihatçılar kuranda yalnızca şarap yasak, esrar içilmesini engelleyici hiçbir şey yok diyerek, içmeye ve satmaya devam ediyorlar. Adam kesmelerinin çoğunu esrar içtikten sonra yapıyorlar. Hepsi psikopat gibi oldular. İnsanlıktan çıktılar,” dedi.

Bir baş esrarın 50 TL.’ ye alıcı bulabildiğini, ciddi miktarlarda esrarın Türkiye’ye sokularak satıldığını, sınır geçişlerinin rahatlıkla yapıldığını, uyuşturucu pazarının bu bölgeye kaydığını, iddia eden MT, şunları açıkladı;

 “Uyuşturucu ve silah ticareti tamamen bu bölgeye kaydı. Herkesin derdi çok para kazanmak. Uyuşturucu ve silahın yanı sıra tarihi eserlerde bu bölgeden çıkartılarak, Türkiye’nin her bölgesine taşınıyor. Tonlarca silah var burada. Daha hiç kullanılmamış silahlar, 1000 TL. İle 2000 TL. arasında satılıyor. Bana parayı verin ne silah istediğinizi söyleyin. Hemen alır, getiririm. Uçaksavar bile satılıyor. Uyuşturucu, silah ve tarihi eserler Türkiye’ye rahat sokuluyor ve satılıyor.” 
Yurt Gazetesi 20/11/2013

19 Kasım 2013 Salı

Suriyeli çocukların Beşar Esad sloganı...



Şam kamplarında kalan Türkmen çocuklarının Beşar Esad  için attıkları sloganlar... 

17 Kasım 2013 Pazar

ÖSO Militanın'dan tüyler ürperten açıklamalar




Alevileri kesmek için birbirleriyle yarışıyorlar

Türkiye bizi kandırdı…
Türk polisler bizi kamplarda eğittiler…

Suriye Askeri bize hiç saldırmadı.. Tam tersine bizim katiller Suriye polislerini kestiler.

Suriye de yaşanan çatışma ve katliamlarda bir dönem aktif olarak ÖSO militanı MT, Suriye de ve Türkiye de ki mülteci kamplarında neler yaşandığını konuştuk.  Suriye halkına ve askerlerine kurşun sıkmadığını,  ancak ilk olaylar başladığın da Kardeşleri ve akrabaları ile dağa çıktığını, onlarca insanın katledilmesine tanıklık ettiğini anlattı.  Türkiye'ye geldikten sonra sık sık Suriye'ye sınırdan geçip gittiğini, kendi köyleri dahil tüm Türkmen bölgelerinin artık yaşanmaz durumda olduğunu, her şeyin yakılıp yıkıldığını, yağmalandığını anlattı.

ÖSO 'ya bağlı Türkmen Tugayı olan Bayır Bucak ordusunda yer alan M. T, kandırılarak Türkiye'ye getirildiklerini, zorla cepheye sürüldüklerini, Suriye de katliamları yapanları tüm kimlik bilgileriyle birlikte uzun uzun anlattı. Komutanlığını Yusuf Bal’ın yaptığı Türkmen ordusu diye ifade edilen Bayır Bucak tugayının bölgede yaptığı saldırı ve katliamlar, yağma amaçlı cinayetler, fidye için kaçırılıp kafası kesilen insanların ve pek çok vahşeti tüm detaylarını gözler önüne serdi. 

Suriye de katliamlar yapan, cinayetler işleyen, yağma yapan, uyuşturucu vb. kaçakçılığı organize eden kişinin Heysem Topalca ve Karınca Lakaplı Muhammed Abdullah olduğunu, Adil Orli'nin Libya bağlantısı kurarak yabancıların Türkiye üzerinden Suriye'ye gelmelerini sağladığını, Kardeşi, Ayhan Orli'nin ise, yüzlerce insanın katledilmesi eylemine karıştığı bilgisini verdi.

Sırf inancı farklı diye acımasızca insanları katleden bu katillerin tamamı Türkiye de. Devletin yarattığı olanaklarda kalıyorlar. Serbestçe tüm illere gidip, her türlü kirli işi yapıyorlar.

Muhammet Şıh İbrahim, Baba adı izzet, Çocuk doktoru, Heysem Topalca, Baba Adı Muhammed, Adil Orli, Ayhan Orli, Baba Adı  Nebil, Muhammed Abdullah( Karınca) Baba adı Said, Ömer Abdullah, Baba Adı Said, Ferid Mısri Baba Adı Ahmed, Muhammed Akça( Orman Görevlilerini katleden adam) Ali Şahirli, Elinde füze bulunan ve kentleri vuran çocukları katleden kişi, Yusuf Baldır... Bu kişiler sözde ordular kurup, Esad rejimine karşı savaşıyoruz diye yağma, talan ve katliamlar yapıyorlar. Sonrasında ise Türkiye'ye gelip rahatlıkla halkın arasına karışıyorlar.
                       

                              Suriye de katliamları yapan  katiller toplu halde

Bu katilerin Türkiye de neler yapabileceğini, ne türden cinayetler işleyebileceğini kestirmek çok güç olmasa gerek. Özellikle Sırf Alevi diye insan katleden bu yaratıkların, Alevi halkın yoğun yaşadığı Antakya ve Adana'da barındırılması tesadüf olarak yorumlamak mümkün değil.

Sırf Alevi diye on yıldır birlikte yaşayan Alevi komşusunu gözünü kırpmadan doğrayarak öldürebilen bu katilerin,  Suriye'ye demokrasi götüreceğini yalanına inanmak  mükünmüdür? Bölgede kullanılan şiddet tam bir vahşet boyutunda. Hiçbir siyasi hareketin, insan bu kadar düşman olacağını asla düşünmezdim. Duyduğum ürpertici Suriye gerçeklerini sizlerle paylaşıyorum…. Kararı siz verin? AKP Suriye halkından ne istiyordu…

Ö.Ö: Türkmenlerle sürece nasıl girildi? İlk başta nasıl girdiler?

Bir doktor vardı, Lazkiye'de. Çocuk Doktoru.  Adı Muhammed Şıh İbrahim…. Baba adı İzzet.. Şimdi biri doktor olduğu zaman tıp üstüne yemin eder değil mi? Bu doktor kız çocuğuna da dokunmuyordu, daha aşağısına bakıyordu. Niyeti bozuk çünkü. Hani yeminin nerde? Cephenin ön saflarındaydı, bıraktı. Heysem Topalca ve amca çocukları vardı. Adil Orli, Ayhan Orli. Muhammed Abdullah, baba adı Said (Karınca- Herkes Tanır - Muhammed Saidoğlu) Alevi bulduğu anda kendinden geçiyorlar. Alevi yakalarlarsa birbirlerine para veriyorlar ben öldüreyim sen öldür diye. Sırf alevi insanları boğazlamak için yarışıyorlar. Yakalanmış Alevi birini satın alıp kendileri öldürüyorlar. Doktor dışındakiler genelde kaçakçı. Doktorun daha önce hiçbir şeyi yoktu. Lazkiye de alındı dayak yedi, Adil ile yakalandılar. Türkiye’ye geçtiler ordu kurmaya başladılar. Adil, Dr. Muhammed, Ayhan, Heysem. Bunları Türkmenleri, Türkiye devletleri çağırdı. Daha ayaklanma çıkmadan önce yavaş yavaş kapıdan çekiyorlardı. Pasaportla çekip kandırıp geri göndermiyorlar. Ellerinde 100-200 kişi birikince Suriye’ye saldırdılar. 25 bin Suriye lirası maaş ve eşine,  çocuklarına yemek, her şey güvende şartıyla getirdiler. Gıda elbise, bunlar mecbur olmalı. Kimseye de bir kuruş ödemediler, tuzağa düşürdüler.

Sonra kendi aralarında da bozuldular herkes kendi kafasına göre davranıyor.  Doktor İstanbul’a kaçtı ailesiyle. Adil ile Ayhan dağdalar. Adil orduyu yönetiyor Ayhan da parayı sağlıyor.  Suudilerle ilişki kuruyor. Adilin ordusu 300 kişilik, Libya’dan da adam getirdi. 4 araba var. Tank yok. Tank vurucu var. 2 tank. Ayhan diplomasiyi yürütüyor, lojistiği sağlıyor. Adil Libya’ya gitti ilk olaylar başladığında. Çeçenleri de getirdi. Türkmenistanlı 7 kişi de getirdi.

Ömer Ödemiş: Nasıl getiriyor?
Zannedersem pasaport yoluyla. Allah için savaşa geliyorlar, mücahitler bunlar.

ÖÖ: Dine düşkünler mi?
İçkiciler, içiyorlar. Lazkiye de rakı içtik bunla biz. Böyle işte mücahitlikleri bunların.

ÖÖ: İlk ayaklanma nasıl oldu?
Mehmet Abdullah, Muhammet Akça, bunlar adam kesmeye başladı. Orman görevlilerini öldürdü bunlar. İlk olayı bunlar başlattılar Türkmen dağında. İlk Şabanlı karakoluna saldırdılar. İlk saldırı Şabanlıya oldu..

Baskında ele geçirdikleri kepçeyi Türkiye’ye sattılar. Olay olduğunda dağa çıkmamıştım ben, daha evdeydim. Operasyonu yapan Abdul Emin. Kürt dağında vuruldu öldü o da. En tehlikelisi Silo Emin, yakaladığı insanların tek tek kafalarına sıkıyor,hiç acımıyor. . Sakalını ince çizer bu. Yayladağı’nda çadır kampta. Oraya git çağır, gelir. Kolunda Esad’ın dövmesi vardı bıçakla kazıdı. Semir  Döveci’yi kesen bu.  Salah Nagman var, dudakları büyük (abu şıffe) da deriz kendisine, o da yaşıyor. O da bu operasyondaydı.
Adil Orli, çok iyi de arkadaşımdı pezevenk. Türkiye’de okudu.  İnşat Mühendisi Libya’da çalıştı, o yüzden iyi biliyor orayı. Türkiye’de bir beton şirketinde çalıştı o şirkette bunlara  da yardım ediyor ERG İnşaat. İstanbul’daydı galiba. Ayhan götürüyor bu işleri.
Yayladağı’nda Ahmet Resul isminde biri de bunların, gıda işleriyle, yardım işleriyle uğraşır.

ÖÖ: Durmuş?
Durmuşu Ahmet Kalafaz biliyor. Kadın gönderiyor sürekli. Telefonlara bakmıyor, korkuyor. Durmuş çok pezevenk… Dağdaki muhaliflere karı gönderiyor. Heysem Silo’gil kadıncı. Karı var desem hemen gelirler.

ÖÖ: İlk grupta parayla kandırmayla ne kadar adam geçti?
Ailece geçtiler. Ailelerini sağlama almadan bulaşmadılar bu olaylara. Pasaportla yada  dağdan önce ailelerini gönderiyorlar sonra  son adam olarak kendileri  geliyor. Ailelerini güvene alıp öyle geliyorlar. Kapıdan gelmiyorlar.  

Bunlara şöyle bir tuzak kurdu, işine yarayacakları alıyorlar kandırıyorlar. İlk 7 köy çıktı. 5000 kişi çıktı ilk çıkışta. Havanlı, Çamırlı, Saray, sonra yaşlılar çıktı, Çardaklı var Baldırlı var, Karabacak, Mıdırlı, Kepirli… Ajeber de çıktı, sınıra uzak olmasına rağmen. Ordu hiç müdahale etmedi, kılını kıpırdatmadı. Türkmen köylerinde postacıya kadar öldürdüler, Suriye Ordusu kimseye dokunmadılar. Türkmenler oyuna düştü, boşluğa düştüler. Araplar yaptı. Suriye Ordusu, değil müdahale etmek, devriyeye bile çıkamıyorlardı. Mesela görüntülerini izlediklerimiz ölen polisler yangın söndürmeye gidenlere yardım edenlerdi.

Karakolda bütün insanlar öldürülünce insanlarda devlet gelince hepimizi öldürür düşüncesi oldu. Türkmenlere, gelip sizi öldürecekler dediler. Heysem var bu işlerin başında. Araplar var işlerin başında. Said Mısıri, baba adı Ahmet. Kaportacı. 60 kişilik ordusu var. Mehmet Karınca, Adil, Ayhan, Dr. Muhammed bunlar Yayladağı’nda dernek yapıyordu. Adil ve Ayhan daha sonra ayrıldılar ama olayın başından bu yana başındalar. Türkmenleri öldürenler, yağmalayanlar yine bunlar ve Araplar. Kendi memleketlerini yağmalayanlar, yerdeki karolara, kadın iç çamaşırlarına kadar çalanlar kimler?  Mesela bir aile alışveriş yapacak Yayladağı’nda, kadın buzdolabının kendi buzdolapları olduğunu fark ediyor.

Heysem ve adamları ürküttü. Sizi şöyle öldürecekler böyle yapacaklar diye korkuttular. Kesiyorlar, sürüklüyorlar köy meydanında insanları korkutuyorlar. –diğeri Bir tanesi 7 tane polisi sakladı, Heysem geldi eve de giremedi gece sessizce kaçırmışlar. - Ben de 2 tane alevi kaçırdım. Zamanında bana yardımcı olan 2 kişiyi kaçırdım. Ya kafamıza sık ya kaçır dediler. Tepki çekmeme rağmen yardım ettim. Onlar beni kesmedi ben onları neden keseyim? 2 tane Esad’ın askerleri yakalanmıştı, yaralılardı. Hastaneye geldi, hani Esad’ın askerleri dediler, kimliğine baktılar Şam, Sünni. Dediler niye Esad’a sıkmadınız, biz sıkacağız falan dediler. Türkmenler araya girdi ama kâr etmedi yataklarında öldürdüler. Adil öldürdü. Rusya’ya gidiyor Libya’ya gidiyor çok çevresi var.
     Muhammed Abdullah Sağda (Karınca) yüzlerce insanı keserek katletti. Şimdi Türkiye de.

ÖÖ: Silahlar nerden geliyor?
Silah çok... Türkiye’den geliyor. Ambulansla  gelen paketlerini açtım, malzemeleri gördüm... Roket, patlayıcı, her şey var… Hepsi ABD malıydı. Türkiye sınırında Yamadi köyünde teslim alıyorlar. Silahlar Yayladağı’ndan geçiyor. Zaman zaman ambulanslarla taşınıyor.

ÖÖ: Türkiye’ye geldiler. Yayladağı’nda artık nerde kaldılarsa. Ondan sonra Reyhanlı oldu.
Türkmenler için kamp önce Yayladağı’nda sonra Osmaniye’de kuruldu. Bazısı İslahiye’ye gitti bazıları gitmedi. Humuslu Türkmenler var Türkçe bilmez onlar İslahiye’ye gitti. Mustafa Baba… mahallesinde. Cisri Şuğur  olayları daha başlamadan Yayladağı’nda kamplar yapıldı, Cisri Şuğur ilk ateşlenen yer oldu. Dama, Tükencim bölgeleri  ilk ateşlendi, Yayladağı’nın hemen karşısı. Orada olduğunda asker geldi, asker gelince kamplar yapıldı başlanmaya. Ne Arap ne Türkmen kimse Türkiye’ye ye kaçmadı.
Ayhan Orli, Türk istihbaratıyla işbirliği yapıyor. Çok yoğun bir anlaşma var.

ÖÖ: Kampta eğitim verenler?
Türkiye’den sadece 7 kişi geldiler. Birinin ismi çok geçiyordu, saçı kıvırcıktı; Mübarek, başlarıydı. Zorla namaz kıldırıyorlardı... 7-8 ay kadar eğitim veriliyor. Halep’ten de geldiler yanımıza eğitim almaya. 45 gün eğitime 100 kişi geliyor, 45 gün geçince 100 kişi daha geliyor. Rakka’dan da gelenler var. Önce Türkmenler eğitiliyor onlar da Araplara veriyor. Eğitim dili Türkçe olduğundan Araplar anlamıyor bu sebeple böyle yapılıyor. 4bin 5bin kişi var eğitime gelen.  Doğu Türkmenlerinden gelen çok. Çeçenlerden çok. Dünya’da ne kadar taramalı makine varsa eğitim amaçlı hepsinden birer tane getirtip eğitimini verdiler. Sıkı bir eğitim vardı. Geçiş zor ama askerin fark etmeyeceği sınır bölgelerinden de giriş çıkış yapılıyor. Kesab’a saldırılmasının planlayan Dr.. 300 kişi hazırlandılar saldırılacaklardı ama halk ayaklandı, sahip çıktı. Jandarma dağıttı. Yoksa Yayladağı’na girilirdi. Ama bekliyorlardı. Tam hazırlıklı bekliyorlardı.

ÖÖ: Bunlar bu kadar rahat gidiyor, çıkıyor, yağmalayıp ticaretini yapıyor bizim asker ne yapıyor?
Devriye 6-6 ı olduğu için devriyeye denk gelmediği sürece yakalanmıyorsun. Yakalanınca da sınır dışı var. O da pek bir işe yaramıyor. Kadınların iç çamaşırlarından musluklara parkelere kadar kendi halklarını yağmalıyorlar. Gece bir yeri ateş veriyor, orman yanıyor tarla açıyor. Elektrik direklerini kesiyorlar, kabloları getirip satıyorlar burada hurdacılara. Köylerde elektrik direğiymiş kabloymuş hiçbir şey kalmadı. Köyler tamamen bitti.

ÖÖ: Kaçak uyuşturucu işi de yapıyorlar mı?
Yamadık köyünde 5 tane Arap var uyuşturucu geçiriyorlar. 4 kişi yakalandı 1’i ölü. Jandarma vurdu. Başka bir yerde Herkelli köyünde yine uyuşturucu satıyor adam. Summak çiçeği kadar miktarını –bir sigaranı doldurmaz- Türkiye parasıyla 50 liraya satıyor. Esad’a karşı savaşmak için ne istersen verim diyor. Bütün güçler orada değil mi... 10 kilo esrar ve biraz para orayı al desen alır orada kimseyi bırakmaz esrar için.

ÖÖ: Türkiye’ye getiriliyor mu?
Getiriliyor her tarafa.  Kamplarda da çok içiliyor. Yayladağı’nda Arap kampında adamlar esrar bahçesi yapmış. Polis gördü diye ayağına sıktı polisin. Sonra özel harekât operasyonuyla toplandı esrarları, ekip de sınır dışı edildi. Önümüzdeki şu, devlet otoritesinin kaybolduğu her yerde esrar ekiliyor. Akçabayır hem çok yüksek hem yolu zor mesela. Ekmeyi de biçmeyi taşımayı da Araplar yapıyor, topraklar Türkmenlerin. Tüm Çukurova bölgesine satılıyor bu esrarlar. Şıkmanlı var işin içinde. Heysem sınırı güvene alır, geçişi sağlar. Sana tank teslim eder hatta sınırda anahtarı üstünde. Konya’yla İstanbul’la bağlantı kuran, Türkiye’den eleman toplayan, kandıran bu. Heysem. Çok ciddi bağlantıları var. Konya’da Allah kendi orada. Ticaret yapan insanları da kandırıp para alıyordur muhtemelen.

ÖÖ: Ne kadar Türkmen var kamplarda?
Osmaniye’de 18 bin 500. Evlerde çok. Yayladağı’nda çok. Osmaniye’de evlerde en az 5-6bin kişi var evlerde.  Yayladağı’nın kampları küçük ama bütün evler dolu. Türkmenler bulaşmayacaktı bu işlere ama Heysem gibi pezevenkler yüzünden karıştı ortalık. Türkmenler korkaklar, bulaşmazlardı.
Kurşuna dizilmek senin için ödül orada. Günlerce haftalarca işkence yapıyorlar.. Mezbahana gibi her yer resmen. Türkmenler Selefiliğe doğru kayıyor, tehlikeli bir şekilde.


ÖÖ: Bunların hepsinin ordusu mu var?
Şimdi diyelim ben tek başımayım, silahım var, mermim var. Bir eve dalmış girmişim, bitti. Ev benim. İsterse gelsin ev sahibi, ev Esad’ı düşürene kadar benim diyorum. Sesini kimse çıkartamıyor. Sonra çevremdekilere, tanıdıklara gel bana katıl diyorum. Katılırsan beraber, operasyona gideceğiz,  ele geçirdiğimiz her şeyi paylaşacağız diyorum. mesela. 10 keleş, 2 kutu mermi, buzdolabı, ıvır zıvır ne kadar şey ele geçirdiysek hepsi satılır Türkiye'de, bölüşülür.


Acı bir hikâye daha var Lazkiye’nin Nebiyunus köyünü baskınında onlarca Alevi'yi esir aldılar, Türkiye'ye getirdiler.Yamadi köyüne, Sınıra getirildiler. Suriye ordusunun basmasından korkuyorlardı. O alevi köyünü yaktı tamamen Heysem. Köylünün tonlarca zeytinyağını çalıp, Türkiye'ye getirip sattılar. Köyü Allahtan önceden boşaltılar. Nebiyunus gibi gaflete düşmediler. Nebiyunus  son baskındı Lazkiye’de kaç kişiyi kestiler..  Şeyh Bedrettin Gazeli öldürdüler, kafasını kestiler. Kafası yoktu videoda.


 Polis karakolunu basarak 11 polisi katleden Muhammed Akça 
Kampta dinleniyor

ÖÖ: Alevi Köylerini nasıl bastılar?
Debbuz isminde biri bastı.  Köşedağ’dan geldi. Cebelzavzi, Altınözü’nün üstünde. Geldi, Arap bu. Türkmenler katılmak istediler baskına ama Debbuz kabul etmedi. Arap gruplardan yardım istedi. Halep’ten destek istiyorlardı ama yardım istedikleri Arap gruplar Lazkiye Limanını bana verirseniz basarım diyor. Babasının mirasını paylaşıyor. 1 günde alırım tüm Lazkiye'yi diyor. Kendi adamlarını getirdi. 400 den fazla kişiyle bastılar. Mermi, silah ve ufak tank vardı. 950 sivil götürdüler Türkmen Dağı’na. Türkmen Dağı’nı Esad bombaladığı zaman Ressal köyüne götürdüler. Sonra tekrardan Türkmen Dağı’na getirdiler, her köye 5-6 aile koydular.  Sonra hepsini öldürdüler.

ÖÖ: Şeyh Bedrettin kimin elindeydi?
Çeçenlerin. Çünkü Ruslar istedi onu diye Debbuz onu Çeçenlere verdi. Bir takas oldu. Tank mı aldılar karşılığında bir yerden, kesin bilmiyorum. Destek oldular silahta.

ÖÖ: Cezaevi olarak kullandıkları yerler var mı?
Camilerin altı. Her caminin altında bulunabilir. Önceden çok kalabalık bir esir grubuna şahit olmuştum ama kurtaramadık.  Hepsini öldürdüler.

ÖÖ:  Türkiye sınırında bunların elinde kaç köy var?
Tüm Türkmen köyleri bunların elinde.  38 köy. Suriye ordusu bölgeye geliyor dağıtıyor, sonra geri çekiliyorlar. Bunlarda o zaman kaçıp Türkiye'ye geliyorlar, sonra tekrar aynı bölgeye gidiyorlar.
Nureddin Baybars Ordusu var. Ordunun başı Ali Muhammed Şehirli. Füzeler onların elinde. Havanlı’dan atıyor. Lazkiye'ye rastgele elindeki füzeleri atıyor, korku yaratıyor. Konya’nın eski sanayisi araştırılmalı. Bütün gıda ve lojistik Türkiye’den sağlanıyor. Bütün markalar Türk.

Bu gün çok kötü durumdalar. Dağda birbirlerini yiyorlar. Heysem Topalca’nın şimdi bile kaldığı yeri biliyorum. Devlet onu bıraktı. Onula iyi ilişkileri var. Tutamaz. Ama artık işin sonuna geldiler. Türkmenler kandırıldı. Hepimiz insanlıktan çıktık. Türkiye bizi tuzağa düşürdü…

Daha çok şey anlatıyor M.T. 3 çocuğuyla sefil bir yaşam sürüyor. Arada bir sınırı geçip köyüne sıkıntılar içinde gidip geliyor. Bir an önce bunların temizlenip normal insani yaşamımıza dönmek istiyoruz diyor.


                               
    Suriye de cinayetleri organize eden Ayhan Orli Deniz Feneri Dernegi yöneticileri ile birlikte