20 Mayıs 2014 Salı

Kesab saldırısı Türkiye'den



Bölge Halkı Türkiye diyor.

Suriye de şiddet he geçen gün farlı bir boyuta ulaşıyor. Keskinleşiyor ve sona doğru hızla ilerliyor. Suriye halkın şiddet dolu bu yaşamı kanıksamış gibi. Saflar belirginleşmiş ve sonuca dönük kıyasıya bir mücadele veriliyor. Kent merkezlerine atılan füzelere rağmen yaşan tüm olağanlığıyla devam ediyor. Okulları çocuklar dolduruyor, devlet daireleri çalışıyor, köprü ve yollar yapılıyor, sağlık hizmetleri veriliyor ve hepsinden önemlisi bunca şiddete rağmen internet hizmeti yasaksız verilmeye devam ediliyor.

Mart ayının son günlerinde Ermeni yaşam bölgesi Kesab saldırısıyla Lazkiye’ye gitmek için Şam’dan yola çıktım. Kara yolu ile korumasız ve güvenliksiz, normal şehirlerarası otobüslerin kullandığı yoldan Lazkiye’ye vardık. Şam çıkışında Harasta bölgesinde terörün izlerini açıkça görme fırsatı edindik.. Yaklaşık 10 km bir bölgede binalar yerle bir edilmiş hayalet, harabe bir kent dokusu var. İnsanı ürkütüyor.

Yol kenarında binaların neredeyse tamamı yıkılmış. Bazı binalarda yangın izleri var. Tamamı insansız… Cihatçılar bu bölgeyi uzunca süre ellerinde tutarak, Şam’a giriş çıkışları engellemek istemişlerdi. Suriye ordusu bu bölgenin temizlenmesi ve diğer kentlerle ulaşımın sağlanması için uzun uğraşlar verdi. Artık yol tamamen temiz.

Benzer manzarayı Humus kentine yaklaştığımızda da gördüm.. Yol kenarlarında ki bazı binalar tamamen yıkılmış. Bazıları ise az hasar almış ancak tamamen boşaltılmış.

Şam Lazkiye yolu tamamen güvenli. Yoldan uzun kamyon kuyruklarına rastladım…  İnsanlar seyahat edebiliyorlar. Güvenlik noktaları, dikkatli ve özenli hemen her araç kontrol ediliyor.



Lazkiye gergin

Lazkiye sokaklarında daha önce olmayan bir gerginlik ilk adımda gözüme çarpıyor... Kontrol noktaları sıklaşmış ve daha özenli hale gelmiş... Asker sayısı artmış, pek çok geçiş noktasına ciddi sayıda asker yerleştirilmiş. Caddeler kalabalık, ancak insanlar tedirgin. Özellikle bölgede yoğunlukla yaşayan Alevi halk, Kesab saldırısından sonra her an Lazkiye’ye de girilecekmiş gibi tedbirli davranıyor. Dağınık halde karışık mahallelerde oturanlar, daha güvenli semtlerde ki yakınların yanına taşınmış. Gençlerin tamamına yakını ya ordu birliklerine katılmış yada sivil savunma birliklerinde yer almış. Kent silahlı. Misafir olduğum her evde silah ve cephene gördüm. Lazkiye halkı hazırlıklı.

Kesab’a yakın bölgelere gitmek için yetkililerde izin istedik. Ancak güvenli bölgeye kadar izin verebileceklerini söylediler. İlk seferde Al Based sonrasında bulunan Suriye Ordusunun operasyon merkezi kadar gittik. Bir operasyonu yöneten bir Albay karşıladı bizi. Uzun uzun bölgede yaşananları tüm çıplaklığıyla bize anlattı. Mevcut durumu, silahlı saldırganların bulunduğu noktaları yüksek bir binanın üzerinden bize gösterdi… Sürekli top seslerinin arasında, çatışmanın orta yerinde detaylı bilgiler verdi… 4-5 bin kadar saldırganın olduğunu tahmin ettiklerini, önemli bir kısmını temizlediklerini ancak Türkiye’nin açıkça ateş desteği verdiğini söyledi. Türk tanklarının kendilerine sürekli ateş açtığını, iki Suriye karakolunun Türkiye’den atılan füzelerle vurulduğunu, onlarca askerin bu saldırılarda yaşamlarını kaybettiğini söyledi.

Kesab Türkiye sınır bölgesinin arasında ki mesafenin 60-70 metre olduğunu, kontrolsüz ara bir bölgenin olmadığını, Cihatçıların başka yerlerden bir gece önce, sınırda boşatılan köylere taşındığını ve sınır tellerinin Türk Askerleri tarafından kesilerek, katillere yol açıldığını anlattı. Saldırganlar orasında sayıları 200 kadar olan yüzleri maskeli kişilerin ise Türk komandoları olabileceklerini, eğitimli saldırıyı yönetir pozisyonlarda olduklarını vurguladı. “Biz yalnızca katillerle değil, aynı zamanda Türk ordusu ile de savaşıyoruz” dedi.

Kastel Muaf diye bilinen Kesab’a 2-3 km. uzaklıkta ki bölgeye gitmek istediğimi ve durumu kendim görmek istediğimi söyledim. Birkaç gün içerisinde benim o bölgeye girebileceğimi,  bana haber vereceği yanıtını aldıktan sonra Lazkiye’ye döndük.

 

Kastel Muaf’a ilk kez ben girdim.

Türkiye sınırına giden ana yol özerinde bulunan Kastel Muaf yolu, Suriye’de çatışmalar başladığı ilk günlerden beri keskin nişancıların saldırılarından dolayı kapatılmıştı. Suriye güvenlik birimlerine yoğun ısrarımız sonuç verdi ve Kestel’e gitmek üzere yola çıktık. Al Based yol ayrımında ki kontrol noktasında aracımıza bölgeyi bilen bir subay binerek bize eşlik etti. 3 ayrı kontrol noktasından geçerek yarım saat kadar sonra vardığımız Kastel de yalnızca ambulanslar ve askerler vardı. Bölge tamamen boşaltılmış, sivil halka kapatılmıştı. Suriye TV de haber için oradaydı.

Bölgede ki binalarda daha önceye ait çatışma izleri vardı. Sıcak çatışmalar ise bizden 2 km kadar sonra devam ediyordu. Silah sesleri ve top atışları zaman zaman şiddetleniyor, kimi zaman ise sessizleşiyordu.

Suriye askerler aylar sonra sivil insanlar görmekten mutlu gibiydiler. Bize çok ilgili davrandılar. Özellikle benim Türk gazeteci olduğumu öğrenen yanıma gelip benimle tanıştı ve kendi bilgisi dahilinde olan pek çok anlattı. Bazı mevzilerin fotoğraflarını çekmememizi rica ettiler. Tamam diyerek bölgeye ilişkin çok sayıda fotoğraf çektim. Hemen yanı başımızda 45. Nokta denilen ve birkaç gün önce Suriye ordusu tarafından Teröristlerden alınan tepe vardı.
 

 Orta yerde Suriye eski devlet Başkanı Hafız Esad’ın heykeli, çatışmalardan hiç etkilenmemiş gibi sapasağlam duruyordu. Sık sık Kesab yönüne giden askeri araçlar geçiyor ve geçerken bizi selamlıyordu. Askerler moralleri yüksek ve kendilerinden emin görünüyorlardı. Kesab da 3 gün kuşatma altında kalan ve sürekli çatışan sonrasında ise sağ kurtulmayı başaran genç bir asker yanıma geldi ve yaşadıklarını anlattı…

Anlatırken gülümsüyordu. Kendinden emin, ölümü yenmenin gururuyla, nasıl çatıştığını neler gördüğü uzun uzun anlattı. İt sürüsü gibi bir anda sadırdılar diyordu; “ellerinde çok değişik silahlar vardı, ölenlerin arkasından hemen yeni birisi çıkıyor çatışmaya devam ediyordu. Çok öldüler ama bitmediler” diyor.

Bölgede konuştuğum askerler, kendilerinden emin izlenimi verdiler. Hemen hepsinin sakalları uzamış birkaç yaşları büyük olan asker ise tamamen sakal bırakmıştı. Yollarda boş konserve kutuları vardı. Uzun süredir konserve ve hazır yemeklerle beslendikleri, bölgede ki evlere yerleştikleri ve 2 km. kadar olan sıcak bölgeye sıklıkla gittiklerini söylediler. Esad’a güveniyorlar ve haklı bir dava için savaştıklarına inanıyorlar.

 

Türkiye’ye çok kızgınlar. Aslında Türkiye ile savaştıklarını sıklıkla söylüyorlar. Sıcak bölgede binlerce cesedin olduğunu, çok azına ulaşabildiklerini, birçok mevziiyi bir gün önce geri aldıklarını, kesinlikle kapıya ilerleyeceklerini, buradan geçmelerine asla izin vermeyeceklerini ısrarla vurguluyorlar. Saldırganların arasında Çerkezlerin ve Türkmenlerin ağırlıkta olduğunu ancak, Afganlar, Libyalılar, Suudiler de vardılar diyorlar.

Suriye televizyonu Türkçe yayın servisinin röportaj yapma isteğini kabul ederek,  canlı 5 dakikalık röportaj yaparak bölgeye dönük izlenimlerimi paylaştım. Tanık olduğum gerçeklikleri bir kez daha Suriye halkına ve Türkiye halkına Suriye Televizyonu aracılığıyla, canlı olarak bulunduğum sıcak bölgeden anlattım.

Binlerin insanın ölümü pahasına yapılan Kesab saldırısı sınırın hemen yanı başında sonlanmış görünüyor. Yalnızca birkaç kilometrelik bir alana girebilen Cihatçı güçlerin bu alanda tutunmaları zor görünüyor.

Lazkiye Suriye de 3 yıldır süren savaşın önemli mihenklerinden birisi olacak gibi görünüyor. Çatışmanın keskinleştiği, sonucun zamana bırakılamayacağı bir bölge niteliğini koruyor.  Aleviler bu bölgede var olma savaşı vereceklerdir. Bedeli ağır olacak bir gerilemeyi, asla düşünmüyorlar. Suriye düğüm önemli ölçüde Lazkiye’de çözülecektir, demek yanlış olmayacaktır. 


Kesab saldırısından kurtulan Ermeniler, Kiliselere sığındı

Türkiye’den giren silahlı binlerce cihatçı tarafından saldırıya uğrayan Kesab halkı Lazkiye de sığındıkları kiliselerde zor günler yaşıyorlar.

Türkiye sınırına 500 metre uzaklıkta olan ve Ermeni yaşam bölgesi Kesab saldırılarının detayları gün ışığına çıkmaya başladı. Saldırı sonrası Lazkiye’de ki kiliselere sığınan ve toplu olarak bura da yaşam mücadelesi veren Ermeni halkı, Kesab saldırısından Türkiye’yi sorumlu tutuyor.
Görgü tanıkları, saldırı öncesin de sınırda bulunan Türk askerlerini tamamının bir anda sınırı boşaltarak, görünmez olduğunu, saldırı gecesi ise sınırda tel örgülerinin Türk askeri tarafından kesilerek geçişlere hazırlandığını, sabaha karşı 5.15 sularından gerçekleştirilen saldırıya binlerce cihatçının katıldığını ifade ediyorlar.

Lazkiye de kilisede bulup konuştuğumuz Ermeniler, Türkiye’nin kendilerine neden düşmanlık duyduğunu anlamadıklarının, kendilerinin Türkiye ile bir hesaplarının olmadığını, yüzlerce yıldır yaşadıkları kentlerinin, ellerinden alındığını ve yeni tehcir yaşadıklarını belirtiyorlar.

Saldırının Türkiye tarafından Suriye askeri karakollarına aynı anda atılan iki füze ile başladığını söyleyen halk, karakolların patlatılmasının ardından, Allahuekber diyerek, çekirge gibi binlerce cihatçının bir anda Kesab’a girmeye başladığını söyleyen görgü tanıkları saldırının detaylarını şöyle anlattılar;

“Sabah 5.15 suların da Türkiye tarafından Kesab ’da bulunan iki karakola aynı anda füze atıldı. Önce karakol patlatıldı ardından Türkiye sınırından Kesab’a doğru binlerce silahlı cihatçı akın etmeye başladı. Bizim askerler karşı koydu, çatışma oldu. Cuma günü akşama kadar sürdü çatışma. Ogün giremediler Kesab’a. Biz terk etmedik. Gece kaldık. Çatışmalar gece de sürdü. O gece biz kadınları çıkarttık, Lazkiye tarafına götürdük. Bir soykırım olmasın diye. Cumartesi günü saat 6 da yine başladı aynı şekilde. Cumartesi günü bizim askerlerin savunduğu Acısu bölgesine gene füze atarak Türkiye’den, tankları vurdular. Tanklarda vurulunca bizim askerler biraz gevşedi. O zaman Acısu tarafından ve Yayladağı tarafından çekirge gibi teröristler girdiler. Hepsi ellerinde türlü silahlar olan sakallı adamlardı. Arabalarla da geldiler, yürüyerek de geldiler, binlerce insan birden geldi. Biz akşama kadar kaldık Kesab ‘da, sonra askerler kaldı biz çekildik, geldik Lazkiye’ye. Ondan sonra Keşan’dan haberimiz olmadı. Ne oldu, kimler kaldı, kimler öldürüldü, bilmiyoruz.

Sonrasında baktık ki, 60-70 kişi kalmış Kesab ‘da. Bir kısmı genç, bir kısmı yaşlı insanlar. Yaşlı 24 kişiden sonradan haber aldık ama gençlerden hala haber alamadık. Şu ana kadar gençlerimizden haber yok. Yaşlılardan bir kişiyi Cısrı Şugul tarafında Kızılay’a teslim etmişler. Türkiye’ye sokup, oradan Reyhanlı’dan Cısır tarafına sokup, vermişler. İki yaşlı bacıyı da Samandağ’ın da Vakıflar köyü var, oraya götürmüşler. Sonradan 19 kişiyi daha buraya götürmüşler. Götürenler Türk askeri. Biz Suriye vatandaşıyız, bizi ülkemizden alıp, nasıl silah zoruyla bizi Türkiye’ye götürüyor? Gençler şu ana kadar haber yok daha.

Sınıra yakın köylerde olanlar diyorlar ki, bu adamlar sınıra kadar silahsız geldiler, orada silah alıp, Kesab’ a saldırdılar. Sınırdan geldiklerine göre silahı kim vermiş olabilir? Ya Türkiye hükümeti verdi yada onlarla birlikte olan başkaları. Binlerce silah, ağır silahlarda var. Kim verebilir? Silahları Türkiye sınırından teslim aldılar. Ellerinden kurtulan bir gen anlattı bize. Kâfirsiniz siz dediler, biz seni keseceğiz, demişler. Çeçenmiş.  Afgan, Çeçen ve Türkmenler vardı diyor.

Muhacir gibi yaşıyoruz burada. Yerimizden yurdumuzdan ettiler bizi. Her şeyimizi çaldılar. Bizim bölgemiz Suriye’nin en zengin yeriydi. Her şeyimiz vardı bizim. Traktörlerimizi filan her şeyimizi götürdüler. Nereye götürdüler, Türkiye’ye nasıl soktular? Koca traktör. 300 traktör vardı bizde. Evde buldukları bazı telefonları aramışlar, her şeyiniz varmış sizin, bize hazır etmişsiniz demişler. Biz ne diyeceğiz, yapacak bir şeyimiz yok ki. Zaten yağmalama ve katliam için gelmişler.
Biz rahat yatıyorduk. Saldırmazlar bize diyorduk. Bizim alakamız yok diyorduk. 5-10 kişi biz ordayken öldü. Ama sonra kaç kişi öldü bilmiyorum. Asker çok öldü. Onlardan da çok öldü. Biz topraklarımızı bırakmayacağız. Geri döneceğiz.”



Kesab saldırısı Suriye’de yaşanan çatışmaları yeni bir aşamaya getirdi. Türkiye hükümetinin desteğiyle Suriye de yeni cephe açılması ve Alevi yerleşim bölgesi olan Lazkiye’ye bu cepheden girmeye çalışan cihatçı güçlerin ciddi kayıplar vererek ilk gün girdikleri bölgelerden çekilmek zorunda kaldıkları belirtiliyor. Stratejik önemde ki 45. Noktanın Suriye ordusu tarafından geri alınmasıyla, Kesab bölgesinde ki çatışmaların Suriye ordu birlikleri lehine geliştiği ve kısa sürede bölgenin tamamen temizleneceği yetkililer tarafından ifade ediliyor.

Ermeniler bir kez daha topraksız kaldı

Lazkiye kırsalında ve Türkiye Suriye sınırının hemen yanı başında bulunan, Kesab beldesine yapılan saldırıda, 100’e yakın ermeni halkın katledildiği, net sayı bilinememekle birlikte, çok sayıda Ermeni vatandaşında teröristler tarafından rehin alındığı belirtiliyor.

Türkiye sınırına 500 metre mesafede bulunan ve çoğunlukla Ermeni halkın yaşadığı Kesab kasabasına geçen hafta içerisinde Türkiye’den giren ve sayıları 5 bin civarında olduğu söylenen teröristler saldırmış ve ele geçirmişlerdi. Dünya kamuoyunun yoğun tepkisine neden olan bu saldırının ayrıntıları ve bilançosu yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Saldırılardan kurtulan ve Lazkiye kentine sığınan Ermeni vatandaşlarının anlattıkları gerçekler, saldırının tüyler ürpertici boyutunu ortaya koyuyor.
Osmanlıda 1914 yılında yaşadıkları katliam sonrasında kaçarak buraya sığınan Ermenilerin oluşturduğu Kesab beldesinde 600 Ermeni aile yüz yıldır Suriye vatandaşı olarak, kendi kimlikleri ile inançları ile bölge halkı ile barış içinde yaşıyordu. 4 bin civarında Ermeni vatandaşın yaşadığı toplam 5000 nüfusa sahip Kesab beldesi Orta- Doğuda Ermeni halkın yaşadığı tek bölge olma özelliği taşıdığı belirtiliyor.



Suriye krizi başladığı 3 yıl öncesinden bu güne kadar güvercin ürkekliğiyle yaşayan Kesab halkı, her şeye karşın Türkiye devletinin böylesi bir saldırıya izin vermeyeceğine inanarak, bölgeyi terk etmemiş, güvenlik tedbirleri alarak yaşamaya devam ettiklerini ifade ediyorlar. Yüz yılda oluşturdukları ve dünyanın her yerinde ki Ermenilerin yaz aylarında gelip kaldıkları kentlerinin yağmalanıp, yıkıldığını söyleyen Ermeniler, Kesab’a saldırının nedeni olarak Türkiye hükümetinin kendilerine karşı taşıdığı nefretten kaynaklandığını düşünüyorlar.
Radikal cihatçı güçlerin ve Türkiye’yi üst tutmuş Türkmen çetelerin, Yayladağı sınır kapısından geçerek saldırdıkları Kesab ’da, öncelikle kiliseleri yağmaladıkları, ardından evlere girdikleri, evlerde buldukları hemen her şeyi Yayladağı’na taşıdıkları belirtiliyor. İlk saldırı sırasında 100’e yakın Ermeni vatandaşı katleden Cihatçı teröristlerin, 200 yakın Ermeni vatandaşı ise yanlarına alarak rehin tuttukları, işkence yaptıkları belirtiliyor. Esir alınan bir kısım Ermeni vatandaşın Türkiye götürüldüğü iddiası ise burada sıklıkla dile getiriliyor.

Ermeni gençlerin sivil savunma birliklerine katılarak bölgede çatıştıkları, Suriye ordusunun bölgeye yönelik başlattığı teröristlerin temizlenmesi operasyonuna katıldıkları belirtiliyor. Suriye ordusu Kesab saldırısı sonrasında hemen bölgeye intikal ederek, terör gruplarının ilerlemesini durdurmuş, sonrasında ise yaptığı operasyonlarla 45. Nokta dahil olmak üzere stratejik pek çok yeri geri almayı başardı.

2000 civarında kayıp veren terör grupları AKP hükümetinin baskı ve tehditti ile bölgede kalmaya devam ediyorlar. Türk askerinin sınırları Türkiye girişi yönünde kapattığı, Türkiye’ye girmeye çalışan teröristlere izin vermediği de bölgeden gelen haberler arasında yer alıyor.  İlk kez sınıra 50 metre aralıklarla asker yığan Türkiye ordusunun yalnızca yaralıların geçişine Harem bölgesinden izin verdiği, bunun dışında bölgeyi geçişlere tamamen kapattığı belirtiliyor. Amacın Suriye ordusun karşısında ciddi kayıplar veren terör guruplarının, çatışmadan vazgeçerek yeniden Türkiye’ye geçişlerinin engellenmesi olduğu söyleniyor.
Suriye Askeri yetkilileri, bölgede başarılı operasyonlar yaptıklarını, teröristlere ciddi kayıplar verdirdiklerini ve kısa sürede Kesab dahil tüm bölgeyi teröristlerden temizleyeceklerini belirtiyorlar. Türkiye sınırından bu kadar yoğunluklu bir saldırıyı beklemedikleri için, ilk saldırıda gerilediklerini belirten askeri yetkililer, Kesab ve civarın da 300 kadar güvenlik kuvvetlerin olduğunu, saldırganların ise sayılarının 5000 civarında ve ağır silahlı olduklarını ifade ediyorlar. Kısa sürede bölgeyi boşaltmaya çalıştıklarını ancak bir kısım vatandaşın Kesab ‘da kaldığını ve teröristlerin hedefi olduklarını belirtiyorlar.

 

Kaçırılan Ermeni vatandaşların Türkiye’ye götürüldüğü şeklinde duyumlar aldıklarını belirten askeri yetkililer, bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu, kendi vatandaşlarının silah zoru ile başka bir ülkeye esir alınarak götürülmesinin ciddi bir suç olduğunu belirtiyorlar ve derhal serbest bırakılmalarını istiyorlar.
Çatışmaların devam ettiği bölgede, Suriye ordusunun ve sivil savunma birliklerinin ilerlemesi davam ederken, teröristlerin kent merkezine attıkları havan mermilerinin ise korku ve panik yarattığı, sivil can kayıplarına neden olduğu belirtiliyor. Kent merkezine yakın yaşam bölgelerine, hedef gözetilmeksizin rast gele atılan hava mermilerinin sivil kayıplar vermesi, bölgede tepkileri arttırıyor. Türkiye sınırından atıldığı iddia edilen bu havan ve roketlerin, masum sivilleri katlettiğini belirten bölge halkı, bu saldırılardan Türkiye’yi sorumlu tutuyor.