3 Eylül 2013 Salı

Suriye de kimyasal yalanı


 
 
 
                                       Kimyasal yalanı


Orta Doğu da sıkışan egemenler, Suriye’de kimyasal yalanını devreye soktular. Irak işgalinde kullandıkların yalanın Suriye’de de tutacağından çok emindiler. Kimyasal denilince, dünya ayağa kalkıyor ve her türden müdahalenin ve saldırının zemini oluşuyordu. Kiralık katillerle üç yılı aşkın bir süredir beceremediklerini, provakatif bir iddia ile yapmaya kalkıştılar.

Tüm dünyaya yan yana dizilmiş, nerede ve nasıl çekildiği belli olmayan çocuk ve kadın cesetlerinin resimleri servis edildi. İnsanın yüreğini parçalayan bu katliamın sorumlusu Esat ilan edilerek cezalandırmak için harekete geçildi.

Ancak dünya kamuoyu bu kez numarayı yemedi. Belge, bilgi ve kanıt istedi. 3 yıla yakın bir süredir, dünyanın en azgın katilleriyle mücadele eden Suriye Ordusunun böyle bir katliama,   her şey iyiye giderken kalkışmasını,  savaş çığırtkanları dışında hiç kimse mantıklı bulmadı.

Suriye ordusu son 6 ayda ciddi başarılar sağlamış,  Küresel cihatçı güçleri belli bir bölgede sınırlandırmış, her gün biraz daha sıkıştırarak, Türkiye sınırına yaklaşmıştı. Stratejik pek çok bölgeyi, Ek Kaide ve Nusra gibi katillerin elinden alarak ilerlemesi sürdürüyordu.  Cihatçı güçler Suriye de bahsedilenin aksine sadece Türkiye sınırına yakın bölgelerde etkinliklerini sürdürebiliyor ve bu bölgelerden kalabalık gruplar halinde çıkarak yakınlardaki rejim güçleri mevzilerine saldırabiliyor durumda idiler. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın da vurguladığı gibi, çok kısa bir sürede, ordu birlikleri Türkiye sınırına dayanacak konumdaydı. Böylesi bir süreçte kimyasal yalanı ortaya atılarak, Suriye ordusunun ilerlemesi durdurulmak istendi.

Satılmış medya organları ile yapılan savaş ve ölüm çağrıları karşılık bulmadı. Suriye halkı saldırgan dünya karşısında dimdik durdu. Kaçıyorlar yalanları karşısında Şam sokaklarına çıkarak rejimin yayında olduklarını haykıran gösteriler yaptılar. ABD ve NATO füzelerinin kafa kesen, vahşi katliamlar yapan selefi katillerden daha tehlikeli ve korkunç olmadığını, asla kaçmayacaklarını, direneceklerini tüm dünyaya deklare ettiler. Direnen bir halkın, füzelerle, dış saldırı ve müdahalelerle yıldırılamayacağını yaşamlarını ortaya koyarak gösterdiler.

Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya pervasızca müdahale eden ABD, NATO ve işbirlikçi ülkeler durmak zorunda kaldılar. Suriye Irak değil, Libya değil, Afganistan hiç değil. Suriye bölge dinamizmini belirleyen, direnme hattının odağında bir ülkedir. BAAS rejimi ulusal bir bilinç yaratarak, Suriyelilik olgusunu yaratabilmiş. Etnik Mezhepsel ve siyasal farklılıklar, Suriye vurgusu etrafında toparlanarak, Anti Emperyalist ve Anti Siyonist bir refleks ülke bazında oluşturulmuştur.

Suriyeli Kürtlerin tüm tahriklere rağmen bu güne kadar rejim güçlerine tek bir kurşun sıkmamalarının, tüm bocalamalarına rağmen karşı bir cephede yer almamaları Suriyelilik bilincindendir. Suriye’yi değişik etnik kökendeki kesimler vatan olarak benimsemişlerdir. Bu durum kesinlikle süreci belirleyen, önemli bir tespittir.

Suriye'de ki BAAS rejimi ancak iç dinamiklerle ve daha ileri bir biçimle değiştirilebilinir. Bunun dışında ki tüm çabalar boşa çıkacaktır. Suriye halkı vatanını, sonuna kadar savunacaktır. Direnen bir halk asla kaybetmez.