11 Ocak 2012 Çarşamba

ADAM GİBİ TERÖRİSTLERE SAHİBİZ.

Fırtına gibi günler yaşıyoruz. Her şey üst üste geliyor. Atık ölümlere, tutuklamalara ve seri operasyonlara şaşırmıyoruz bile. Çivisi çıkmış bir düzlemde, dik durmaya çalışıyoruz.

Her kesimden terörist üretmeye başladı, özel yetkili savcılar. Generalinden, gazetecisinden, akademisyenlere kadar toplumun değişik kesimleri, bir ömür bekledikten sonra birden bire terörist olmaya  yöneliyor. Terörist milletvekillerimiz var,  sokak yüzü görmeden, içerde yatıyorlar. Gazetecilerimiz içerden gazete çıkarmaya başladılar. Uçaklarımız yine kendi topraklarımızı bombalayıp, kendi insanlarımızı öldürüyor. Muhalif Parti genel başkanları özel yetkili savcılarım kıskacı altında. Hemen herkes, bir biçimde terörize edilerek, toplumdan soyutlanmaya, sindirilmeye ve içeri tıkılmaya çalışılıyor.

Meğer hepimiz teröristmişiz… Bunu ben çok önceden biliyordum, ama artık yalnız değilim. Bu kavram bizim sırtımıza yıllar öncesinden yapıştırıldı. 

Özel yetkili savcıların ruh hallerini çok merak ediyorum. Gerçi tecrübelerim var bu konuda. Askeri mahkeme savcılarını tanımıştım yıllar öncesinde. Sıkıyönetim mahkemelerinde, çatık kaşlarıyla alttan bakan, sert görünüşlü, alaycı insanlardı. Öyle bir bakışları vardı ki, hem karşısındaki insanı aşağılar hem de, yaşamın benim elimde der gibi, alaycı bakarlardı. Apoletlerini kimlik gibi taşırlardı omuzlarında.

Ürkerdik.

Şimdinin özel yetkili savcılarının da pek farkları yok. Yine aşağılar gibi bakıyorlar, yine alaycılar ve yine yok yerden suç üretmek için yoğun çaba içerisindeler. Ve hiçbir dönem olamadıkları kadar pervasızlar.

Terör tanım olarak şiddeti içerir. Sözlük anlamı, korku ve panik yaratmak amacıyla şiddet eylemlerine başvurmak olarak geçiyor. Yani eylem olmadan, hiçbir yasa terörden bahsedemiyor. Terörist örgüt ise bizim yasalarımıza göre bile, şiddet eylemi amaçlı yan yana gelerek ve eylemlerde bulunarak, devleti yıkmaya teşebbüs etmek olarak tanımlanır. Diğer bir ifade ile eylem olmadan, suç da olmuyor. Bahse konu eylem ise şiddet içermeli…

Hatta tek başına eylem de yetmiyor. Eylemlerin seri olması ve ele geçirilen silahlarında teşebbüsü gerçekleştirmeye dönük yeter miktar ve sayıda olması gerekiyor. Bir dizi eylemler olmalı, bu eylemleri yapan militanlar olmalı ve bu militanların yanlarında da yeterli miktarda askeri mühimmat olmalı.

İnternet sitesi kurarak, yazı yazarak, ya da gazete, dergi çıkartarak terörist olunamıyor. Ya da olunmaması gerekiyor. Elde silah ya da bomba kullanmadan, sağı solu kurşunlamadan, bombalamadan, terör eylemi yapılamıyor. Çağdaş hukuk bir yana bizim kendi hukukumuza göre de durum aynı. Aynı ama ya uygulama?

Her olaydan terörist çıkartmaya dönük. Pankart açan gençlerde, yumurta atan öğrencilerde, yazı yazan gazetecilerde, ders veren profesörlerde, Genelkurmay başkanı generallerde, emekli asker ya da bürokratlarda terörist olabiliyor.

Ne ilginçtir ki, yaşamın hemen her alanında bu kadar yoğun terörist var iken, ortada tek bir eylem yok. Devlet şiddeti dışında ( 30 yılı aşkın süredir yaşanan özgün sorundan kaynaklı şiddeti dışarda tutarsak)  şiddet eylemine de rastlayamıyoruz.

Diğer bir ifade ile iyi ki bizim teröristlerimiz iyi ve eylemsiz. Toplum olarak şanslıyız yani. Eylem bile yapmayan- yapamayan teröristlere sahibiz. Birde düşünsenize, Genelkurmay başkanınız, terör örgütü adına eyleme kalkışsaydı. Ne olurdu o zaman halimiz. Elde tonlarda mühimmat ve göreve hazır binlerce militanla, nefes aldırmalardı bizlere.  Ya Deniz Kuvvetleri komutanı elindeki silahları kullanarak, eyleme geçme kararı verseydi, maazallah, sahil kentlerimizi gemilerle döverlerdi… Ya da Balbay, intihar eylemine kalkışsaydı, Başbakanlık konutunda ya da çok daha önemli bir noktada. Haberal, gelen hastaları zehirleseydi. Ya da Ahmet Şık bir deste kalem alıp, uçlarını iyice açıp,  ilk gördüğü Bakanın ya da Başbakanın üzerine kurşun gibi fırlatsaydı…


Yok yok. Hakkını vermeli.

Bizim teröristlerimiz, uysal, eylemsiz, akıllı, bilgili, bilinçli, akademik ve sorumluluk sahibi…

Hadi yine şanslıyız. Adam gibi teröristlere sahibiz…