26 Aralık 2011 Pazartesi

MHP'Yİ ARGÜMANSIZ BIRAKTILAR!

Yaklaşık 50 yıldır Türkiye siyasetin de sağ söylemleriyle ve eylemleriyle yer alan MHP, bir süredir ciddi sıkıntılar yaşıyor. Şimdiye kadar milliyetçiliği, Türklüğü hiç kimselere bırakmayan ve bu empoze için halktan yana olan pek çok insana düşmanca tavır takınan MHP, önce İşçi Patisinin, ardından Genç Partinin sonrasında ise yükseltilmeye çalışılan ulusalcı dalga ile birlikte, bu argümanlarını ciddi olarak kaybetmez üzere.

Türkiye siyaseti tarihin hiçbir döneminde bu kadar sağcılaşmadı. Bu kadar halktan ve toplumsal değerlerden uzaklaşmadı.

Tarihsel olarak sol ile sağ arasında ki temel ayırım; sağın, insanın iradesel olarak belirleyemeyeceği, ırk, din ve ülke gibi kavramlar üzerine politika yapması iken, solun insan merkezli, emek ve toplumsal yaşamın ayırımsız bu perspektifle belirlenmesi talebi ekseninde politika yapmasıdır. Yani sol her zaman hareket noktası olarak insanı, her şeyden yalıtılmış halde ki insanı alırken, sağ kendi irademiz ile belirleyemeyeceğimiz, etnik köken ve din eksenini ağırlıklı olarak temel alır. Bu anlamıyla son yıllarda belirginleşen ve MHP’yi bile malzeme sıkıntısına sokan sağcılaşma, aslında insandan uzaklaşmadır. Eklentilerden arınmış insanı yok sayan, ırk veya etnik kökeni, dini inanışı belirleyici öğe olarak alan bu sağ anlayış, yaşadığımız süreçte kendi içinde ciddi bir mücadeleye girerek din-ülke, milliyet ayırımı ile karşı karşıya kalmıştır. Türk bayrakları siyasal arenada MHP’nin elinden alınmış, kimi milliyetçi söylemlerin sahipleri artarak, sola sıçramış, neredeyse MHP’nin siyasi mültecisi olanlar bu yeni sağcılar, MHP’yi zayıflatmışlardır…

MHP’nin zayıflamış argümanlarıyla girdiği son seçimlerde baraj sıkıntısına düşerek zorlanması da bu yüzdendir. Siyasal arenada hemen hemen her partinin bu günkü siyasal duruşu birbirine benzemektedir. Bu ulusalcı eksene ordunun duruşu da eklendiğinde, ülkemizde ki siyasal görünüm tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar sağ motifler taşır olmuştur.

Kürt halkını öldürerek bu sorunu çözelim, laik olmadığını düşündüklerimizi askere havale edelim, Suriye’yi hemen işgal edelim, Kıbrıs çoktandır ilhakı hak etmiş durumdadır, AB bizi demokratikleşme yolunda gereğinden fazla zorlamaktadır zaten, yeni anayasaya kırmızıçizgiler koyalım, vb. Emekçiler mi? Ezilenler mi? Zaten ezilmişler, devletten daha mı önemliler.

MHP yıllarca boşu boşuna faşist tanımı altında inleyip durdu. Oysa bu gün hemen herkes dört elle, MHP’nin yıllardır bedelini ödediği söylemlere kurtarıcı gibi sarılıyorlar. Sağcılaşarak güçlenmeye daha da sağcılaşarak iktidar olmaya çalışıyorlar. Sağcılaştıkça insan merkezinden uzaklaşıyorlar, sağcılaştıkça gericileşiyorlar…

MHP savaşın orta yerinde silahını kaybetmiş asker misali, çaresiz, telaşlı ve sessiz. Kendi benzerlerinin artmasına bir türlü sevinemiyor. Her benzerlik bir şeyler alıp götürüyor, ondan. 12 Eylülde siyasal benzeşiklerinin yaptığı darbe sonrasında yaşanan sürece benzer bir süreç yaşıyor. Düşüncesi iktidar olurken, kendisi meclis dışında kalacak. Tıpkı 12 Eylül askeri darbesinde olduğu gibi. “Düşüncemiz iktidarda biz içerdeyiz” dememiş miydi, Başbuğları. Ancak şimdi durum biraz farklı. Dışarı çıkmak için değil, meclise girmek için mücadele veriyorlar.

Kader denilen şey, sanırım böyle bir şey…