19 Ağustos 2014 Salı

Aklın Solu birdir ve Sol yaşamsaldır.






Aklın Solu birdir ve Sol yaşamsaldır.

Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıktı. Kazanmak için her yolu deneyen ve kendi kurtuluşunu Çankaya’ya çıkmak olarak gören Erdoğan, seçmen algısını bilinçli olarak “kazanacak” noktasında odaklandırarak, sandığa gidişleri önemli ölçüde biçimlendirdi. 55 milyon 700 bin seçmenden yaklaşık 15 milyonu sandığa gitmeyerek, sonucu belli olan bir seçimde malzeme olmamayı yeğledi. Tüm bunlara sonuna kadar hunharca kullanılan devlet olanakları ve medya gücü de eklenince sonuç kaçınılmaz olarak, önceden biçimlenen “kazanacak” algısına oturdu.

Erdoğan karşısında oluşturulan cephe sıkı örülemedi ve Erdoğan’ın önün alınmasının Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin geleceği açısından taşıdığı önem anlatılamadı. İdeal Cumhurbaşkanı tartışması, ülkenin ve bölgenin geleceğinin önüne konuldu. Oysa bölge kan gölüne çevrilmiş, ülkemiz gerici terör ve katliamların hedefine oturtulmuş konumdayken, öncelikli görev, AKP’nin ve Erdoğan’ın durdurulması olarak alınmalıydı.

AKP’nin “kazanacak” eksenine oturttuğu algı operasyonu tuttu. Karşısında kim aday olursa olsun sonuç çok değişecek gibide değildi. Toplumu AKP ve Erdoğan’ın yarattığı tehdit ve bölgede akıtılan kandan birinci dereceden sorumlu olarak gösterecek bir karşı hat oluşturmadan da başarılı olma şansı yoktu gibi görünüyor.
Erdoğan, karşıtlarının başarısızlığı üzerine başarısını oturtuyor. Bu dünde böyle oldu, bu günde böyle. Büyük ihtimalle yakın zamanda da gerçekleştirilecek seçimlerde benzer yöntemi kullanarak, karşıtlarının başarısızlıklarından başarı çıkartmayı deneyecek.

(Bu gün Kılıçdaroğlu’nun Genel başkanlıktan çekilmesini ve kurultaya gidilmesini gidilmesini dayatan  CHP’li bir gurup milletvekili, yaşanılan sonucun alınmasına katkı sunmuş vekillerdir. Parti kararına rağmen kendi bölgelerinde çalışmayan, aksine söylediklerinin çıkması için karşı bir çaba gösteren bu vekillerin parti içinde varlıkları CHP için ciddi bir sorundur artık. CHP’yi parti görünümünden uzaklaştırmaktadır.)

CHP silkelenmeli. Bu doğrudur. Öncelikle de her fırsatta kendi Genel Başkanlarına karşı dirsek dönen ve başarısızlığı için azami gayreti sarf eden bu vekillerden kurtulmakla başlamalıdır. Sonrasında ise parti kurumlarını kendi tüzüğüne uygun olarak istisnasız çalıştırmaya ve yüzünü sola, sosyal demokrasiye, değişime dönmelidir.

Değişim söylemi ve içeriği;  yıllardır bu kavramı sahtece kullanan, tüm yalanlarını bu söylemin altına gizleyen AKP’den alınarak, gerçek bir değişimin sahiplerince kullanılmak üzere siyasal bir çizgi oluşturulmalıdır. Türkiye’nin gerçek anlamda bir reforma ihtiyacı vardır. Yaşamın her alanında yenilenme ve değişim gereklidir. Özellikle AKP iktidarının sistemde ve toplumda yarattığı tahribatlar bu değişim ve yenilenme politikalarla kitlelere mal edilmeli, bir umut, bir amaç ve bir siyasal iddia yaratılmalıdır.

Türkiye’nin reformist bir halk hareketine ihtiyacı vardır. Gerçek anlamda yaşadığı süreçten ve sistemden rahatsız olanların, geleceklerini bulabileceği, özgürlüklerini yaşayabileceği sosyal ve siyasal bir hareket yaratılmalıdır.

Türkiye 10 ay sonra AKP ve uzantılarıyla yeni bir hesaplaşmaya girecektir. Önümüzdeki 10 yılı belirleyecek bu hesaplaşmaya hazırlıklı olmalıyız. Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Mısır’da ve Libya’da dökülen yüzbinlerce kandan bir biçimde sorumlu olan, Suriye’de özellikle katliamları yapan küresel cihatçı güçlerin suç ortağı olan AKP iktidarından kurtulmak için harekete geçmeliyiz.

Tarihte bir ilk daha yapıp, yalanla, dolanla ve algı operasyonlarıyla Çankaya’ya oturan Cumhurbaşkanını, oturduğu yerden,  günü bitmeden indirmeyi hedeflemeliyiz.

Öncelikle bize yaşamı zindan eden, özgürlüklerimizi sınırlayan, hukuku yok eden, çocuklarımızı katleden, bölge ülkelerinde mezhepsel nefretle katliamlara ortak olan ve çocuklarımızın geleceğini tehdit eden bu iktidardan kurtulmalıyız. SOLUKLANMALIYIZ. Soluklanabileceğimiz bir ortam yaratmalıyız. Tüm bölgeye ve ülkemize musallat olan gerici, ruh hastası, insanlık düşmanı  cihatçı katliamcılardan kurtulmak ve nefes almak zorundayız..

Yeni bir Türkiye için biz yola çıkmalıyız. Gerici, faşist, mezhepçi ve katliamcı bu iktidardan kurtulmak öncelikli siyasal hedefimiz olmalı. Bu kaygıyı bizimle paylaşan her toplumsal güç ile yan yana gelerek, ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Unutmamalıyız ki AKP iktidarı bize düşmandır, güzele düşmandır, insana düşmandır, özgürlüğe düşmandır, barışa ve huzura düşmandır.

KURULTAY SÜRECİ VE DEĞİŞİM SANCISI

CHP ciddi boyutlu bir değişim sancısı yaşıyor. Zaman değişirken, dünya değişirken, Türkiye ve sorunları değişirken, insan değişirken CHP’nin değişmeden, zamanın üzerinde durması mümkün değildi. CHP gibi Türkiye’nin en eski ve köklü bir partisinin bu değişimi, gecikmelide olsa yaşaması kaçınılmazdı. Kaçınılmaz olan yaşandı ve değişime direnenler bir biçimde partinin etkin alanlarının dışına çıkartılarak önemli bir adım atıldı.

Eski söylemler ve politikalar yeterli olsaydı, halkta karşılık bulur ve CHP’yi iktidara taşırdı. Ancak CHP, 30 yılı aşkın bir süredir iktidar olamadığı gibi olmadı. %20’li oyların ötesine bir türlü geçemedi. Neredeyse ana muhalefetin kadrolu partisi haline geldi.. Bir tıkanma, bir açmaz ve bir gerileme kendini dayattı. Dünya ve Türkiye değişirken CHP’nin ve İlkelerinin değişememesi diye bir şey söz konusu olamazdı. Her şey yeniden yorumlanmalı ve siyasal biçimleniş, yaşanan konjonktüre denk düşecek bir biçimde yeniden açımlanmalıydı.

Değişemeyen asla gelişemez. Gelişmenin, etkin ve belirleyici olmanın temel kriteri, yaşamın değişim dinamiğine uyum sağlayabilmektir. Eskiyenler, eskidikleri yerde bırakılarak, yeninin bir biçimde egemen olması ve yaşamı kucaklaması sağlanmalıydı. Eski genel başkan Baykal’ın ”Hakiki Koç” benzetmesiyle “Yeni CHP” söylemini sulandırma çabasına karşılık, değişim ve yenilenme CHP’nin kaçınılmaz bir ihtiyacı olarak kendini dayatmıştır.
Cumhuriyetin ilk günlerinden bu güne, Türkiye’nin her değişim sürecinde CHP, bir biçimde hep var olmuştur. Bu günde var olma çabasındadır. Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretemeyen, sorunları görmezden gelen, kendini kıskaçlar altında tutan bir CHP’nin yaşamın dinamiği içerisinde aktif olarak yer alamayacağı açıktır. CHP’siz bir toplumsal barış mümkün müdür? CHP’siz bir demokratikleşme mümkün müdür? Özellikle de sosyalist solun yıkıntı halinde olduğu süreçte Reformist sol rolü, tarihsel olarak CHP’nin sırtındadır.

Gericiliğin kuşatması ve yaşamın her alanını belirleyecek bir yaygınlığa ulaşması, CHP için artık kaçınılmaz nokta olmuştur. Özgür bir ülkede yaşama kaygısı taşıyan hemen her kesim bir biçimiyle CHP’ye ilişkin bir beklenti geliştirmiştir. CHP’nin bu toplumsal beklentiye yanıt verebilmesi, öncelikle ittihatçılık kalıntılarından kendisini kurtarmasıyla ilk kez ciddi bir ivme kazanmıştır. Bunu görmek ve gerekliliklerini yapmak zorundadır. Reformist sol bir programı Türkiye’nin önüne koymalıdır.

Seçim sürecinde CHP yöneticileri tarafından ortaya konan politik söylem bu yönde önemli adımlar içermektedir. Bu söylemler geliştirilerek iktidar programı haline dönüştürülmelidir. İktidar hedeflemesinde Türkiye’nin önemli sorunlarına nasıl baktığını açık bir dille ifade etmeli ve hedefler bildirgesi halinde halka sunmalıdır.

Yeni CHP gerçekten yeni olmalı ve bu yeniliğini yaşamın tüm alanlarında hissettirmelidir. Her yeni bir ihtiyaçtan doğar. Eski olan artık yetersizleşmiş ve taşıyıcı olma niteliğini kaybetmiştir. Kelimenin gerçek anlamıyla yaşama denk düşemeyerek, eskimiştir. Eskide inat, tutarlılık değildir. Tam tersi, eskide inat, yaşamda tutarsızlıktır. Yaşama denk düşmeyen eskinin, zorla ikame edilmesine çalışmaktır. Bununda başarı şansı asla yoktur. Yeni devrimcidir. Eski karşı devrimcidir. Yeninin karşısında direnendir. Yeni, yeni olduğunu yaşamın tüm alanlarında göstererek, kendini koymalıdır. O zaman kabul görendir, o zaman yalnızca yeni olmaktan çıkıp, pratikte kendisini gerçekler ve yaşamın kendisi haline dönüşür.

Bu anlamıyla yenileşme atılımı her zaman ilericidir ve cesaretlendirilmeli, yanında yer alınmalıdır. Eskiye kafa tutan ve statükonun ötesinde bir çözümün var olduğunu ortaya koyan her yeni, başarıya atılmış önemli bir adımdır. Salt kavramsal olmaktan öteye gidemeyen 'yeni', bir hiçtir ve sonu hüsrandır.

Eskinin yeni ile mücadelesinin tarihin her döneminde olmuştur. Eski, yeniyi kabullenmekte zorlanmış ve ihtiyaç olmadığı noktasında ayak diretmiştir. Buda eşyanın tabiatı gereğidir. Çünkü yeninin var olduğu her alanda eski yok olacaktır. Bu kaçınılmazlık eskide var olanları dirence iter.

Yeni CHP bu anlamıyla Türkiye açısından çok önemlidir. Kucaklayıcı, kapsayıcı ve gerçekten demokratik bir CHP, Türkiye’nin onlarca yıllık birikmiş yaşamsal sorunlarının çözümünde vazgeçilmezdir. CHP’siz ne Kürt sorunu çözülebilir ne demokratikleşme sağlanabilir. Gericiliğin geriletilmesinde ve İrticanın siyasal iktidardan uzaklaştırılmasında, çağdaş demokrasinin ilkeleriyle donanmış yeni CHP, çok daha önemli bir misyona sahiptir.

Politika gerçeklerle yapılır. Yaşamın dayatan gerçeklerini dikkate almaksızın, duygusal reflekslerle belirlenen tavırlar, kaçınılmaz olarak siyasal alanda yenilgiyi getirir. Duygusal değerlerimizi bir tarafta canlı tutarken, yaşamı bir ucundan yakalamayı becermeliyiz. Yaşamın dinamizmi, başarıda bunu zorunlu kılar.

Aklın Solu birdir ve Sol yaşamsaldır.