1 Aralık 2013 Pazar

‘Sarin gazı’ terör örgütlerinin eline nasıl geçiyor?


       ‘Kimyasallar’ terör örgütlerinin eline nasıl geçiyor?

Geçtiğimiz Mayıs ayında Adana'da yapılan El Kaide operasyonunun ardından savcının hazırladığı iddianamede çarpıcı bilgilere yer verildi. İddianamede, El Nusra ve Ahrar-ı Şam örgütlerinin Türkiye'den büyük miktarda sarin gazı ile kimyasal silah yapımında kullanılan madde temin etmeye çalıştığı belirtildi. İddianamedeki detayları Rusya’nın Sesi Radyosu’na değerlendirdim.

Adana’da Mayıs ayında 11 El Kaide militanına karşı yapılan “sarin gazı” operasyonuna ilişkin iddianamede ilginç detaylara yer verildi. İddianamede, militanların “sarin gazı” yapımında kullanılan kimyasalları Türkiye’den temin ettikleri belirtildi. Sanıklar ifadelerinde temin edilen kimyasallarla “sarin gazı” üretemediklerini söyledi. Ancak savcı şüphelilere ilişkin “Temin etmeye çalıştıkları maddelerin sarin gazı oluşturulabileceğini bilmediklerinin doğru olmadığı” değerlendirmesini yaptı. Operasyonun ardından, örgüt lideri olarak gösterilen Suriyeli 35 yaşındaki Hytham Qassap dışındaki tüm sanıklar savcılık sorgusunun ardından tahliye edilmişti.

İddiaları gündeme ilk taşıyan Yurt Gazetesi Yazarı Ömer Ödemiş, iddianamedeki detaylara ilişkin Rusya’nın Sesi Radyosu’nun sorularını yanıtladı.

“20 TON SARİN GAZI TALEBİ”
 İddianamede neler yer alıyor?

Bu iddianamenin içinde kimyasal silah yapımında kullanılan malzemelerin temin edildiği ve bu malzemelerin kimyasal yapımında kullanılacağının telefon kayıtlarıyla tespit edildiği ve bunların Suriye’ye Türkiye’den taşınacağı çok net bir şekilde yer alıyor. Ancak 200 litre kadar bir kimyasal var. Ama temin edilmeyip de talep edilen yaklaşık 20 ton kadar. Bunların hepsi telefon kayıtlarından iddianameye girmiş durumda.

SURİYE KİMLİKLİ 1 KİŞİ CEZAEVİNDE

Bunlardan 5 kişi bu olaydan dolayı gözaltına alınmış. Bunlardan Suriye kimlikli olan bir kişi hala içeride yatıyor. İddianamede detaylar veriliyor ancak polis kriminoloji raporunda şöyle bir ifade var: Bu kimyasal maddeler yan yana getirildiğinde sarin gazı olabilir. Sarin gazı zaten tek başına bulunan bir gaz değil. Yan yana getirildiğinde oluşturulan belli kimyasalların yan yana getirildiğinde oluşturulan bir şey. Bu maddelerin o amaçlı temin edildiği, kimyacılar tarafından, sarin gazı ortaya çıkacağı çok net bir şekilde belirtiliyor. Bu amaçla tedarik etme çalışmaları da zaten telefon konuşmalarından ve kendi ifadelerinden, itiraflarından çok net anlaşılıyor. İddianamenin çerçevesi bu.

“YURT GAZETESİ OLARAK UYARMIŞTIK”

Ancak burada daha önemli bir husus var. Biz bu kimyasal maddeler yakalanmadan çok önce 7 Aralık tarihinde Yurt gazetesinde bir haber yapmıştık. Haberde, “Türkiye’de Gaziantep’de sarin gazı üretiyorlar” demiştik ve devleti uyarmaya çalışmıştık.

“KİMYASALLAR TAVŞANLAR ÜZERİNDE DENENİYOR”

Bir video o zaman elimize geçmişti. Bu videoda, Bursa’da bir fabrikadan alındığı belli olan belirli kimyasal maddeler karıştırılarak gaz üretiliyor ve gazlar da tavşanlar üzerinde denenerek test ediliyordu.

KİMYASALLARI NASIL TEMİN ETTİLER?

O kimyasalı üreten fabrikalarla iletişim kurmuştuk “Sizin gazlarınız bu güçlerin eline nasıl geçiyor? Bunlar izne tabi kimyasallar” dediğimizde “Biz son tüketiciye doğrudan mal satmıyoruz. Bölge temsilciliklerimiz var. O temsilciliklerimizde de bu maddeleri alma yetkisi olan firmalara satış yetkileri var” denmişti. Fabrikanın açıklamasından anladığımız, bu kimyasallar, satın alma yetkisi olan belirli kurumlar üzerinden çıkartılarak temin edilmiş. Bunlar hastaneler ya da kimya laboratuvarları gibi. O dönem 7 Aralık tarihinde test edip kullanma yemini ettikleri gazı ürettikleri ve daha sonraki süreçte kullandıkları ortaya çıkıyor. Adana’da yakalananlar da zaten bu malzemeleri Gaziantep’ten temin ettiklerini söylüyorlar. Gaziantep üzerindeki firmalardan alınmış. Bu iki haberi birleştirdiğimizde, iki farklı durumu, 7 Aralık 2012'de yaptığımız haberin peşine düşülüp de sağlıklı olarak hukuki bir soruşturma yapılmış olsaydı daha sonra Adana’da ele geçirilen o kimyasallar ortaya çıkmazdı. Suriye’de kullanıldığı söylenen o kimyasallara müdahale edinilmiş olunurdu.”

“MAHKEME BU KİŞİLERİ SERBEST BIRAKABİLİR”
 Bundan sonra neler olacak?

Bunlar zaten Suriyeli. Bunların hiçbir yasal durumları yok Türkiye’de. Yasal girişleri dahi yok. Mahkeme bu kişileri “Biz kimyasal madde aldık sadece, biz yapmayacaktık dediğinde salıverecektir büyük bir ihtimalle. Bir kısmını tepkiler yoğun diye biraz tutacaktır. Sonuçta önemli olan mahkemenin olaya nasıl baktığı ve hangi noktadan baktığı. Mahkeme bunları “sadece ayrı ayrı maddeler alan ve izinsiz taşıyan, temin edenler” olarak değerlendirirse kısa bir süre sonra salıverilecektir. İnsanlık suçu işleme niyetiyle harekete geçmiş bir yapıyı tahliye ederek aramıza salacaktır. Cezaevinde sadece Ethem Kasap adlı bir Suriyeli yatıyor.(Daha sonra o kişide serbest bırakıldı.)

TÜRKİYE AÇISINDAN SAKINCALI BİR DURUM VAR MI?
“Türkiye kimyasal silah yapımında kullanılan maddeleri Suriye’ye temin ediyor gibi bir imaj oluşuyor mu? Türkiye açısından da sakıncalı bir durum var mı burada?

Bir kere Türkiye’de üretiliyor, Türkiye’de bu maddelerin bulunması başlı başına Türk insanları açısından çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu insanların yalnızca orada kullanacaklarının bir garantisi yok. İkinci açıdan baktığımızda bu insanlık suçu zaten. Hangi ülkede, hangi amaçla, hangi insana karşı kullanacakları çok önemli değil. Özellikle Hatay, Adana, Gaziantep, Urfa gibi sınır bölgelerinde hukuk tanımıyorlar. Silahla dolaşıyorlar, sağa sola gidiyorlar, yasağa giriyorlar-çıkıyorlar karşı tarafta katliam yapıyorlar, malzeme götürüyorlar, silah götürüyorlar. Ve biz bağırıyoruz “Türkiye bir hukuk devletidir, bunlara izin vermemeli “diye. Kimse dinlemiyor. Tabi bunların bir bedeli kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.

“EL KAİDE VE NUSRA BİR GÜN TÜRKİYE’YE DE SALDIRABİLİR”

Yarın bir gün “El Kaide, Nusra seni almıyoruz” dendiğinde bu insanlar Türkiye’de eyleme geçebilecek kapasitede. Gizli ölü hücreler oluşturduklarını da tahmin ediyorum. Bir gün Türkiye halkına ve Türkiye devletine de çok rahatlıkla, pervasızca da yönelebilirler. Peki yöneldiklerinde şuan rahatlıkla elde ettikleri ve de üretebildikleri o gazlar ne olacak? Kullanmayacaklarının bir garantisi yok, çünkü bu insanlar, kafa kesen, vahşete varan cinayetler işliyorlar. Hiçbir ideolojik ve siyasal formasyona uymayan insanlar. Ne olacak? Türkiye halkını böyle bir vahşetle, böyle bir vahametle karşı karşıya bırakmanın siyasal sorumluluğunu kim üstlenecek? Sıkıntı burada.”