26 Eylül 2010 Pazar

MİLLİYETÇİLİK NÖBETİ GEÇİRİYORUZ




Milliyetçilik virüs gibi, bilinçle donanmamış her dokuda hızla gelişip, yayılıyor. Çağın vebası gibi. Yaşama direnen, yaşamın deviniminin karşısında duran anlayışların beslenme alanında, kendini var etme olanağı buluyor. Sonrasında bilinç dokusu zayıflamış bünyelerde açığa çıkarak, kısa sürede tüm topluma yayılmaya yöneliyor. Yaşanan acılar milliyetçi refleksin daha dar alanlara girmesine ve gelişmesine aracılık ediyor. Virüs bütün bir toplumu sarıyor.

Ulus kimliğini insan kimliğinin önceli olarak kabul eden bu çağdışı anlayışın, siyaset alanında yaşam bulması, sorunun boyutunu çok daha yakıcı bir hale dönüştürmüştür. Bu anlayışa göre her insan, insan olmasından kaynaklı olarak öncel değildir. Ulusa ait olan, millete ait olan insan ayrıcalıklıdır.

Osmanlı sonrası genç Cumhuriyet döneminde uluslaşma sürecinde, ortak toplumsal değerler yaratmaya çalışmak önemliydi. Osmanlı gibi yüzlerce yıl iktidar olmuş, din eksenli feodal bir yapının, çağdaş ulus devletine dönüştürülmesinde, ulus bilincini besleyici kimi siyasetlerin uygulanmasının gerektiğini anlamak mümkündür.

Ancak Cumhuriyete geçiş sürecinde, ulusal bilinç yaratmaya dönük uygulamaları ve siyasal söylemleri bu günde yaşatmaya çalışmak, bir yanılgıdır.

Kürt ve diğer halklar sorunu Cumhuriyet döneminde sistemsel bazda çözülememiş ve çözümü zamana bırakılmış birkaç sorundan, en önemlisidir. Bu sorun geçen zaman içerisinde daha yakıcı bir hal alarak gelişmiş, asimilasyon politikaları sonucunda da uç vererek daha bir yaşamsal boyuta ulaşmıştır.

30 yıldır aralıksız süren ve uzadıkça da kirlenen bu çatışma, milliyetçi reflekslerin gelişimine zemin oluşturmuştur. Yaşamın her alanında ve her karşımıza çıkan sorunda milliyetçi refleks, toplumu ayrıştırarak demokratik eksenden çıkartmıştır. Sıradan sokak kavgalarının bile bu refleksle genişleyerek bir trajediye dönüştüğü yaşanan pek çok olayda bariz bir şekilde görülmüştür. Toplum, yaşanılan çağa denk düşmeyecek bir şekilde ayrıştırılmış ve geleceğe dönük tüm çabalar bu ayrışmada, eriyip gitmiştir.

Demokrasi güçlerinin bütün bir toplum için verdikleri demokrasi mücadelesi, milliyetçi reflekslerle boğulmuş ve neredeyse demokrasi mücadelesi eşittir ulusal ve etnik sorunlar noktasına oturtulmuştur. Demokratikleşme insana ilişkin pek çok sorunun çözümü noktasında anlam taşımaktadır. İnsanın, insan olmasından kaynaklı, en temel haklarının yaşamda karşılık bulması ve onurluca yaşama olanağını elde etmesi adına yükseltilen bu mücadele, kendini sisteme dayatacak noktada geliştirilememiştir. Yaşanan bu çatışmalı süreç tüm sorunlarının önüne geçerek, adeta demokrasi mücadelesinin asli unsurlarıyla yükseltilmesinin önünü tıkamıştır.

Yaşama hakkının olmadığı bir düzlemde başkaca hiçbir haktan söz edilemeyeceği açıktır. 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra, 30 yıldır yaşanan ve insan yaşamına yönelen bu sorunun bir biçimde aşılması, demokrasi mücadelesinin önünü açacaktır.

Kürt sonunun çözümü denilen ve iktidar tarafından yaşama geçirilmeye çalışılan projenin ne derece demokratik nitelikte olacağı süreç içerisinde görülecektir. Ancak Marks’ın “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser,” söylemini akılda tutmak gerek. Egemen burjuvazi bu sorunu kendi ekseninde çözmek istemektedir. Bu eksen, demokrasi güçlerinin demokratikleşme mücadelesine ne kadar denk düşecektir veya ne kadar etkileyecektir, bunu şimdiden söylemek için çok erkendir. Ancak burjuvazinin kapitalist sisteme payanda olacak güç yedekleme telaşı içinde olduğu açıkça görülmektedir.

Anayasamızın değişmez maddeleri MİLLİYETÇİ.
Eğitim sistemimizde ki Andımız MİLLİYETÇİ.
İstiklal marşımız, silme MİLLİYETÇİ.
Tarih kitaplarımız MİLLİYETÇİ.
Askerlerimiz MİLLİYETÇİ.
Kıbrıs’ımız MİLLİYETÇİ.
Törelerimiz MİLLİYETÇİ.
Duygularımız MİLLİYETÇİ.
Solcularımız MİLLİYETÇİ.

Bal gibi silme MİLLİYETÇİYİZ. Hemen her kesim kendi milli duygularını besliyor. Milli duygularımız sokaklarda çatışıyor. Milliyetçi solcularımız Elmayı Kızıllaştırdı.

Milliyetçilik nöbeti geçiriyoruz.

Hemen her kesim kendi etnik kökenini yoklamaya, açığa çıkartmaya ve beslemeye başladı. Olmadık oranlarda, etnik kimlikler nüfusa çıkartılmaya çalışılıyor. Genel anlamlar maniple edilerek yerelleştirilmeye ve yerel alanlarda etnik duygular geliştirilmeye çalışılıyor.

Hakların kimlik sorunu demokrasi mücadelesinin hedeflerinden yalnızca birisidir ve yaşanılan çatışmalı süreçte öncelikli olanıdır. Ancak kendisi değildir. Bu ayrımları çok net koymak gerek.

Biz dağıldıkça, onlar toparlanıyorlar. Biz ayrıştıkça onlar bütünleşip, büyüyorlar. Onlar bizi, bizleşemeden yok ediyorlar.