26 Şubat 2010 Cuma

ÖTE YERDEYİZ ARTIK!...

Yaşamın kıyısına düşmüşüz…
Düşüp yıkılmışız….
Dalgalarla bir olup, kumsala çakılmışız.
Egemen olmak için yola çıktığımız yaşamda, dağılıp, yıkılmışız… Egemenlik bir yana, sürüklenir olmuşuz peşi sıra. Kendimizden kopmuşuz…
Büyük dalgalar boğar insanı, küçükleriyle oynaşırız. Tam mutlu olmayı öğrenmişken, büyük bir dalgaya kapılır, kayboluruz. Bir boğuşmadır başlar. Önce kendimizle sonra yaşamla,didişir dururuz. Beynimiz tutulur, yüreğimiz tutulur, yaşamımız tutulur…
Yenik düşmüşüzdür…
Yüreğimiz yenilmiş, biz yenilmişiz.
Umutlarımız, heyecanlarımız yenilmiştir.
Yorgun yığılırız yaşama…
Değiştirmek için yola çıktığımız yaşamda tutsağız artık..
Tutsaklığa yetmez yüreğimiz.
Anlamsız, anlamsız kalır her şey. Anlam, anlamını yitirir. Boşluk sarar tüm hücrelerimizi. Kayboluruz.
Kendimizi yitirmişizdir. Yokuz artık. Telaş boşunadır. Yaşam yorgunuyuz, umut yorgunu. Artık yorgunluktan titrer bedenimiz.
Yanlışlarımız, doğrularımıza karışır. Doğrularımız silikleşir, tartışır dururuz kendimizle. İnsan için derken kendimizden başlayarak, insan harcarız. Değerlerimiz, değersizleşir. İnancımız artık geceye düşmüş kar gibidir. Sabahı yoktur.Kendimizi tüketiriz, yaşamı tüketirken…

Sevmek…. Büyülü bir sözcük. Yıllarca uzağında durduğumuz, kaçıp kuytularına sığındığımız, korktuğumuz, zayıflık gibi algılayıp reddettiğimiz bu kavram…
Sevmek… Sevgi… İnsanı sevmek, yaşamı sevmek, güzeli sevmek, insana dair olanı sevmek, yürekte sürekli sevgiyi canlı tutmak…
Beceremediğimiz, bilemediğimiz, yabancısı olduğumuz, kıyısında dolanıp durduğumuz yaşama taşıyamadığımız…

İnsanlar….
Yaşamımıza bir biçimde giren insanlar. Yaşamlarına hesapsız girdiğimiz insanlar. Yaşamlarına girip de yok olduğumuz, yok ettiğimiz insanlar… Yüreğimize sığdırıp, yaşamımıza sığdıramadığımız insanlar…Paramparça edip, tükettiğimiz insanlar..

Zamandan bir şeyler kopuyor. Her gün, her an, her saniye. Her soluklanmada bir şeyler kopup gidiyor. Zaman üzerimizde. Kabus gibi…Zaman bizden kopuyor, biz zamandan. Zamandan koptukça da kendimizden kopuyoruz.

Hesabımız kendimizle.

Yüreğimizle, bilincimizle, kaybetmişiz…
Yaşamda yeniğiz. Sevgide yeniğiz. İnsanda yeniğiz. Yürekte yeniğiz.. Bir bütün olarak yenilmişiz. Yenilip yıkılmışız.Çivilenmişiz, orta yerine yaşamın. Kendimiz olmadan yaşıyoruz, kendimiz gibi.
Bir can, canıma değmiş, canıma düşmüş…Canım olmuş…Yolumu çizmiş.
Öte yerdeyiz artık…

17 Şubat 2010 Çarşamba

Yaşamı Zorlamamak Gerek

Bir şeyler taşıyoruz, yaşam adına.. Tanımını biz yapıyoruz.. Adını biz belirliyoruz. Sonra biz belirlediğimiz bu adın tutsağı oluyoruz... Biz kendimizi tutsak ediyoruz.. Biz kendimizi tüketiyoruz... Yükleniyoruz yaşama, bir noktasında... Yüklendiğimiz noktayı yaşam belliyoruz, sahipleniyoruz... Oysa neler tüketiyoruz neler... Farkına vardımızda , yaşamda tükenmiş oluyor.

Biz hiç bir şeyi bilmiyoruz... Başta sevmeyi... Bilemedik... Bilmeye zamanımız olmadı... Hiç bir kadını, hiç bir canlıyı, hiç bir şeyi adam gibi sevemedik... Boğulduk... Tükendik, tükettik... Biz adam gibi olamadık... Olmaya çalıştığımız da ise artık çok geçti... Yaşam bizi çoktan aşmıştı...

Kimde idi yanlış? Bilmeyen bizde mi yoksa yaşamda mı....

Biz hep kaybeden mi olacağız...

Biz hep tüketen mi olacağız..

Biz hep biz olmayacakmıyız..

Biz hep bizsiz mi kalacağız...