2 Mart 2009 Pazartesi

AKP BİR DEFORMASYON HAREKETİDİR.





AKP bir deformasyon hareketidir. Yani siyasal islamın ülke gerçekliğinden sökülüp atılması bazında tarihsel bir misyon üstlenmiş siyasal bir harekettir. AKP’nin gelişim seyrine baktığımızda bu çok net olarak görülmektedir. AKP milli görüşçü Refah hareketi içerisinden çıkmış ve ilk adımda da içinden çıktığı hareketi bitirerek yol almıştır. Hiçbir girişimi sistem karsısında değil, tam tersine sistemsel dönüşümü isteyen ve zorunlu gören kimi güçlerin talepleri doğrultusunda olmuştur.

Burada birkaç önemli tespiti yapmak gereklidir. İlk olarak AKP sistem karşıtı bir güç değildir ve sisteme rağmen iktidar olmuş değildir. İkinci olarak AKP İslami bir yapı değildir. Üçüncü olarak sistemin tüm güçlerinin, yıpranmışta olsa desteği ile yoluna devam etmektedir.

AKP hareketi Türkiye’nin tarihsel olarak sorunu olan ve içinde bulunduğu coğrafyadan beslenen siyasal islamın, oluşturduğu siyasal tehdidi bertaraf edebilmek amacıyla palazlandırılarak, sistemsel bazda görevler ve misyonlarla donatılarak is başına getirilmiştir. İktidar olduğu günden bu güne kadar yaptığı eylemlerle bu misyonunu yerine getirme doğrultusunda önemli icraatlarda bulunmuş ve bu anlamıyla iktidarının hakkini vermiştir.

AKP’nin yedi yıllık iktidarına baktığımızda halka dönük hiçbir şey yapmamasına rağmen,bir çok yolsuzluk ve hızla yaşanan yoksulluğa rağmen yapılan anketlerde belirtildiği gibi, oylarının önemli bir kısmını koruyor olması başka türlü açıklanamaz.. Halkın günlük yaşamına dönük hiçbir olumlu katkı yapamayan, halkın yaşamsal hiçbir sorununu çözemeyen, psikolojik rahatlamalarla zaman kazanmaya çalışan AKP iktidarının oylarının önemli bir kısmını koruyabilmesi, kendi becerisi değil, farklı güçlerin verdiği destekten kaynaklanmaktadır. Tarihte hiçbir iktidar, halka dönük hiçbir olumlu icraatta bulunmadan bu kadar sürede, bu kadar yoğun desteği koruyamamış, tam tersine kısa sürede silkelenip atılmıştır. Ancak AKP tüm bunların aksine dayandığı güçlü payandalar sayesinde, halktan aldığı desteği kayıplar olsa da korumayı sürdürdüğü görülmektedir.


Mevcut sistemi, demokratik kanalları kullanarak değiştirme hülyaları boşa çıkan şeriat yanlıları, değiştirmek için yola çıktıkları sistemin dişlileri arasına sıkışıp kalan ve kendilerini sisteme pazarlayan AKP karsısında çaresiz kalmışlardır. Simdiler de İslami iktidar potansiyeli bertaraf edilmiş gibi görünmektedir. Ancak kontrol altına alınıp deforme edilen İslami iktidar perspektifi, bölgemizin coğrafyasından kaynaklı olarak tamamen yok edilemez, süreçten silinip atılamaz. AKP ile birlikte önemli oranda geriletilen ve demokratik yollardan iktidarı ele geçirme perspektifleri yok edilen İslami güçlerin yeniden kendine gelmeleri önemli bir zaman alacaktır.

Bu anlamıyla AKP İslami bir yapı değil İslami potansiyeli, kendi bünyesinde eriterek, sisteme entegre etmeye çalışan- ki bunu önemli ölçüde başaran- liberal bir yapıdır. Bu yapısıyla da sistemle tamamen uyum içerisinde, sitemsel görevlerle donanmış bir egemen güç iktidarıdır. Sistemin tüm organları, sermayesi ve dış bağlantılarınca desteklenen AKP iktidarının tüm yıpranmışlığına rağmen ANAP misali dağılmasını beklemek yanlış olur. AKP sistemin halka dayattığı ve olanca gücüyle destekleyerek iktidar yaptığı bir güçtür ve özgün misyonuyla tarihsel olarak vardır.

AKP bırakınız sistemle çatışmayı, sistemin yeniden ve emperyalist işbirliği eksenin biçimlendirilmesi adına, sistemin onlarca yıldır dokunamadığı, dokunmaya cesaret edemediği pek çok sorunun çözüm sistem bazında çözüm kanallarını açarak tarihsel bir misyonu, militanca yerine getirmeye koyulmuştur.

Özellikle Kürt sorununun sistemsel bazda çözümünde, önemli adımlar atılmış ve sistem yıllar sonra bir anlamıyla kendi çözümünün parke taşlarını oluşturmaya yönelmiştir.

AKP iktidarının üstlendiği ve bir ölçüde başarılı olduğu diğer önemli bir konuda , AB üyeliği önünde ciddi bir engel olarak duran, Kıbrıs sorunun da tıkayıcı unsur olarak görülen, Denktaş ve ekibi radikal yönelimlerle tasfiye edilerek önemli bir adım atılmıştır.

AKP, Ergenekon adıyla bildiğimiz süreçte, yıllardır devlet içinde belirleyici bir noktada olan ve kendilerini sistemin jandarması gibi gören ulusalcı güçlerin tasfiye edilmesi veya en azından etkisizleştirilmesi operasyonundaki yerini de aktif olarak almıştır.

AKP radikal İslami tehdidin bertaraf edilmesi dışında, Türban sorunun da Türkiye’nin gündeminden kaldırılmasında ciddi adımlar atılmasının önünü açmıştır.

Tüm bunların yanı sıra dış politik arenada da emperyalist güçler adına çok önemli görevler üstlenmiş ve ABD emperyalizminin orta-doğu politikalarının yaşama geçirmesin de , bölge ülkelerinin güvenilir müttefiki olarak işbirliği kanallarının işlemesini sağlamıştır.

Kısaca saymaya çalıştığımız pek çok konu açıkça göstermektedir ki AKP, sistem karşıtı bir güç değil, sistemin yeniden biçimlendirilmesinde misyon üstlenen işbirlikçi-liberal bir siyasal biçimleniştir.İlk adımda içinden çıkıp geldi siyasal yapıyı deforme ederek sisteme entegre etmeyi başarmış ardından da, sistemin yıllardır birken sorunlarının çözümünde önemli kazanımlar elde edilmiştir. Böylelikle sistemin soluklanma kanalları bir ölçüde çalışır duruma gelmiş ve egemen güçlerin, uzun soluklu bir yürüme olanağı bulması sağlanmıştır.


AKP’nin etkin ömrünü, üstlendiği misyonların durumu belirleyecektir. Misyonlarını tamamladığında, posası çıkmış siyasal bir güç olarak tarihteki tükenmişlerin yanında yerine alacaktır.
(Bu yazı 2007 yılında kaleme alınmıştır.)

1 Mart 2009 Pazar

TARİHİN GEBELİĞİ UMUDA DOĞDU

Hey bir dönemin parıltılı yıldızları, neredesiniz…

Neredesiniz bire insanlar…

Günlerin bu gün getirdikleri size uğramadı mı?

Yoksa hayat denilen kavgaya henüz girmediniz mi?

Veya artık Şarkışla’ya yolunuz düşmüyor mu?

Kızıldere’nin nereye aktığı artık sizi hiç mi ilgilendirmiyor?

Yazın sıcağında dolu yemiş kiraz fidesi gibi yaralanmış, fırtınaya kapılmış ateş böceği misali savrulmuş insanların seyirleri artık bitmek zorunda.

Büyük düşlerin küçük yaşamlarına yapışıp, karanlık gecelerin ıssız sokaklarına kendini vuran insanların kıpırtısız yürekleri zamana yenik düşmüş gibi, tepkisiz, heyecansız.

Reddedilmiş gerçeğin, yok sayılmış örümcek kaplı raflarına sıralanmış öykülerin varlığını,düşlerde bile tereddütsüz karşılayan insanların, öfkesiz,titrek duruşları değil mi, insanları tüketen. Kaybedilmiş sihirli ıslığın iç kabartan sesini yıllar var duymamış ve çekildiği köşesinde, kardelenin kar altında son hamle öncesi bekleyişi gibi, güneşi yakalama düşleriyle karanlığa hapsetmiş kendini. Sörf yaparken en yüksek dalganın üzerinde, birden rüzgarsız kalıp engin maviliklere gömülmüş. Yorgun düşmüş sörf tahtası elinde, yıllarca rüzgar beklemiş, yeni baştan çıkabilmek için dalgaların üzerine. Deniz inat mı inat, dingin kalmış, kıpırtısız, hareketsiz…

Sevda filizleri güneşe hasret kalmış, sararıp sormuş önce, sonrasında çırpınıp durmuş, bir fırsatını bulup uzatabilmek için başını. Ama olmamış, çabalar yetmemiş. Oracıkta yığılıp kalmış, şarkıları söylenmez,öyküleri okunmaz olmuş. Değişivermiş, değiştirmek istediği yaşamda.

Tüketilmiş yaşamlarda, siyah beyaz resim gibi saklanmış gizli bir heyecan, hep yaşam bulmuş. Kırlaşmış yaşamın renksiz heyecanı, sihirli ıslığını bekler gibi, yeni bir kitaba başlar gibi belirsiz ama kararlı gülümseyivermiş bir gece karanlıkta. Yarıda kesilmiş şarkılarını, boyası dökülmüş sörf tahtalarını sırtlayıp bir gün, umudun tepesine tırmanmakmış, düşlerin değişmeyen oyunu. Alıp yanlarına umut tarihini, kalabalık bir saatinde kentin orta yerinde, haykırarak okumak için yeni baştan öğrenmişler, yarım kalmış tarih dilini. Kutsanmışlıklara inat, tarihe yandaş, bitirilememiş şarkıların son dizesi, ortak dilin haznesi olmakta varmış, dünden bu güne görülemeyen.

Rüzgar rüzgar olalı böylesine savurmadı,hiçbir canlıyı,hiçbir düşsüzü. Böylesi bir katmer karanlığında, böylesi bir söz kaybında, tüketilmiş yaşamların soluk benizlerinde, fersiz gözlerin anlamsız bakışlarında yıllarca gizlenmiş, özgürlüğün heyecanı.
Şarkılar küstü,oyunlar son buldu ve düşlere zehir aktı. Bir akşam aydınlığında, gülümseyen güneşin feri sardı, tükenmeye yüz tutmuş yürekleri.

Alaca karanlığında kentin,pörsümüş insan yığını sokaklarınsa, bir çocuk çığlığı gibi yükselen haykırışa yürek dönüp, kulak verdiler. Buğusu tükenmiş gün gibi, yarına yatıp bu günde kalmanın şaşkınlığıyla, ince bir heyecan sardı yürekleri.

Toprak titredi, gün kızıla çaldı. Tarihin gebeliği umuda doğdu.