6 Eylül 2013 Cuma

Nusra katilleri gücünü nerden alıyor?


                                          
   Suriye’nin baş belası:
 Nusra katilleri gücünü nerden alıyor?

Nusret Cephesi Suriye’de BAAS rejimine karşı İslam devleti kurma amacıyla Nisan 2011 tarihinde kurulmuş El Kaide uzantısı bir örgüttür. Dünyanın değişik ülkelerinden katılımlarla sayıları 8-10 bin civarında olan bu grup Suriye de çatışmalarda etkili askeri eylemleriyle öne çıkıyor. Başta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere bölge gerici örgütleri tarafından desteklenen Nusret Cephesi kısaca Nusra olarak biliniyor.

 Mayıs 2011 tarihinde Suriye de başlayan karışıklık sonrasında özellikle sivillere dönük bombalı saldırı eylemleriyle sesini duyuran Nusra Cephesi, Irak, Libya ve Afganistan çatışmalarından elde ettiği tecrübe ile kısa sürede Suriye de öne çıkan örgüt oldu. Acımasızca yaptığı saldırılar ve kendinden olmayan herkesi düşman gören anlayışı ile bölgede etkinliğini kısa sürede arttırdı. Diğer radikal İslamcı gruplarla zaman zaman girdiği çatışmalarda, gözü karalığı ve pervasızlığı ile kontrolde tutuğu bölgeleri uzun süre korumasını bildi.

Nusra Cephesi Suriye’de yaşanan savaşı ideolojik, cihat yanlısı savaş haline dönüştürme amacı güden birkaç örgütten birisi olarak öne çıktı. İslam devrimini hedefleyen Nusra Cephesi, Suriye de Esad sonrası şeriat hükümleri ile yönetilecek bir rejim kurma hedefi taşımaktadır. Bölgede İslam devletini kurmasına engel olacak tüm güçleri düşman olarak kabul eden Nusra Cephesi, bu yönde girişimlerde bulunan örgüt yada ülkelere Karşı eylemde bulunmaktan da geri durmamaktadır. Suriye’ye yapılacak dış müdahaleye de bu nedenden dolayı karşı çıkmakta, İslam devrimini engelleyecek bir hamle olarak değerlendirmektedir.

Liderliğini Ebu Muhammed el-Culani’nin yaptığı Nusra Cephesi, El Kaide ve Irak İslam Devleti adlı örgüt ile yakın ilişkide olduğu bilinmektedir. Suriye savaşı başladığında Irak İslam Devleti (IIS) üyeleri Suriyeli cihatçıları, Iraklı uzmanları ve gerilla savaşının en iyi komutanlarını Suriye’ye gönderme konusunda anlaştılar.

Nusra Cephesinin hedefleri

Nusra Cephesi BAAS rejimi ile bir savaş halindedir. Grup şeriat hukukunu uygulamayan her rejimin illegal olduğuna inandığından Suriye’deki çatışma, dinen makul bir yönetim sistemi kurmayı, hilafiyeti ve İslam devletini hedef almıştır.

“İslam âleminin merkezi Şam’dır “ olduğuna ve “Hesap gününde Müslümanların kampı Şam’da olacağına” inanan Nusret Cephesi mensupları, Suriye devriminin bu söylemin gerçekleşmesi için kendilerine altın bir fırsat sunduğuna inanıyor ve hadislerde bahsi gecen kişiler olmak istiyorlar.

Nusra Cephesi Suriye de rejime karşı savaşan örgütlerden farklı olarak, saflarında net bir plana sahip olan bilgili, tecrübeli ve yetenekli kişiler yer almaktadır. Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) sivillerden ve eski askerlerden oluşurken, Nusra Cephesi Libya ve Irak da savaşmış, tecrübeli, öldürmeyi bileni, gerilla savaş taktikleri konusunda yetişmiş insanlardan oluşuyor. Burum Nusra Cephesine Rejime karşı savaşta ciddi avantaj sağlamış ve diğer muhalif yapılardan daha etkin bir duruma gelmiştir.

Önce kırları ile geçiriyorlar

Marksist gerilla savaşlarından etkilenen ve yöntemlerini kullanan Nusra Cephesi, şehir ve kır savaşını birlikte yürütüyor. Hükümet hedeflerine karşı saldırılarla büyük şehirlerin etrafındaki belde, kasaba ve köyleri ele geçiriyor. Bu yaparken aynı zamanda şehir merkezinde de bombalı saldırılar ve suikast eylemleri yaparak tedirginlik ve korku yaratmaya çalışıyor. Mevcut rejimin güvensiz olduğunu, halkı koruyamadığı imajını yaratmaya çalışıyor. BAAS rejimin zayıf olduğunu, dünyaya karşı direnemeyeceğini, er ya da geç yıkılacağını propaganda malzemesi olarak kullanarak, halkın kendisine yakınlaşmasını sağlıyor. Stratejik eylemlerle, askeri merkezlere saldırarak, ordunun ve orduya güvenen kesimlerin morallerini bozmaya ve en azından tarafsızlaştırmaya çalışıyor.

Nusra Cephesi’nin stratejisi tamamen askeridir, eylemlerinin amacı rejimi devirip İslami yönetimi getirmeye odaklanır. Devrimin politik yanına hitap etmediği için bu tehlikeli bir stratejidir. Grup açıkça halk desteğinin önemini anlıyor gözükse de politik seferberliği teşvik edecek bir planları yoktur ve bunun askeri bir zaferin yan ürünü olarak geleceğine inanmaktadır. Mevcut taktikler halkı seferber sürece katmak yerine tarafsız kılmaya, kendi dorularını kabul ettirmeye dayanır.

Nusret Cephesi’nin 8000 civarında savaşçıya sahip olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca pek çok bağımsız cihatçıların da onlarla birlikte savaştığı bilinmektedir. Grubun savaş taktikleri  Suriye’deki coğrafi konumuna göre değiştiği gözlemlenmektedir.  Gerilla taktiklerinin kullanıldığı Şam’da küçük gruplara bölünmüş iken, Halep’te yarı askeri bir geleneksel mevzi savaşı yapmaktadır; takımlar, taburlar ve tugaylar rejime karşı savaşta birbirleri ile bağlantılıdır.

Nusra Cephesi  ilk başlarda  küçük hücreler halinde eylemlere başladı, güvenlik sebeplerinden dolayı bomba yüklü araç ve suikastlar gibi düşük yoğunluklu şehir gerilla savaş taktikleri uyguladı. Ancak geçen zaman içerisinde grup değişen savaş şartlarına göre yapılanmasını değiştirdi ve belli bölgelerde büyük taburlar oluşturdu. Bu gün hava, savunma ve ağır topçu birlikleri de bulunmaktadır. Cihatçı bir grubun böyle ağır silahlara sahip olması alışılmış bir şey değildir, belki de bu Nusret Cephesi’nin uzun vadede kalıcı bir ordu için hazırlandığını gösteriyor.

NUSRA Cephesi tüm dünyadan eleman topluyor

Nusret Cephesi yeni üye olmanın ilk şartı cephede savaşmaktır.  Bunu kabul edenler arasından seçilenleri komutanlar gözetiminde ön araştırmadan geçiriyor. Gerekli yeteneklere, dini ihlasa ve ahlaka sahip olduklarına inandıkları kişilerden taahhüt istiyorlar. İslam için savaşmayı kabul edenler askeri testlerden geçiriliyor.   Nusra Cephesi’nin üyeleri El Kaide örgütünden farklı olarak itaat yemini ederler. Bu yeminde, Allah’ın önünde cihat liderliğine itaat edeceğine ve biat ettiğini kabul eder.  Yeminden dönmek asla kabul edilmez.

Gizlilik Nusra Cephesi içinde güvenlik yöntemi olarak uygulanmaktadır.  Grup üyelerinin birçoğu liderleri, grubun yapısı ve savaş stratejileri hakkında fazla bilgiye sahip değiller.  Biat’e dayalı olarak yöneticilerin doğru olduklarına ve doğru kararlar verdiklerine inanırlar. Sorgulamazlar ve eylemlerin nedenleri konusunda bilgi istemezler. Eylem talimattır ve yapılır. Nusra Cephesinde herkes kod isim kullanır. Cepheye katılanlara katıldıkları gün yeni bir isim verilerek bu isimle anılmaları sağlanır.


Devşirme muhalifler darmadağın

Dünyanın değişik ülkelerinden devşirilen ve Türkiye üzerinden Suriye’ye sokulan selefi kökten dinci bu güçler, daha önceki savaşlarda edindikleri askeri tecrübeler ve kendi dışında herkesi düşman gören anlayışları nedeniyle kısa sürede rejim karşıtı güçler arasında bölgede kontrolü sağlamıştır.  Suriye olamayan, Suriye dinamiklerinden beslenemeyen bu yapıların tek amacı,  mevcut rejimi yıkarak ya da rejimin kontrolünden çıkartabilecekleri bir bölgede, katı şeriat kurallarına dayalı bir devlet kurmaktır. Diğer muhalif güçlerle arasındaki çatışmanın nedeni de bu egemenlik mücadelesinden kaynaklanmaktadır.

El Kaide, Nusret Cephesi ve Furkan ya da Tevhit Cephesi gibi bu yapılar anlayış olarak aynı kaynaktan beslenmekte ve kendileri gibi radikal İslami yapıda olmayan, Batı ve diğer kimi ülkelerle ilişki içerisinde, uluslararası güçler ile birlikte Suriye’de yönetimi ele geçirmeye çalışan ÖSO ile şiddetli çatışmalara girmekten kaçınmamaktadır. Askeri olarak diğer muhalif güçlerden çok daha deneyimli olan bu güçlere karşı, ağırlıklı olarak aktif görevlerde bulunmayan eski Suriye ordusu askerlerinden ve suçlulardan oluşmuş ÖSO’nün başarılı olma şansı yoktur.

ÖSO, bu güçlerle çatışmasında müttefik olarak gördüğü Türkiye gibi ülkelerin askeri ilişkilerine güvenmektedir.  Özellikle Halep kırsalında ve Rakka bölgesi ile Resulayn bölgesinde etkili olan cihatçı güçlerin özerk devlet kurma girişimleri de, kendilerini Suriye’deki uluslararası sürecin dışında bırakan tüm uluslararası güçlere karşı bir tavırdır. El kaide ve Nusra bu bölgeyi ne pahasına olursa olsun terk etmeme kararındadır. Tüm diyalog girişimlerini reddeden bu güçlerin bölge için ciddi bir tehdit olduğu, her geçen gün biraz daha net olarak görülecektir.

Suriye’de çatışmaların kızıştığı dönemde ordu birlikleri ile baş edemeyen rejim karşıtı güçlere destek amacıyla, 19 değişik ülkeden devşirilerek, finanse edilerek Suriye’ye getirilen bu güçleri bölgede etkisiz hale getirebilecek tek güç, Suriye ordu güçleridir.  Özellikle son 6 ayda,  büyük kentlerden ve stratejik önemdeki bölgelerden sökülüp atılan bu güçler, Türkiye sınırı ile Halep kırsalı ve Rakka bölgesinde sıkışıp kalmış durumdalar. Daha önce ellerinde bulundurdukları pek çok bölge gibi İdlib kırsalında da kontrolü kaybeden bu güçlerin Resulayn’dan da çekilmek zorunda kalması, tam anlamıyla bu bölgede kuşatma altına girmiş olduklarını göstermektedir.

El Kaide ve Nura Cephesinin kaybettiği bölgelerde ise kontrol ÖSO’nün değil ordu birliklerinin eline geçmektedir. Suriye ordu birliklerinin ocak ayında başlattıkları temizlik harekâtı sonucunda, öncelikli olarak bu güçlerin geçiş ve lojistik destek noktalarına yönelinmiş, merkezi kentlere giriş yolları kapatılmış ardında da bu güçlerin tamamen kontrolünde tuttukları bölgelere karşı operasyonlara girişilmiştir.

Halep kırsalında ÖSO ile birlikte mevzi tutmaya çalışan bu güçlerin o bölgeden de tamamen temizlenmesi sonucunda dar bir alana sıkışacakları ve bu alanda ellerinde tuttukları sivil halkı kalkan yaparak direnmeyi deneyecekleri anlaşılmaktadır.

Yaklaşık olarak 20 bin civarında kaldıkları tahmin edilen küresel cihatçı güçlerin sıkışmaları halinde geçebilecekleri tek ülke Türkiye olacaktır. Suriye’ye girdikleri bölgeden çıkmaya çalışmalarına karşı konulması halinde ise Türkiye ile çatışmaktan da geri durmayacakları görülecektir.

Uluslararası alanda Suriye’de diyalog sürecinin başlatılma girişimlerine karşı çıkan bu güçlerin, bu sürece destek veren ülkeleri başta Türkiye olmak üzere tehdit ettikleri, saldırılarda bulunacakları uyarısı yaptıkları, değişik eylemlerle de bu uyarılarının ciddiye alınmasını istedikleri bilinmektedir. Özellikle Gaziantep, Cilvegözü ve Reyhanlı saldırıları böylesi bir diyalog sürecinin gündeme geldiği ve tartışıldığı dönemde gerçekleştirilmiş saldırılardır. Gözü dönmüş bu katillerin Suriye’de 3 yıla yakın bir süredir yaptıkları katliamları Türkiye’de yapmaktan kaçınmayacakları, bu saldırılarla da çok açıkça ortaya çıkmıştır. Kaldı ki bu yapıların bu güne kadar yaptıkları çok ciddi tehditler mevcuttur.

AKP iktidarı bu insanlık dışı güçlerle ilişki biçimi geliştirmekle, onlara lojistik ve askeri destek vermekle ciddi hata yapmaktadır. Kontrol edemeyeceği bir celladı kendi elleriyle bölgeye taşımış ve yerleşmesine imkân sağlamıştır. Esat düşmanlığı iktidarın gözünü bağlamış, akli selim düşünemeyerek böylesi ittifaklara yönelmeye itmiştir.

Nusra Cephesi ne ilişkin yapılan değerlendirmelerde;

1-İlkinde, NC Suriye devrimini dini metinler tarafından desteklenen İslami bir mesele olarak görüyor. NC’nin söylemi hem Kuran’daki cihat kavramına hem de Sünnette bahsedilen Sam ahalisinin faziletlerine odaklanıyor. Bu da NC üyelerini hadislerde bahsedilen, “Allah’ın İslami hilafet isteğini hâkim kılacak kişiler” olma şerefini kazanmayı ümit etmelerine yol açıyor. Ulus devlet kavramı İslami yorumlara aykırı olmakla birlikte, NC üyelerinin aklında fazlasıyla farklı bir yapı olduğunu gösteren bir işaret yoktur. Grubun bu konuyla alakalı muğlak ifadelerinden ulus devletin faaliyet yapısını İslamlaştırılmış bir yüz ile kullanacakları anlaşılmaktadır. İnşa etmeye çalıştıkları müstakbel devletin yapısına dair yeni fikirleri olduğu görünmemektedir ki bu İslamcı gruplar arasında ortak bir problemdir.

2- Arap Baharı, Tunus, Libya, Mısır ve Yemen hükümetlerinde gerçek bir değişiklik görmediklerinden dolayı Nusra Cephesi’nin planlarını değiştirdi. Özellikle Libya cihatçılarının İslam devleti kurma teşebbüslerinin engellenmesi yüzünden hayal kırıklığına uğradılar ve bundan Batı’nın karışmasını sorumlu tutuyorlar. NC zafere giden yolun yalnızca rejimin askeri olarak mağlup edilmesi, İslamcı bir hükümetin kurulması ve Şeriatın hukuk olarak kabulünden geçtiğine inanıyor. Kontrolü teslim etmek anlamına geleceğinden diğer oyuncularla müzakere etmezler.

3- Nusret Cephesi Esad’ın isini kolaylaştıracağından uluslararası camiayı yabancılaştırmak istemiyor. Aynı zamanda İslam devleti kurulmasını engelleyeceği için uluslararası müdahaleyi de kabul etmiyorlar. Bu denge, kurması çok zor olan oldukça karmaşık bir meseledir. Nusret Cephesi’nin ideolojisi demokrasi yanlısı oyuncularla işbirliği yapılmasına izin vermiyor, ancak menfaatleri çakıştığından böyle bir davranış muhalefeti parçalayacak ters bir etki yapabilirdi.

(Bağımsız dergisi 33 sayıda (06-12 Eylül) yayınlanan yazım)