12 Şubat 2014 Çarşamba

ALEVİLERİN BAŞKA VATANLARI YOK!



                                            ALEVİLERİN BAŞKA VATANI YOK
                                                    (Bir kez daha yayınlıyorum)

Çatışmaların ön saflarında yer alan aleviler için Suriye, terkedilemeyecek, vazgeçilemeyecek vatan toprağıdır.

Suriye de mezhep çatışması vardır yalanı sık sık söylendi. Bu yalanla AKP hükümeti Türkiye’de ki mezhepsel farklılıkları kaşıyarak, iflas eden Suriye politikasına Sünni kesimden destek bulmaya çalışmıştır. Suriye de bir alevi diktatörlüğü vardır yalanı bu amaçla aylardan beri yandaş medya üzerinden servis edilmektedir. Emperyalizmin ve bölge gericiliğinin yıkmaya çalıştığı, BAAS iktidarı, Alevi iktidarı olarak sunularak, siyasal amaç gizlenmiş, emperyalizm adına taşeronluk görevi üstlenen AKP hükümeti gerçek çehresini gizlemeye çalışmıştır.

Suriye Alevilerin ve diğer azınlık kesimlerin on yıllardır rahtça yaşadıkları, devlet olanaklarından eşit olarak yararlandıkları, herkesin kendi kimliği ile var olabildiği istisnai ülkelerden birisidir. Araplar, Kürtler, Ermeniler, Dürziler, Yahudiler, Türkmenler, Çerkezler ve değişik inanç ve mezhepsel gruplar bu ülkede kendi kimlikleri ile yaşama olanağına sahip olmuşlardır. Kiliseler camilerle yan yana durmayı bilmiş, her iki kesime inanan halk kitleleri ortak vatan bileşkesinde, Suriye gerçekliğinde eşit yurttaşlar olarak yer almışlardır.

Suriye de Aleviler, diğer inanç grupları gibi kendi inançlarını özgürce yaşayabilme olanaklarına sahip olmakla birlikte, devletin hemen her kademesinde, diğer inanç gruplarıyla birlikte yer almaktadırlar. Suriye ordusunda Aleviler de general olabilmekte, Sünnilerde, Türkmenler de, Hristiyanlar ve Ermenilerde. Orduda rütbe alabilmek için belirleyici kıstas, herhangi bir etnik kökene yada inanç grubuna bağlı olmak değil askeri olarak o rütbeyi taşıyacak yetenekte olmaktır. Yasal olarak tüm haklar devletin her hangi bir organında diğer herkes kadar eşit haklara sahiptirler.

Türkiye de gayri Müslümlerin orduya alınmadığını, Alevilerin orduda üst rütbelere çıkarılmadığı, güvenlikle ilgili diğer birimlerde, fişlenerek alt düzeylerde ancak çalıştırıldığını düşündüğümüzde,  Suriye de ki eşitliğin önemi çok daha bariz olarak öne çıkmaktadır. Suriye de demokrasi dersi vermeye kalkan AKP iktidarı, dönüp aynaya bakmalı ve toplumdan neredeyse dıştalanmış, Alevi ve gayri Müslüm hakların durumlarını görmelidir.

Sünni egemen anlayış diğer inançları adeta yok saymış, her fırsatta farlılıkları kaşıyarak, düşmanlıklar yeşertmiştir. Bu ayrışmadan sürekli nemalanmış, siyasal yandaş kazanmıştır. Ötekileştirilmiş azınlık hakların ve egemen olmayan mezhepleri sürekli baskı altında tutarak eritmeye, sindirmeye ve yaşamdan uzaklaştırmaya çalışmıştır.

Birlik-Özgürlük ve Sosyalizm (BAAS Partisi)

BAAS partisinin (Arap Sosyalist Diriliş Partisi)  ideolojik ekseni bir ulus-devlet üzerine oturmuştu. İslam, ortak kültür olarak değerlendirildi, mezhepçiliğin önüne geçilmek istendi ve bir ulus çatısı yaratılmaya çalışıldı.  İslamın diğer mezhepleri gibi Aleviliğin de öne çıkartılmasına izin verilmedi.  Tüm inançlar kendilerini özgürce ifade etmekle birlikte, devlet içerisinde mezhepsel kimlikleriyle asla yer almadılar. Laik devlet, uluslaşmanın vazgeçilmezi olarak görüldü ve dinin devleti belirlemesinin önü yasal ve siyasal olarak alındı.

BAAS partisi içerisinde hemen her etnik kökenden ve inançtan insanlar aktif olarak yer aldılar. Hatta partinin kurucusu Michel Eflak bir Hristiyan ve milliyetçi iken diğer önemli ismi Ekrem Havrani ise Sünni ve sosyalistti.
BAAS partisinin ideolojisi Birlik, Özgürlük ve Sosyalizm üzerine oturtulmuştur. 1953 de kurulan BAAS partisi 1963 de iktidarı ele geçirmiş ve hazırladığı yeni anayasada,  üretim araçlarının millileştirilmesi, toprak, taşınmaz ve sanayi mülkiyetinin sınırlandırılması gibi uygulamalar yer almıştır. Tüm Arapların tek bir ulus olduğunu kabul ederek, yeniden tek bir devlette ve sosyalizm altında birleştirilmesini ana ilke olarak benimsemişti.

Suriye de Aleviler

Suriye (Yavuz Sultan Selim dönemi dışında)tarihinin hiçbir döneminde mezhepler arasında çatışmalar yaşanmamıştır. Hiçbir mezhep diğerini boğazlamaya, yok etmeye ve kıyıma uğratmaya çalışmamıştır. Devlet bu konuda bölücü değil birleştirici olmuş, ortak vatan bilinci her şeyin önünde yer almıştır.
Aleviler, toplam nüfusun %15 oluşturmalarına rağmen kendilerini devletin asli unsuru olarak görmüşler ve en az diğer inanç grupları kadar sahiplenmişlerdir.  Suriye de nüfus olarak en yaygın olan inan grubunu Sünniler oluşturur.  Arap nüfusunun  %75’ini Sünni inanç grubuna ait olanlar oluşturur.  Aynı inanç grubunun BAAS partisi içerisinde ki yoğunluğu da % 75’tir. Devlet örgütlenmesi içerisinde ki yoğunlukta bu orandan farklı değildir.

Suriye de devlet inanç gruplarına göre biçimlenmediği için, ulus devlet yaratma hedefine uygun olarak, her inanç grubuna eşit mesafede kalmasını bilmiştir.

Suriye devleti laiktir ancak mezhepsel açıdan bakıldığında hâkim ve egemen olan mezhep Sünniliktir. Bu mezhep kökenli insanların devlette yer alış oranı %75 oranındadır. Aleviler, diğer azınlıklar gibi laiklik zemininin güvencesi ile rejimin arkasında sağlam durmaktadırlar. Suriye’ye yönelik silahlı şiddete karşı vatanı savunanlar Sünni mezhep mensubu inançlı ve laik halkı ile Hıristiyanlar, Aleviler, Dürziler, Süryaniler, Kürtlerdir.

Alevilerin başka vatanları yok

Aleviler Suriye de azınlık nüfuslarına rağmen radikal İslamcı terör karşısında en kararlı ve direngen mücadeleyi veren kesimlerin önünde duruyor. . Selefi teröristlerin ilk hedefleri her zaman Alevi insanlar olmuştur. Çatışmaların başladığı ilk günlerden bu yana, Alevilere dönük kıyım girişimi yapılmış, binlere Alevi kadın, çocuk demeden vahşice, insanlık dışı yöntemlerle katledilmiştir.

Suriye’nin gerici terör karşısında yenilmesi durumunda il adımda katledilecekler arasında Alevi halk vardır. Sonrasında ile Hristiyan, Ermeni ve diğer halklar vardır. Tarihsel kin ile bezenmiş mezhepsel düşmanlığın, acımasızlığı ile mücadele eden Alevi halkın kaybetme şansı yoktur. Aleviler için kaybetmek bir başka yaşam tarzını kabul etmek değil,  yeni bir tarihsel kıyımı yaşamaktır. Katledilmektir. Bu nedenle gerici terör karşısında, her sokakta çatışan,  ölen, öldüren, yüzlerce kayıp veren şu ana kadar ağırlıklı olarak Alevi halkı olmuştur.

Suriye de Alevi halkın yoğun yaşadığı, Lazkiye, Humus, Tartus, Banyas gibi kentlerde Cihatçılar tutunamamış, kent merkezlerine girememişlerdir. Kırsalda kimi beldelere saldırarak, zorlamalar yapmış ancak ciddi mevziler kazanamamıştır.  Bu kentlerde oluşturulan milis güçler, vatan savunmasında aktif olarak yer almış, çatışmalarda ön saflarda, ileri mevzilerde kararlıca durmuştur.

Tüm Suriye kentlerinde hava kararmaya başladığında mahalle ve sokaklarını gerici teröre karşı korumak isteyen halk, nöbet tutmaya çıkıyor. Ellerinde Kaleşnikov tüfeklerini ve kütüklüklerini alıp, köşe başlarını tutuyorlar. İlk saldırılarda, çatışmalarda bu insanlar yaşamlarını vatanları uğruna veriyorlar.  BAAS partisinin kontrolünde örgütlenen bu yerel savunma birlikleri gönüllü gençlerden oluşuyor ve cihatçılara karşı en kararlı mücadeleyi bu birlikler veriyorlar. Sivil savunma birliklerine Aleviler nerede varlarsa orada aktif olarak katılıyor ve vatanlarını yaşamları pahasına savunuyorlar.

Vatan savunmasında en ön saflarda yer alan Alevi her ailede en az bir şahit vardır. Çatışmaların ön saflarında yer alan aleviler için Suriye, terkedilemeyecek, vazgeçilemeyecek vatan toprağıdır. Ve Alevilerin başka vatanları yoktur.