8 Ekim 2013 Salı

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad röportajı- TAM METİN



      Cumhurbaşkanı el-Esad’ın Türk Yurt Gazetesi ile Röportajı 
                               Suriye/ Şam 01-10-2013



1.Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; İlk başta, üç yıldan beri evrensel saldırılara maruz kaldığı bu süreç içinde Suriye'de bizleri kabul etmenizden dolayı teşekkür ediyoruz. Başta, tüm dünyanın gözünün Suriye'ye yönelmesiyle neden Suriye'nin bu evrensel saldırıların hedefi seçildiğini sormak istiyorum?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bunun bir çok nedeni var. Hiç şüphesiz Ortadoğu'nun coğrafi konumu önemlidir ve tarih boyunca hep çatışma yeri olmuştur. Bu da yeni bir şey değildir. Türkiye de Suriye gibi durumdadır. Çünkü bu coğrafi konumda bizimle ortaktır. Fakat Arap – İsrail çatışmasının tarihiyle bağlantılı olan şeyler de vardır. Ayrıca Batının Arap haklarına karşı İsrail'in yanında olması unutulmamalıdır. Bu durumun bir yanı. Diğer yanı ise; Suriye'nin bağımsız tutumudur. Öyle görünüyor ki Batı bu süreç içinde onun iradesi yada hegemonyası dışında olan egemen devletlerin olmasını kabul etmemektedir. Bunların dışında Suriye'nin on yıl öncesinde Irak’a yönelik savaşa karşı tutumu ve daha öncesinde Afganistan’a işgaline karşi politikasi gibi başka nedenler de vardır. O zamanlarda Suriye terörle mücadeleden yana bir tutum aldı. Fakat aynı zamanda askeri anlamda teröre karşı savaş düşüncesini reddetti. bu nedenle, temelde Suriye'nin tutumu ve Suriye hükümetinin yada Suriye devletinin siyasi rolünden rahatsız olan bu devletler bir birleriyle anlaştı. Anlaştı ve yaklaşık iki yıldan beri Arap aleminde başlayan olayları fırsat bilerek Suriye'de kaos yaratma ve Suriye'yi zayıflatma kararı aldı. Fakat bu devletlerin daha büyük bir hedefi vardır. Bu hedef sadece ulkenin siyasal durumu değil aynı zamanda halk’in sosyal yapisidir, yani bölgemizde var olan ortak yaşamı değiştirmek istiyorlar. Boyle bir plan; Suriye, Irak, Lübnan, Türkiye ve bölgedeki diğer devletleri de hedef alıyor. Bu demografik yapı ve toplumsal dokumu değiştirmeleri halinde,  batili ulkeler söz konusu devletlerin siyasi performanslarını da değiştirebilecekler. Böylece halklarimiz ve milletlerimiz, onların istedikleri gibi yönetlenbilecek sürülere çevrilmiş olacaktır.

2. Soru:

Türkiye'nin bu konulara ilişkin siyasi tutumunu nasıl değerlendirebiliriz? Bu konuda Türkiye'yi nereye konumlandırabilirsiniz? Suriye'ye ilişkin tutumları, davranışları ve politikalarını nasıl değerlendirebilirsiniz?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu süreç içinde iki Turkiye’den söz edebiliriz. İlki ve daha onemli olanı, Türk halkıdır. Öyle ki bu halk; Erdoğan ve hükümetinin tüm yalanlarının üstesinden gelerek ve ilk Suriye'de olup bitenlerin gerçeğini bilmeyi başardı. Batılı ve Türk medyasının Erdoğan’ın yalanlarını pazarlama ve yutturma çabalarına rağmen gerçekleri öğrenmeyi başaran Türk halkının tutum ve davranisi tamamen açıktır. Bu halkın; Suriye'ye yönelik savaşa ve Erdoğan hükümetinin Suriyelilerin kanına bulaşmasına karşı tutumu da hep onurlu olmustur. Türkiye'nin bir yanı budur. İkinci ve daha az önem taşıyan diger yanı ise; Erdoğan ve Suriyelilerin kanlarıyla kafalarına kadar batan hükümet üyelerinden ibarettir. Erdoğan’ın temsil ettigi bu hükümet; on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur. Suriye'de altyapının yıkılmasından sorumludur. Sadece Suriye'de değil, tüm bölgede istikrarın baltalanmasından sorumludur. Erdogan ve arkadaslari Mısır, Libya, Tunus ve bölgenin birçok ülkesine müdahale ettiler. Aynı zamanda devlet ve halk olarak Türkiye'yi halkın çıkarlarına karşı birçok konuya politikalara ve savaşlara bulaştırdılar. Dolayısıyla bizler günümüzde Türkiye'yi tamamen birbirleriyle çelişen iki şekilde görmekteyiz. Halk bir yönde, Erdoğan ve hükümeti de başka bir yöndedir. Bunun bir diger kaniti ise Erdogan’in Suriye’deki teroristlere destek vermesi degil ayni zamanda Misir ve oncesinde Irak’in ic islerine cok tehlikeli bir sekilde mudahele etmesidir.

3.Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; Uluslararası kamuoyu, sizlerin kimyasal silah kullanmanız konusunda tüm dünyayı ayağa kaldırdı. Bu silahı kullandınız mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır, bu silahı kullanmadık. Basit ve net bir şekilde diyebilirim ki, bu silahı kullanma gereğimiz bile yoktu. Bunu kullanmaya izin verecek koşullar yoktu. Devlet ya da silahlı kuvvetler tarafından bu silahı kullanma iradesi yoktu. Tamamen kesin ve net olarak soyluyorum, hayır bu silahı kullanmadık. Gerçekte bu silahı kullanan, terör gruplarıydı. Bu silahlar raporun Suriye devletine karşı çarpıtılmış ve teröristlerden yana taraflı olması amacıyla Birleşmiş Milletler komisyonunun Suriye'ye ulaşmasından iki gün sonra kullanıldı. Bizim açımızdan durum gayet net ve açıktı.

4. Soru:

Devlete tabi herhangi bir tarafın sizin bilginiz dahilinde yada haricinde bu silahları kullanma ihtimali var mıdır?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır. Çünkü kimyasal silahlar, Suriye'de olduğu gibi dünyanın herhangi bir ordusunda klasik askeri birliklerin elinde bulunmaz. Bu silahlar uzman birliklerin kontrolündedir. Bu silahları hazırlamak da teknik açıdan karmaşık bir operasyondur. Bu silahları kullanıma hazır diğer silahlar gibi kullanmak mümkün değildir. Böyle bir operasyonun bir dizi süreçleri vardir. Genel kurmaydan gelecek merkezi bir emir olmadan kullanılması imkânsızdır. Dolayısıyla pratiksel açıdan bu kesinlikle imkânsızdır.
Nitekim bundan dolayi ABD bu konuda hic bir ciddi kanit sunmamisiti. İngiliz parlementerler de basbaka’nin yalanlarina inanmadilar.

5. Soru:

Diyelim ki, kimyasal silahlarınız Birleşmiş Milletlere teslim ettiniz. Bu, Cenevre sürecini hızlandıracak mıdır? Ayrıca bu bağlamda olumlu bir rolü olacak mıdır?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Ben konu ile Cenevre konferansi arasında bir bağlantı görmüyorum. Fakat şayet Amerikalılar, Rusya ve Amerika arasında sağlanan anlaşmayı ifade eden Uluslararası Güvenlik Konseyinin kararını Cenevre II yönünde bir adim olarak görüyor, ya da Cenevre II’ye ulaşmak için siyasi bir gerekce olarak kullanacaklarsa durum farklıdır. Ama pratikte iki konu arasında bir bağlantı yoktur. Kimyasal silah konusu, Cenevre II konusundan farklıdır. Cenevre II, Suriye'nin kendi iç siyasi süreciyle bağlantılıdır. Diğer yandan da komşu devletler tarafından teröristlerin akışına ilaveten para ve silahlarla desteklenmelerinin kesilmesiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla pratik olarak iki konu arasında direkt bağlantı yoktur.

6. Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; Dünyanın dört bir yanından yurdunuzda savaşmak için silahlı radikal İslamcı teröristler gelmektedir. Sizce hedefleri nedir? Sadece Baas rejimini düşürmek mi? Yoksa Suriye'de ve genel olarak bölgede yani Ortadoğu’da İslami şeriata dayalı İslami bir devlet kurmak mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır. Baas, onlar için önemli değildir. Onlar, kendilerine benzemeyen her insandan kurtulmak istiyor. Bunlar, karanlık ve islama dusman ideolojinin sahipleridir.  Onlar radikal olmayan, ya da öldürmeyen, kafa kesmeyen ve ölüleri parçalamayan ve genel olarak şiddet içermeyen herhangi bir ideolojiye inanmayanlari Müslüman olarak gormuyorlar. Onlara göre İslam’a hizmet etmek, kendilaeine karsi olan herkesi yok etmekten ibarettir. Dolayısıyla kurmak istedikleri devlet, evet dediğin gibi kendi kavramlarıyla İslam devletidir. Ama tabii ki ne bu devletin, ne de onların ideolojilerinin İslam ile hiçbir ilgileri yoktur. Fakat hedefleri budur. 80’den fazla ülkeden ve dünyanın muhtelif yanlarından cihat için, sözünü ettikleri devleti kurmak için geliyorlar. Gerektiginde de tum Suriye halkini en kanli ve vahsi bir sekilde oldurebilirler.


7. Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; Dünyanın her yanından Suriye'de yönetime ve halka karşı savaşmak için terör grupları, yani uluslararası cihat grupları geliyor. Sayılarının 70 bin civarında olduğuna ilişkin elimizde bilgiler mevcuttur. Bunları bertaraf etmek için ne gibi planlar yapıyorsunuz?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu teröristlerin sayılarına ilişkin kimsenin elinde net bir rakam yoktur. Bunun da birçok nedeni vardır. Birincisi; bu teröristler başta Türkiye olmak üzere komşu devletlerden Suriye'ye girmektedirler. İkincisi de; bu sınırların tamamı kontrol altında değildir. Bu da, belli olmayan sayıların girip çıkmalarına yol açıyor. Her şeye rağmen önemli olan sayıları değildir. Asıl mesele, öldürdüğümuz kadar terörist kadar yenileri sinirlardan sokuluyor. Dolayısıyla, sabit bir terörist sayısından değil de, sürekli yenilenen terörist gruplarindandan söz ediyoruz.  Fakat şu anki tahminlere göre sayıları birkaç on bini buluyor.  Bu rakam 40 bin mi, 50 bin mi, altmış yada yetmiş bin mi belli degil.

8. Soru:

Suriye halkı bu İslamcı radikal terör gruplarına nasıl bakıyor? Bu konuda araştırmalar yaptınız mı? Suriye halkı bunları destekliyor yada şeriatla hükmedilmeyi istiyor mu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Genel olarak hayır.  Suriye on yıl önce işgal edilen Irak’ta olup bitenlerden etkilendi. Daha önce de Suriye’de radikal gruplar vardi. Bu gruplar surec icinde gelisip guclendi ama hep sinili bolgelerde kaldi. Çünkü toplum bunları reddediyor. Bu ise, toplumun kültürüne ve mevcut inanç ve ideolojisiyle ilgilidir.  Yani Suriye devletin ideolojisine bağlı degildir. Dolayısıyla pratik olarak diyebiliriz ki, bu gruplar hala sınırlı gücte. Ancak bu teröristlerin dışarıdan girmeleriyle kimi bölgelerde bu gruplar ideolojilerini pazarlamayı başardılar. Özellikle de çocukların arasinda. Yani 8 yaşında bir çocuğa getirip kaçırılmış bir insanı kes dediklerinde, bu çocuk büyüyüp genç olduğunda ondan ne bekliyebiliriz. Maç seyreder gibi bir mutluluk içinde sevinç bağrışmalarıyla kaçırılmış insanların önlerinde kesildiği çocuklardan gelecekte ne bekleyebiliriz. Büyüdüğünde bu nesilden ne bekleyebiliriz. Sorun 20 ya da 30 geçenler de değildir. Bizler gelecek nesillerden söz ediyoruz. Burada krizi aşsak bile, ilerde karşılaşacağımız bu büyük sorunu göz ardı etmemiz mümkün değildir. Her şeye rağmen; Suriye halkı bunlara karşı olmasaydı ta ilk başlardan beri Suriye'yi kontrolleri altına alabilirlerdi. Bunların gücü ve zayıflığı, halkın onları kucaklamasında ya da reddetmesindedir.  Suriye halkı baştan beri bilinçli olup onları kucaklamadı. Dolayısıyla Suriye'nin sınırlı bölgelerinde sıkışmış olarak kaldılar. Bu bolgeler ise genel olarak batıdan da buyuk destek aldiklari Turkiye sınırına yakin bölgelerdir.

9. Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; Kaide ve Nusra Cephesi gibi terör grupları Türkiye sınırlarında yayıldı. Sayıları on binleri bulan çok sayıdaki bu terör grupları önümüzdeki süreç içinde Suriye'ye olduğu kadar Türkiye sınırlarına da bir tehlike teşkil edecek midir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu radikal ideolojiler temelde ulkeleri ya da sınırları tanımazlar. Halkları da kabullenmezler. Yaknizca bu ideolojiye sahip olanları kabul ederler. Şayet bu ideolojiye sahip olan Asya’nın en doğusunda olsa bile onlar göre kardeş sayılır. Ama bu bölgede bu ideolojiye sahip olmayan herhangi biri onlara göre öldürülmelidir. Onlar açısından Suriye ile Türkiye arasında fark yoktur. Bu ideolojiye sahip olanlara göre onlar bu bölgede yayılmalı ve Radikal İslami devletlerini kurmak için bulundukları bölgeyi genişletme gereğine inanırlar. Onlar ancak bu şekilde Allahın rızasnı alacaklarını düşünürler. Ancak bir raslantı olarak iki gün önce uluslararası medya; Suriye’nin kuzeyinde bulunan kimi radikal terör gruplarının, kendi değimleriyle Türkiye'yi kâfirlerden kurtarmak için Türkiye'de cihat başlatmaya ilişkin haberler çıkmaya başladı.  Dolysıyla bu ideolijiye toplumu yakan bir alev olarak bakarsak bu alevin genişleyerek ateşe donuşecegı kesindir. Yani Suriye’nin alevler içinde olduğu bir zamanda Türkiye'nin esenlik içinde ve rahat olarak kalması mümkün değildir. Bu imkânsızdır. Nitekim Sizler de Suriye'deki krizin yanısmalarını hissetmeye başladınız. Benzer şey Irak, Lübnan, Ürdün ve tum komşular için geçerlidir. Bu konuyu fazla düşünmeye gerek yoktur. Gerçek şu ki bu teröristlerin bir kısmı Suriye toprakları, bir kısmı da Türkiye sınırlarında mevcuttur. Suriye'nin kuzeyindeki çatışmalarında da onlara ateş desteği sağlanmaktadır. Türkiye sınırlarının farklı bölgelerinden girmek için manevralarda bulunup gerek ordu gerekse halka saldırıyorlar. Yakın gelecekte bu teroristlerin Türkiye'ye etkileri olacak ve Türkiye bunun bedeli agır ödeyecektir. Terörü bir kart gibi cebinenize koymanız mümkün değildir. çunku Terör akrep gibidir, cebinenize koyduğunda ilk fırsatta seni ısıracaktır.

10. Soru:

Önemli demokratik adımlar attığınızı biliyoruz. Fakat geriye ve tüm olanlara baktığımızda; daha önce çok partili sisteme geçmemeniz, seçimler yapmamanız, demokratik anlamda reformlar yapmamanızdan dolayı pişman oldunuz mu? Ya da hiç özeleştiri yapıyor musunuz?  Neden daha önce bunları yapmadığınızı sorguladınız mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bizler krizin başından beri politikamızı birden fazla eksen üzerine yapılandırdık. Birincisi; şayet belirli bir yöntemle reform talep edenler olsa bile bu yöntemin ayrıntıları bizi memnun etmemesine rağmen bu reformları sürdürmeye karar verdik. Çünkü biliyorduk ki o günlerde reform talep edenler, bu taleplerini kaos yaratmak için bahane olarak kullandılar. Yine de Suriye'de birçok polıtık akımın üzerinde uzlaşama sağladığı reformları sürdürme kararı aldık.  Bundan daha önemlisi de; reformlar anayasa aracılığı ile yasalaştırıldı. Anayasa da halkın referandumuyla kabul edildi. Dolayısıyla sorun hükümet ya da Cumhurbaşkanı sorunu değildir. Ortada ulusal bir sorun var.
İkincisi; Teröre gelince; anayasada devletin görevi halkı korumak ve teröre karşı savaşmaktır.  Yani halkı terörden korumaktır.  Baştan beri Suriye halkını savunma ve terörle mücadele etme kararı aldık. Bu kararın yanlış olduğunu kim söyleyebilir? Bize göre Suriye'de politikalar başından beri net ve açıktı. Fakat ayrıntılara gelince, taii ki her zaman ayrıntılarda bazı yanlışlar olabilir. Bu da gayet dogaldır. Önemli olan hataları nasıl değerlendirebilirsin? Sonuçlar olmaksızın hataları değerlendirmen mümkün değildir. Kriz son bulmadan önce de sonuçları objektif bir şekilde değerlendirmek de imkânsızdır. Özellikle de Suriye'de yaşananların büyük bir kısmınındış faktörlere oldugunu hatırlasak. Krizin başında daha fazla olmak üzere iç faktörüler de vardır. Fakat günümüzde pratik olarak Suriye'de yaşananların büyük bir kısmı dış nedenlerden dolayı; Dolaysıyla Dış faktörlere dayalı olarak iç hataları nasıl değerlendirmek mantıklı degildir.Bu sözler gerçekçi değildir. Dolayısıyla bu konuyu Allahın izniyle kriz bittikten sonra çok dahasaglıklı değerlendirebiliriz.

11. Soru:

Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanı; 40 yıldan beri Baas Partisi bu devleti yönetiyor. Kendi özel vizyonuyla halkın siyasi ve sosyal yaşamını yönlendiriyor. Son gelişmeleri düşünmemiz halinde; Baas Partisinin çağın gelişmeleriyle uyuşmadığını ve halkın ideallerinden uzak kaldığına inanıyor musunuz? Ya da dar bürokratik kalıplar içinde kaldığını düşünüyor musunuz? Şayet gelişmelerde iç dinamiklerin rolü olduğunu söylersek, durumların gelişmelerine ilişkin analiziniz nedir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Elbette her devletin gelişime ihtiyacı vardır. Her partinin de. Bir parti uzun bir süre devleti yönetirse, bu partinin diğer partilerden daha fazla gelişim ve yenilenme ihtiyacı olur. Çünkü partiyi geliştirmek, devletin geliştirilmesine yansıyacaktır.  Biz bunu 2005 yılında partinin genel kongresinde tartıştık. Özellikle siyasi alanlarda gelişme ve kalkınma içinde net bir plan belirledik. Kalkınma süreci karmaşık bir süreçtir. Sizler Türkiye’de demokratik açılıma başladınız ve yanılmıyorsam ilk sebest partiler 1950 yılında kuruldu. Yani yaklaşık altmış yıl önce.  Sanıyorum Türkiye'deki demokrasinin ileriye doğru adım atması gerekiyor. Öyle ki en azından 3 nesilden söz ediyoruz. Bizler Suriye'de bu açılım politikasını sadece on yıl önce başlattık. Kalkınma ve gelişmeye gerekli zamanı vermek gerekiyor. Özellikle de kalkınma; sırf kanunlardan ya da anayasadan ibaret değildir. Suriye'de her vatandaşın hakkını gözeten sosyal bir süreçtir. Özelikle Türkiye ve Suriye gibi bir çok mezhep, ırk ve din içeren devletlerde gelişim, oldukça karmaşık bir süreç olup insanların birbirlerini kabullenmelerine dayanmaktadır.
Aynı zamanda bu süreç içinde ilerlediğimiz bir zamanda Suriye'de reformları etkileyen dış faktörler vardır. 2000 yılının sonlarında reform sürecinin Suriye'de başlamasıyla Filistin'de intifada başladı. Ardından 11 Eylül olayları oldu.  Afganistan ve Irak savaşları oldu. Lübnan'da kaos başladı. 2006 yılında İsrail Lübnan'a, ardından da Gazze’ye saldırdı. Başka bir değişle peş peşe yaşanan bu olaylar Suriye'nin her daim dış baskıların altında kalmasına yol açtı. Aynı süre içinde özellikle kaide Örgütü tarafından olmak üzere sınırlar üzerinden radikal islamcı ideolojinin saldırısı mevcuttu. Bu da demokrasi ilkesine tamamen karşı çıkmaktadır. Öyle ki bu ideoloji bağnaz bir ideoloji olarak, sadece bir renge ve bir şekle inanıp başkalarını kabullenemez.
Sen sonuç olarak siz reform sürecinde ileriye doğru ilerlerken, Fakat yurtiçi ve yurtdışında ters yönde ilerleyen başka güçler mevcuttur. Dolayısıyla bu sürecin tamamlanması kolay bir konu değildir. Öyleyse sorumluluk yüklemek doğru değildir. Hiç şüphesiz reformların yapılmasında olacak herhangi bir gecikmenin sorumluluğunu devlet üstlenmelidir. Fakat reformların hızına ilişkin sorumluluk ise halk, devlet ve kurumlarıyla tüm ulusa düşmektedir.

 12. Soru:

Sayın Cumhurbaşkanı; Bir zamanlar Adalet ve Kalkınma Partisi ve çevresiyle güzel ilişkileriniz vardı. Hatta Erdoğan, sizlere ‘kardeşim Esad’ olarak hitap ediyordu. Şu anise gerek Erdoğan gerekse Davutoğlu sürekli olarak: ‘her görüşmede ve her fırsatta Esad ile temaslarımızda; demokratik reformlar yapması gerektiğinden söz ediyorduk. Birçok kez ona söyledik ama o yapmadı. Tam olarak sizden neler istediler? Buluşmalarınızda neler oluyordu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Krizden önce Erdoğan hiçbir zaman reform ya da demokrasi konularından söz etmedi. Hiçbir zaman da bu konularla ilgilenmedi. Onun tek bir hedefi vardı. Bu hedef de ona göre Suriye ve Türkiye halkları arasındaki ilişkilerden çok daha önemliydi. Erdoğan’ın tek amacı; Müslüman Kardeşlerin Suriye'ye dönmelerini sağlamak idi. Erdoğan’ın Suriye ile ilişkilerinde temel ve ana amacı tam olarak buydu. yani Suriye ile Müslüman Kardeşleri barıştırmak, bazen de Müslüman Kardeşlerin bir kısmını Suriye'ye geri getirmek. Bunun dışında hiçbir şeyi gözü görmüyordu.  Olaylar başladığında ise aynı konuyu kullanmaya çalıştı. Fakat bu defa gerekçe reformlar idi. Örnek olarak krizin başında cezaevlerinden serbest bırakılanlardan söz ettiğinde; onun asıl ilgilendiği Müslüman Kardeşlerden kaç kişinin serbest bırakıldığıydı. Diğerlerinin ise onun için hiçbir önem ve değeri yoktu. Erdoğan’ın aklı budur işte.  Kapalı dar  ve bağnaz ve dürüstlüğü tanımayan bir mantık. Dolayısıyla kendisi ve Davutoğlu’nun tüm söyledikleri tamamen yalanlardan ibarettir. Bu birincisi.
İkincisi ise; hep, Suriye'ye geldiklerini ve bizlerin reformlar konusunda kendilerine vaatlerde bulunduğumuzu söyleyip durdular. Hangi sıfatla bunlar yapıldı. Sanki Erdoğan Sultan, ben de onun valisi miyim? Türkiye bağımsız bir devlettir, biz de bağımsız bir devletiz. Erdoğan, kriz başında bizlerin ne yapabileceğimizi sordu.  Biz de Vizyonumuzu ve geleceğe yönelik siyasi planlarımızı anlattık.. Fakat hiçbir zaman demokrasiden söz etmedi ve bizler de hiçbir vaatte bulunmadık. Suriye'de yaşananlarla ilgili, Erdoğan teröre verdiği desteğin dışında hiç bir şey yapmadı.  Krizin başından itibaren de aramızdaki güven kayb oldu. Suriye ve halkıyla ilgili söyledikleri her şey yalan. Olanların gerçeği budur işte. Aramızda olup biten herşey bu.

13. Soru:

Davutoğlu?
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Aralarında hiç bir fark yok.. Biri yalan söylüyor diğeri ikinci bir yalan ile o yalanı tamamlıyor.Bu şekilde rolleri paylaşıyorlar..Ama aslında rol aynı.
------------
14. Soru:
Kısa dönem önce sınırda bir Suriye helikopteri düşürüldü bu tartışmaya sebep oldu biz yazdık ve dedikki helikopteri Türk uçakları değil yerden atılan bir füze düşürdü.TSK biz gazetecilerin iddiasını yalanlamadı.. Bu işin asli nedir..?
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Bu helikopter teröristlerin Suriye'ye girdiği bölgeleri gözetmek için o bölgede uçuyordu. Çok sayıda terörist'in Türkiye'den sızacağı haberi alındıktan sonra helikopter ile keşfi için gönderildi. Biz herşeyi açıklıkla anlattık .Bu helikopter Türk hava sahasına girdi.Takriben 1 yada daha az km'lik bir mesafe ile Türk sahasına girdikten sonra içİn uyarıldı.  Suriye tarafına geri döndü ve dönerken vuruldu.  Nitekim Suriye hava sahasına girdikten sonar düştü.  Teröristeler ise pilotları Suriye topraklarında yakaladılar ve başlarını vahşice kestiler. Yani her şey  Suriye hava sahası içinde oldu. Ancak biz Türk uçağı Suriye'de düşürüldüğü zaman Erdoğan gibi yalan söylemedik . Suriye hava sahasına girmedi yalanını söylediği zaman biz şeffaftık. Biz evet helicopter Türk hava sahasına girdi dedik. Ancak uyarılması mümkündü helicopter dönerdi ve konu kapanırdı. Düşrulmesi Erdoğan’ın en baştan beri bu meseleyi kullanmak istediğini gösteriyor. Türk uçağının düşürlmesinide o kullanmaya kalkıştığı gibi. Türk halkına (Türkiye- Suriye halklarının düşman olduğu) propagandası yapmak istiyor.Erdoğsn Türk halkını korkutmak için bir canavar arıyordu o da ona gore Suriye idi. İkincisi Türk halkı Erdoga’nın Suriye politikasına destek versin diye bu oyunla sergileniyor. Helikopterin düşürülüş hikayesi budur. Bu nedenle de Türk halkı bu hikayeye inanmadı.
-----
15. Soru:
Havadan mı karadan  mı vuruldu ?

Cumhurbaşkanı el-Esad:
Havadan Türk uçakları tarafından düşürüldü..
---------
16. Soru:
Savaş sürecesinde yüzbinlerce Suriyeli sınırı geçip Türkiyeye sığındı ve su anda Türkiyede Suriyeli Suriyeli sığınmacılaarın kaldığı çok kamplar var... Bu kamplarda ve dışında yaşanlar var. Elimizde bu sığınmacıların Suriyeye dönmeleri için bir plan varmı?
Cumhurbaşkanı el-Esad:
biz onlara bir çok kez geri dönmeleri için çağrıda bulunduk.. Lübnandaki bazı sığınmacılar Ürdün ve Türkiyeden dönenler oldu. ancak Türkiye  onları dönmemeleri için korkutuyor çünkü onları istiyor. Bunlar Suriyeye dönseydi Erdoğan neden bahsedecekti? BM’yi ya da büyük devletleri provoke etmek için hep sığınmacıları kullandı ve kullanıyor. Bu sığınmacıların bir kısmı kendi topraklarından terör nedeniyle kaçmıştı. Terör nedeniyle Suriye içinde göçen ve Suriye dışına göçenler oldu. Bunların dönebilmeleri için oradaki teröristleri bitirmeliyiz . kesinlikle Suriye dışındaki bütün sığınmacıların sSuriyeye dönmelerini isteriz. Çevre ülkelerinin tüm engellenmelerine rağmen bu amacı gerçekleşmek için uğraşıyorlar.

17. Soru.
TR Suriye ilişkileri eski şekline dönebilir mi?  Eğer olursa akp ile mi akp siz mi olur?  Tr –Suriye ilişkilerinin doğal haline dönmesi içn esaslar nelerdir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:
Suriye_Türkiye ilişkilerini iyi irdelemek lazım bu ilişkiler akp ile değil Sezar zamanında başladı. İlişkiyi başlatan Sezardır Hazİran 2000 tarihli Şam ziyareti ile birlikte bu ilişkiyi geliştirmeye çalıştık her alanda… AKP Türkiyenin tümünü temsil etmiyor. Bu mantıklı değil. İlişkimiz halklar arası ilişkidir. Bu nedenle biz daima bu süreçte ekonomik ilişki olması için uğraştık. Sınır boyunca bir ilişki  devletlerin etkisinden uzak ilişkiler amaçladık…kimse Türkiye ve Suriye de hangi partinin iktidara geleceğini hangisinin gideceğini bilemez ve o halde şunu demeliyiz bu yaptığımız halkların ilşiklisi açısından tarihi birşeydi şimdi olan ise Türkiye ve sutiye üzerinde uçan kara bulutlardır.. AKP’ye gelince:
AKP Türk halkının Suriye halkından uzaklaştırmayı başaramıyacak… Yani Türk halkı Suriyede ne olduğunu anlayınca ilişkiler kriz öncesinden çok daha gülü hale gelecektir.. Çünkü Suriyede yaşadığımız bu kriz gelecek nesillerin anımsayacağı bir tecrübedir ve nesiller sonra Suriye halkı bu kriz sürecinde Türk halkı yanında durdu diyecek. Bu nedenle bugün yöneticiler ile halkı birbirinde ayiemamız gerelklidir. Özellikle Erdoğan davutoğlu ve onlarla birlikte harakte edenleri.bunların hataları nedeniyle ilişkinin bozulmaması gereklidir. Ilişkilerimiz eskisi gibi değil daha güçlü bir şekilde yeniden kuruabilir.. ama AKP nin olması yada olmaması Türk halkının kararıdır. Çünkü biz Türk halknin tecrübelerine saygılıyız ve müdahale etmeyiz.. Bizim için önemli olan iki halkın yararına çalışan devlettir.. Yöneticiler değil .Erdoğan Müslüman kardeşler hükümetiymiş gibi davrandı. Oysa bizim Suriye’de Müslüman kardeşler ile olan tecrübemiz kötü bir tecrübedir.1950 lerden 1980 lerin başına kadar bu dönemde binlerce Suriyeli öldü. Ihvan fırsatçılığı ve yıkıcılığı öngören ilkeleri nedeniyle bu hep böyle..Bu hükümet yani (akp) de aynı aklı temsil ediyor.biz bunların böyle olduğunu biliyorduk .ancak Türk halkının tercihi bu olduğuna göre tercihlere saygı duyarız dedik...

18. SORU:

Sayın başkan Suriyede çatışmalar başladıktan sonra selefi terör örgütleri Türkiye Suriye sınırı vet r de konuşlandı ve selefi örgütlerin var olduğu yerler Adana Mersin hatay gibi yerlere yerleşti ve buralarda çoğunluk alevilerdir. Tabi bu bölgelerde büyük tedirginlikler yaşandı. Bu şavaşın mezhepsel bir savaş olduğunu söyleyebilir miyiz?  Ve bu bütün bu bölgeyi kapsar endişesi var mı?
Cumhurbaşkanı el-Esad:

Suriye’de mezhep söylemli olarak olaylar büyütülmeye çalışıldı.çünkü mezhepsel söylemlerin toplumu parçalama ve kesimler arasında savaşı alevlendireceğini hesabı yapılyordu.
Ancak gerçekte bu söylem başarılı olamadı.  Çünkü Suriye halkının sosyal yapısı tarihi boyunca mezhepçi olmadı. Bu kez terör örgütleri bütün mezheplerden insanları öldürmeye başladı. Bu örgütler en başta söylendiği gibi sadece azınlıklara saldırmadı. Türk, arap ve batı medyasında yer aldığı gibi  onların cinayetlerini herkes gördü. Bu nedenle meselenin mezhepsel mesele olduğuna inanmıyorum. Özellikle eğer devlet halkı gibi uyanıksa ve daima yurtsever bir mantığı ile davranıyorsa.
Sorun Sizin Türkiye’de komşu olduğumuz için ve biz gelişmelerin ayrıntılarını takip ediyoruz. Türkiye’de olan biz Suriye’ye etki ediyor. Çünkü teröristler her Türkü öldürecekler, ayrım yapmadan. Belli mezhepleri gözetmeden. Sorun başbakan Erdoğan bizzat kullandığı mezhepçi söylemdir ve ben dünyada bu mezhep mantığı ile konuşan başka bir başbakan olduğunu duymadım. Her yönetici ülke mantığı ile konuşur. İlk defa ben bir yöneticinin halka hitap ederken inanç ve mezhep ayrımı yaptığını gördüm. Günümüzde Türkiye’deki asıl tehlike budur. Gerçekten de Erdoğan Suriye’deki bu radikalleri destekliyor ve ikincisi bu, Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecektir.. Erdoğan’ın bizzat yarattığı tehlike bu çetelerin yarattığı tehlikeden çok daha beterdir. Bizi Türkiye için endişelendiren budur: başbakanın mezhepsel söylemleridir.

19. Soru:
Sayın başkan İran cumhurbaşkanı ruhani  ABD’ye gitti ve obama ile buluştu. Diyalog kapısının açılması Suriye meselesinin çözümü için faydalı olur mu? Yani ABD ile İran ile diyaloğun Suriye’ye faydası olur mu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Evet ve olumlu bir şekilde. Ancak bir şartla ve bu şart Amerika’nın bu yakınlaşmada samimi olmasıdır. ABD’nin en yakın müttefikleri Batılı devletler bile dünyada hiç kimseninn abd’nin samimi olduğunu söyleyebileceğini sanmıyorum. Ve inanıyorum ki  İranlılar bunu çok iyi biliyorlar. Ancak İran ile gerçekten bir yakınlaşma olursa ve İran bölgede önemli bir devlet olduğu için bu yakınlaşma, bölgenin genel istikrarı için çok önemlidir.  Çünkü eninde sonunda Suriye’ye olumlu yansıyacaktır. Bu nedenle biz bu yakınlaşmaya olumlu bakıyoruz. Ancak amerika’nın niyetlerine dair çok sayıda şüphelerimiz var. ve özellikle ilişkide olduğu ülkenin egemenliği ile ilgili.. sorun; abd kendisinden emir alan ve kendi haklarının aleyhine bile olsa tartışmasız  teslim olanlarla çalışmaya alışmış. İran bu devletlerden birisi değil. ilişki nasıl olacak? Ben abd’nin kendi uygarlığı ve tarihi ile, yaptıkalri ile övünen ve kendi kendine saygı duyan İran gibi bir ülkeyi kabul edebileceği konusunda şüpheliyim.

20. Soru:
Pkala. Bu diyalog konusunda neden endişe duyuyorsunuz. Bu şüphenizin sebebi daha önce diyaordunuz ki AKP sadıktı ve dönüştü. Bu gün de ABD İran yakınlaşmasına dikkatli yaklaşmanızın sebebi AKP’ye güvenmeniz ve sonra ihanet etmesi mi?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır. Erdoğan’ın Suriye’ye yaptığı bizim bizim sürpriz değildi. Dediğim gibi Erdoğan’ın düşünsel arka planında arkasında müslüman kardeşler düşüncesi var.  Ve müslüman kardeşler tarihi hep fırsatçı bir tarihtir. Ayrıca; Erdoğan’ın ne olduğunu  çok iyi biliyoruz. Birçok aşamada fırsatçılığı ortaya çıktı. Ancak biz sonuçta onunla, komşu ve büyük bir devletin başbakanı olarak ilişki kurduk. Bizim önemsediğimiz bir devlet. Elbette. göremediğimiz yönleri oldu. Yani bu fırsatçılığının insanlık dışı bir aşamaya ulaşacağını tahmin etmemiştik. Sahtekarlığa varan karanlık bir düşünme biçimi. Biliyorduk bazı şeyleri. Ancak hepsini ve bu kadarını  bilmiyorduk. Bu sürprizdi. Ancak doğaldır ki eğer müslüman kardeşler ile ilişki içinde iseniz tüm bunlar süpriz olmamalıdır. Çünkü 50’lerden gelen bir tecrübeden bahsediyoruz. Müslüman kardeşler ile tecrübelerimiz sadece 80’lere ve 70’lere uzanmıyor. 50’lere dayanıyor. Bu nedenle Erdoğanın yaptıkları kesinlikle sürpriz değil. Tabii kişisel ilişkinin hiçbir önemi yok. Biri gider diğeri gelir. Önemli olan biz Türkiye Suriye ilişkilerini Erdoğan’ın yaptıklarından nasıl koruyabiliriz. Türk halkı kardeşimizdir. Bunun üzerinde durmak önemlidir. Bunun dışında bir endişemiz ya da pişmanlığımız yok.

Soru 21:

Pekala siz Cumhurbaşkanısınız. Sürpriz değil, çünkü ihvan’a yakın bir hükümet diyrosunuz. Ancak siz çok samimi görünüyordunuz. AKP ve hükümeti aşmıştı bu. aileler olarak çok yakındınız ve siz de diyorsunuz size “krdesim esad” diye hitap ediyordu. Aranızdaki ortak noktalar nelerdi. Bizim bunu gazeteciler olarak halk adına bilmemizde fayda var. üstelik bu dostluk çok soru işareti yarattı. İhvan ile ilişkisi olduğunu bilmenize rağmen ilişkiniz sürmüştü.
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Bu doğru. Ben önceki soruda resmi açıdan cevap verdim. Resmi ilşikinin kişisel ilişkiden önemli olduğunu anlattım. Ancak pratikte biz doğuluyuz. Ve kişisel ilişkilerden etkileniriz. yani iki devletin çıkarları için kişisel ilişkilerden faydalanırız. Benim ilşikimin bu şekilde olması gerekyordu. Ancak sorunuz olayın ahlaki ve insanı boyutunu da gündeme getiriyor. Örneğin bir insan kardeşlikten düşmana nasıl dönüşür? Suriye halkına kardeşlikten bahseden ve görünüşte israil’e karşı filistin halkının yanında yer alan bir insan nasıl onbinlerce Suriyeliyi öldüren teröristleri destekleyen birine dönüşür? Bu gösterir ki o düzgün biri değil. Ancak Türk halkının bilmesi gereken önemli nokta Erdoğanın ne denli bağnaz olmasıdır. insan kapalı odeoloji ve tassuba yönelince kişilik sorunları yaşayan birine dönüşür. Açıkça ben normalde resmi ilişkide bunun üzerinde durmam. Ancak eğer Türk halkı şahsi ilişkiyi merak ediyorsa deriz ki: Erdoğan düzgün biri değil ve en düşük seviyede bir ahlaki  değerlere bile sahip değil. çünkü az bir ahlaka sahip olsaydı ve birisi ile siyasi anlaşmazlığa düştüğünde ondan uzaklaşmak ile yetinebilirdi. Ve sorunu şahsı çerçevede tutardı.  Oysa bu durumdaSuriye halkının suçu ne? inanıyorum ki Erdoğan’da hem kişisel sorunlar hem de ihvan ideolojisşnden kaynaklanan sorunların bir karışımı var..

22. soru
Sayın Başkan Türkiye’de dikkatle takip edilen bir kürt meselesi var. çünkü Türkiye bu konuda sorun yaşıyor. Kürt ülusal birlik partisinin Suriye’nin kuzeyindeki durumu ve devam eden çatışmalar ile ilgili durusu nedir? devlete karşı savaştı mı? eğer öyle ise tüm kürtler bu savaşa katıldı mı yoksa asdece bir kısmı mı katıldı? Devleti mi el kaide’yi mi destekliyorlar? Bize bu konuda bilgi verebiliri misiniz?
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Komşu ve batılı devletler tarafından desteklenen teröristlerin Suriye’ye yoğun saldırısından dolayı halk tarafından da bir mücadelenin yapılması kaçınılmazdı. Yani sadece ordu ve polis yeterli olmazdı. Özellikle uzak bölgelerde silahlı kuvvetlerin olmayabileceği bu uzak bölgelerde Suriye halkından köylerin ve shirlerin, yerleşim merkezlerinin savunması için birlikler oluşturuldu. Kürtlere gelince: onlar da her Suriyeli gibi kendilerini savunuyorlardı. Özellikle en baştan beri  vatan ve devletin yanında yer alarak güçlü bir duruş sergilediler. İnanıyorum ki bu bölgelerdeki kürtlerin çoğu bu vatanı görevlerini yerine getiriyorlar. Bu nedenle olanları tek bir partiye bağlamak doğru değil. Olay bir partiden daha fazlasını kapsıyor. yani kürtler halk olarak bir duruş sergiliyor. Tıpkı toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi. Ancak şimdi bu teröristlere karşı mücadelemizde her olşumu destekleriz. Kürtler de dahil. Vatanı koruyan herkesi destekleriz. Her parti ve oluşumları ile birlikte.

Soru 23:
Pekala Sayın Başkan sorun ne şekilde çözülürse sözülsün Kürtlerin Suriye’deki durumu ne olacak. Aynı zamanda savaştan bahsediyoruz. Kürtlere federal ya da özerklik için el kaide’ye karşı savaşmaları karşılığında söz verdiniz mi ve genel olarak Ortadoğu coğrafyasında Kürt meselesine bakış açınız nedir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:
Şüphe yok ki bazı Suriyeliler ile bazı kürtler arasında 2004’te Suriye’ni kuzey doğusunda olan olaylardan dolayı bir güvensizlik vardı. Ancak inanıyorum ki bu kriz krütlerin vatanseverliğini oratay koymuştur. Bu su anlama gelir: ileride hangi yönetim olursa olsun herkes bu dönemi hatırlayacaktır. Nasıl? Bu bir başkan veya hükümetin görüşü olmamalı. Suriyeliler Masaya oturmalı ve Suriye’de gelecek rejimin nasıl olacağına karar vermeil. Federasyon ya da konfederasyon ile ilgili söylenenler, başkanlık sistemi, parlamenter system veya hangi rejim olursa olsun şüphe yok ki halkın oylayacağı bir anayasaya göre olmalıdır.
Bu konular şu anda gündemde değil. Suriye’de sadece medyada var. herkes şu anda vatan savunması için savaşıyor. Eğer teröristleri alt edemezsek bu sözlerin hiçbir anlamı yok. Suriye’de bütün siyasi, etnik ve dinsel ve diğer grupların da ortak görüşü budur. Daha sonra bu konunun ayrıntılarına girebiliriz ancak hepsi Suriye halkının genel görüşüne bağlı olmalıdır. Ve ben şu anda Suriye halkının (bu meseleye)nasıl baktığını söyleyemem. Çünkü bu konuları kendi aramızda konuşmuyoruz. Ancak inanıyorum ki eğer Suriye bu krizi geçerse eskisine göre daha iyi bir şekilde milli birliğini güçlendirecektir. kürtlerin vatanseverliğini pekiştiren bu krizin ortaya çıkardığı gerçekler.

Soru 24:
Sayın Başkan Hizbullah’tan çok bahsediliyor. Suriye’deki varlığı ve çatışmalara katılması. Hizbullah Suriye’de devam eden çatışmalara ne oranda katılıyor? Ne kadar faal? Suriye’ye askeri yardımı ne oranda? Ve Suriye’de ne şekilde varlar?

Cumhurbaşkanı el-Esad:
Varsayalım ki bütün hizbullah Suriye’ye gelmek istedi. Hizbullah’ın Lübnan’a göre büyüklüğü nedir? Lübnan’ın süeriye’ye göre büyüklüğü nedir? size bir oran vereyim: luban’a komşu humuş’un yüzölçümü Lübnan’ın iki katı büyüklüğündedir. Hizbullah’ın Suriye’de bulunması size mantıklı geliyor mu? Bu olamaz, onlar ve biz istesek bile.. Humus tarafında Lübnan topraklarında varlar. Teröristler kendilerine Lübnan topraklarında saldırdıyor. çünkü bu partinin veya ona tabi olanların Suriye’nin tarafında durduğunu öne sürdüler. Bu nedenle bu partiye tabi olanlara saldırıda bulundular. Füze attılar, bombaladılar ve suikastler yaptılar. Ve bu durum bir yıldan fazla sürdü. Hizbullah’ın bu duruma cevap vermesi kaçınılmazdı. Suriye ile hizbullah arasında bu bölgede teröristlerin bitirilmesi amacı ile işbirili oldu ve bunda başarılı olduk. Ama aramızdaki askeri ilişki ya da zaman zaman İran ile var olduğu söylenen ilişkiler yeni değil, onlar daima bize gelir biz onlara gideriz, yardımlaşırız, ve tecrübe paylaşırız. Bu doğaldır. Çünkü bizim için tek düşman vardır: israil. Hem Suriye topraklarını işgal etmiş hem de Lübnan’a saldırıyor. Aramızda yardımlaşma olması doğaldır. Hizbullah’ın Suriye’deki varlığının aslı budur. Evet Suriye’de mevcuttu ancak kendini korumak için sınıra yakın belirli bir bölgede. Çünküsınırın diğer tarafında  biz vardık Suriye halkını korumak için…ama işingarip tarafı Hizbullah bize olan desteğinden söz edenler her nedense onlarca ülkenin on binlerce yabancı terörist silahlandırıp Suriyeye sokmasını görmüyor.

 25. Soru Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Siz Türkiye’de yaşıyorsunuz. Biz şimdi kendimizi Erdoğan Türkiyesi ile karşılaştırmak istersek bunu yapamayız. Bildiğiniz gibi uluslararası bir örgütün basın özgürlüğü konusunda yaptığı bir değerlendirmeye göre şu anda Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi. Bu durum, Suriye’de ne bugün var ne de geçmişte vardı.  Bizde gazetecilerin suikastlerle öldürülmüyor. Basında siyasi görüşlerinden dolayı hüküm giymiş hiçbir kişi yoktur. 1980 Yılı kanununa göre masumları katlettikleri için Suriye’de idam hükmü yemiş Müslüman Kardeşler için bile bu kanun uygulanmamaktadır. Suriye’de sürekli bir şekilde hükümete saldİran ve özgürce eleştiren bir muhalefet var. Suriye’de bizim açık kanunlarımız vardır. Cezaevine girenler, bu kanunları delenlerdir. Muhalefet açık bir şekilde mevcuttur. Onlara gidebilir, onlarla karşılaşabilir ve açıklamak isteyenlerden görüş alabilirsiniz.

26. Sorunun Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Bunun birçok nedeni vardır.
Birincisi: Ordudan önce halkın kendisidir. Çünkü halk birlik olmadan ordunun birlik olması mümkün değildir... Halkta aynı inanç olmasa ordu da inançlı olmazdı... Ulusal veya milli inanç. Öncelikle ilk neden Suriye halkının bilinci ve Suriye halkının vatanseverliliğidir. Suriye’nin bir kuşaktan fazla bir süredir yaşadığı tüm zor durumlara rağmen halk her zaman duyarlı olmuştur.
İkincisi: şüphesiz ordunun şu ana kadar Suriye’nin toprak bütünlüğü korumasında ve Suriye halkını dıştan gelen teröristlere karşı direnmesinde temel rolü oynamıştır. yani savaş gösterildiği gibi  başkanlık için veya makam için değildir. Öyle olsaydı savaşın iki buçuk yıl sürmesi mümkün olmazdı. Suriyelilerin bir kişinin makamı veya bir grubun çıkarları için savaşıyor olsalardı bu durumda biri gider bir başkası gelir ve hiçbir problem kalmazdı. Herkes bu çatışmayı, başkan olarak tutumumu ve devletin Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunma çabası olarak anladı. çünkü başlangıçta Suriye’yi üç veya dört devletçiğe ayırma düşüncesi vardı. Ancak Suriyeliler Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak için birlik oldular. Özetle sorun bir çok nedeni varken önemli olan halının ve orduunun birlikte direnmesidir.

27. Sorunun Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Evet, dikkatle izledik. Bize göre bu Türkiye halkının AKP siyasetini ve hükümetin başkanını reddetmesinin ve yalanları kabul etmemesinin göstergesiydi. Elbette direnişlerde Suriye ile ilgili boyut da vardı. Bu ayaklanmanın sadece Suriye’de olanlarla ilgisinin olduğunu söyleyemeyiz. Bunun sadece park veya bu parkı düzenleme planı ile alakalı bir iç mesele olduğunu da söyleyemeyiz. Bu iki konunun harmanlanmasıydı ve çok açıktı. Bize göre olanlar her şey Türk halkının baskı, bireysel özgürlüklerini kısıtlanmasına tepkisinin dışa vuruşu ile ilgiliydi.
28. Sorunun Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Halkın düzeyinde birlik arttı ve öncesine görehak daha bilinçli. Ben bu konuda umutluyum.  Ancak politika düzeyinde farklı bakış açıları var. Sorulan soru, toplumsal yapısı veya israil ile mücadelesinde yaşadığı siyasi durumları ön planda tutan bir seviyede siyasal sistem nasıl olacak. Suriye için en iyi siyasi rejimin ne olduğu konusunda birçok ayrıntı bulunuyor. Ama eğer işgal edilmiş topraklarınız ve içerde çatışmalar sorunu çözmek barış içinde yaşanan bir durumdan farklı olacaktır. bu konularda birçok düşünce var ancak en iyisinin Suriye halkına uygun olanıdı. Doğru olan ise Suriye halkının üzerinde fikir birliğine vardığı şey olduğuna inanıyorum... Önemli olanın bu rejimin özünde devletin yapılandırılmasında Suriyelilerin en geniş katılımının sağlanması ve kararlar almasıdır.  Esas ilke budur.

29. Sorunun Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Önümüzdeki dönemde eğer Suriye halkının benim devlet başkanı olmamı istediğini hissedersem aday olacağım. Eğer halk hayır derse, aday olmayacağım. Bu konuda bir sıkıntı kalmayacaktır. Ancak biz şu an onuncu aydayız. İnanıyorum ki bundan belki de dört veya beş ay sonra benim için resim daha net olacaktır. Ama bugün özellikle durumların süratle değişmesiyle birlikte bu noktada net bir yanıt vermem zordur... Durum halkın istemi yönünde gelişecek ve halk ne derse ben onu yapacağım.

30. Sorunun Cevabı:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
Kriz süresince ailemizle ilgili yayımlanan tüm söylentiler yalanlardan ibarettir ve esası yoktur. Diyoruz ki biz hepimiz Suriyedeyiz ve hiç bir yere gitmedik... Belki de Türkiye’de bu değimin aynısı vardır ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ancak orada ateşsiz bir duman var. Evet, kardeşim, işinin başında ve sağlığı yerinde.

Soru 31:

Suriye zor bir durumdan geçiyor. Rahat uyuyabiliyor musunuz? Ailenizle ilişkiniz nasıl? Bu konudan eşiniz ve çocuklarınız nasıl etkileniyor? Türkiye halkı Beşar Esad hakkında daha çok bilgi sahibi olmak istiyor. Sadece başkan olarak değil, insan olarak...
Cumhurbaşkanı el-Esad:
 Suriye’deki kriz gerçekten çok sertti. Ve yaklaşık tüm aileleri etkiledi.  Evleri, aileleri, kişileri. Tüm Ailelerde sevdiğimiz kişileri, akrabaları ve komşuları  kaybettik. Fakirliğin artmasıyla yaşam biçimi etkiledi. Psikolojimizi etkiledi. Suriye’de pratikte bir şekilde etkilenmeyen tek bir ev yoktur. Bugün, herhangi bir evde sevinç hali görmek çok zor. Çünkü Suriye’de mutluluğa yer yok. Hepimize hakim olan hüzün hali var.  Şüphesiz, bu durum herhangi bir ailenin yaşamını etkiler. Bu durum mutluluğu yaşayacak  ailelerin şartlarından çok farklı ve aynı aileler  aynı zamanda hüzün halinde olabiliyor. Biz de aile olarak, tüm bu ailelerden etkileniyoruz. Şüphesiz, teröristler her gün sivillerin yaşadığı mahallelere havan topu atıyor. Suriye’de patlama ve suikastlerin olması da insanların hareketini etkiledi ve toplumsal ilişkilerin yürütülmesi azaldı. Biz de etkilendik. Ancak değişmeyen temel şeylerden veya değiştirmemeye çalıştığımız şey,  Suriye’deki her ailemiz için, birincisi işimiz, ikincisi aile ilişkilerimizin kendisi... Belki de bu şartlar bu ailelerin fertleri arasındaki ilişkiyi öncesine göre daha çok yakınlaştırıp, diyaloğu arttırmıştır.  Bu olaylar tüm babalar ve annelerin çocuklarını Suriye’ye dış müdahalenin kapılarını açan krizin sebep olduğu “salgın”ın tehlikelerden korumayı ve  çocuklarıyla olan ilişkilerine yoğunlaşmalarını sağlamıştır.  Krizin tümünde içinde barışçıl ve olumluluk taşıyan her şeyi kriz olmaktan çıkarabiliriz. Bu konuda bunu düşünüyorum.
Soru 32:
Son sorumuz şudur; Türkiye’den barış mesajıyla geldik. Türkiye halkına mesajınız nedir? Onlara ne söylemek istersiniz?
Başkan Esad: Öncelikle Halk Tv ve Yurt Gazetesi yoluyla Türkiye halkını, selamlamak ve Türkiye’nin bu büyük halk bilincini takdir etmek istiyorum. Sadece tutumu için değil,  her ne kadar bu tutumu bölgenin tarihini değiştirmeye doğru yönelse de... Yüzlerce yıl önce yabancılara izin verdiğimizde, halklar olarak bizi etkilediler. Kendimizi 80 yıldan fazla bir süre işgal altında bulduk. 13 yıl önce Sayın Sezer’in Suriye’ye ziyareti tarihi bir olayda. Suriye ve Türkiye olarak hükümetlerin ne oldoğuna bakmaksızın bu hattı süreklileştirmemiz gerektiğini anladık.  Tarihi inşaa etme görevimiz olsa, yabancı devletlerin bize müdahalesine izin vermeyiz. Bu sorumluların bu ilişkileri bozmalarına izin vermemeliyiz. Diğer yönden Türkiye’deki gazetecileri selamlamak istiyorum, Suriye’de yaşaşanlarla ilgili cesaretle konuşan tüm medya çalışanalarını, özellikle Erdoğan’ın hiç durmayan baskıları ve tehditleri karşısında susmayan siz gazetecileri selamlıyorum.  Ben biliyorum,  siz de biliyorsunuz ki, oradaki gazetecilerin bazıları Suriye’ye gelmek isterlerdi. Ama tehdit edildiler ve engellendiler. Bazıları da hapishanelerde veya farklı şekillerle bedel ödüyor. Türkiye’deki partilerin, Erdoğan’ın tüm maddi gücüne ve aldığı dış desteğe rağmen 2,5 senedir Suriye konusundaki tavrı net ve cesur olan öncelikle CHP’nin, önemini vurgulamak istiyorum. Onların hepsi Türkiye halkını temsil ediyor. Bundan dolayı ben Türkiye – Suriye ilişkilerinin geleceğinden umutluyum. Türk halkı kalıcı, Erdoğan, Davutoğlu ve benzerleri geçicidir. Onlar sadece geçici ve tarih onları kara bir leke olarak anacaktır. Onlar, bu bölgede akan kanın sorumlularıdırlar. Onlar Türkiye ve Suriye’nin çıkarlarına karşı,  kendi çıkarları uğruna, büyük güçlerin, özellikle de ABD’in oyuncağı olmak istiyorlar.  Sizinle birlikte, durumu bu şekilde görürsek,  sanırım, Suriye ve Türkiye kendi elleriyle, kendilerinin ve bölgenin geleceğini inşaa etme güç ve becerisine sahiptir.
Soru 33:
Cumhurbaşkanı el-Esad:
 Ülkenin çıkarlarına uygun olmayan herhangi bir siyasi yöneliminin veya ideolojik hiç bir anlamı yoktur. Düşünsel bağlılık ve pratik arasında bir bağ gerekiyor. Bu gerçek değişkendir. Çıkarların eleştirisi bu somut gerçeği değiştirir mi? Devrimci mi? İnsanların devrime farklı bir şekilde bakması için, kökten değişimden yanayım.... ben geçmişten kopmamamız koşulu ile köklü değişimi tercih ederim. Ülkeyi yok etmemek koşulu ile köklü değişimi tercih ederim, yani köklü değişim yaptığımızı söyleyebilelim. Köklü değişim aniden olmaz, çeşitli aşamalardan geçer. Ben daima evrimlerin süre yanayım, çünkü aşamalar sana yapmak istediğini yapmak için fırsat verir ve değişim güç kazanır. Bu tanımları bir yana bırakırsak ben akılcı ve gerçekçiyim.
Erkek sunucu: teşekkürler
Başkan Esad: Suriye’ye Türkiye’de maruz kaldığınız büyük baskı altında geldiğiniz için teşekkür ederim. Ve halk tv ile Yurt gazetesi çalışanlarına selamlarımız iletmenizi temenni ediyorum. Suriye’de sizi bir kez daha selamlıyorum.