Referandum ve genel seçimler öncesinde bu konuya dikkat çekmiş ve süreç sivil bir baskı sürecine doğru hızla gitmektedir, demiştim ve özellikle kendisini solda tanımlayan yapıları uyarmaya çalışmıştım.
Ülkemizde ki her baskıcı süreç, esas olarak
kime karşı geliştirilirse geliştirilsin kesinlikle bir biçimde sola yönelir. Bu
güne kadar hep böyle oldu. Bu gün de olan bundan farklı bir şey değil.
Devrimci Karargah örgütü adı
altında SDP yönelik yapılan operasyonla, KCK ve Halkevlerine yönelik
operasyonlar, bundan sonraki süreçte sol yapılanmaların her fırsatta hedef
olacağını göstermektedir. Bu sistemin hiçbir muhalefete tahammülü yoktur. Bir
yandan göstermelik demokrasi söylemleri ortalıkta uçuşurken, diğer taraftan
gece yarısı operasyonlarıyla, yasal sol partiler illegal örgüt muamelesine
tabii tutulmakta ve teşhir edilmeye çalışılmaktadır. Onlarca insan eşyanın
tabiatına ters bir iddia ile tutuklanarak içeri atılmaktadır.
Ergenekonvari bir biçimde ortaya
çıkartılan Devrimci Karargâh adlı örgüt, artık tüm yasal sol siyasi yapıların
bir biçimde tehdit unsuru olarak kullanılacak ve olmayan illegal yapılanma
bağlantısı böylelikle kurularak hukuksal bir al yapı oluşturulmuş olacaktır.
Bu güne kadar tek bir kişinin
bile ceza almadığı, tarihsel bir sürece sahip olmayan, ideolojik olarak yeni ve
sürece denk düşen hiçbir şey söylemeyen bir yapılanma olarak karşımıza çıkan
Devrimci karargah isimli yapı hakkında çok fazla şey bilemiyoruz. Ancak onlarca
yıllık birikim ve tecrübe sahibi devrimci yapıların bile var olmakta
zorlandığı, bir biçimde yasal zeminde mücadele olanağı yakalamaya çalıştı
mevcut düzlemde, dün söylenilenden farlı yeni bir şey söylemeyen, yöntem
önermeyen bir yapının oluşturulmaya çalışılmasını anlamak gerçekten zor. Bu
yapıyı, kimi bilgileri daha netleştikçe ele almak üzere şimdilik beklemek
gerekmektedir.
Burada dikkat çekilmesi gereken,
sistemin geldiği noktadır. Faşizm, siyasal olduğu kadar sosyolojikte bir
olgudur. Toplumsal yaşama farklı yöntemlerle girerek bir biçimde egemen olan ve
bütün bir toplum yaşamını belirleyen bir yönetme biçimi olarak karşımıza çıkar.
Baskı ve zor değişik biçimlerde topluma dayatılarak egemenlik sağlanır.
Muhalefet susturulurken, alternatif yapılar dağıtılarak, topluma yeni bir
ideolojik enjeksiyon uygulanır.
Faşizmi biz alışılageldik
tanımlarla aradık. Yani tekelci sermayenin en kanlı, en baskıcı en saldırgan
iktidarıdır biçimde,50 yılı aşkın bir süredir tanımlıyoruz. Emperyalizm ve
kapitalizm kendini yenilerken biz yine bu tanıma sadık kalıyoruz. Ve en’leri
arayarak tahlillerde bulunmaya çalışıyoruz.. Her şey değişirken, bir yönetme
biçimi olan faşizmin de değişmesi kaçınılmazdır. Askeri faşizmlerde değişen
biçimsel olarak çok fazla bir şey olmaz iken, aşağıdan yukarıya doğru
geliştirilen faşizmin, ana unsurlarının değişmesi kaçınılmazdır. Asıl amaç
aynıdır; tüm muhalefet güçlerini yok ederek, sistemin kurumlarını ele
geçirerek, toplumsal yaşamı kuşatmak.
Bu gün cemaat adı altında yapılan
örgütlenme ve sistemin kuşatılması, post modern bir faşizmdir. Faşizm
tanımlamasını çok net olarak yapmak gerekir. Örgütlenmesi, hedefi ve hedefe
ulaşacak unsurları olan bir yapı, toplumsal yaşamı, siyasa ve sosyal olarak
belirlemektedir.
Bu cemaat faşizmidir.
Artık adını koymamız gerek…