ÇOK TARTIŞILAN ŞAM CEZAEVİNE GİRDİM. (1)
Mezze cezaevine girip, radikal
İslamcılarla yüz yüze görüştüm.
ÖMER ÖDEMİŞ
Suriye/Şam
Şam Mezze cezaevinde bulunan
tutuklularla röportaj yapmak için Suriye devletinin yetkili kurumlarından yasal
izin aldım. Çok zor oldu bu. Şimdiye kadar hiçbir yabancı gazetecinin
sokulmadığı, dünya kamuoyuna çok sıkı cezaevleri olarak sunulan bu yerlere girmek
özel pek çok çabayı gerektirdi. Yaklaşık 3 ayı bulan bir uğraş sonrasında
gerekli iznin çıkmasıyla Mezze tutukevine girebildim.
Türkiyeli, Cezayir asıllı Fransız
ve Suriyeli 8 kişi ile görüşmeme izin verildi. Her cezaevi gibi Mezze cezaevi
de sıkı kuralların uygulandığı, Şam merkezinin hemen dışında, çok yoğun korunan
bir cezaevi. Bir albayın eşlik ettiği ziyaretimiz iki gün sürdü. Röportaj için
ayrılan odaya gözleri bağlı olarak getirilen tutuklular, odada normal
koşullarda benimle görüştüler. İstediğim her soruyu sordum. Görüntü ve ses
kaydı yaptım.
Cezaevine girişte genzimi tıkayan
kokuyu tanıyor olmam beni ciddi olarak etkiledi. Masanın hep karşı tarafında
olmuş birisi olarak, yaptığım işle ve vicdanımla hep çatıştım. Yalan
söylediklerini anladığımda sesimi çıkartamadım. Gazeteci olmanın bilgiye
deşeleyerek ulaşmak demek olduğunu bilmeme rağmen, benden sonrası süreci
düşünerek, onlarca insanın katledilmesine katkı sunan ve katılan insanlar
olmalarına rağmen, kendi vicdanım ve yaşanmışlıklarımdan dolayı yüklenmedim.
Oysa pek konuda yalan söylediklerini de anlamıştım. Hemen hepsi muğlak
konuşuyorlardı. Tarih ve isim bilgilerini, adresleri yuvarlıyorlardı. Kod
isimler ve özellikle Türkiye’ye ilişkin adreslerde, yalan olduğunu hemen
anlamıştım. Anlattıkları şeylerle yetindim. Onlarca, yüzlerce insanı gözünü
kırpmadan katleden, kafa kesen ve insanlıktan çıktıklarını düşündüğüm bu
kişilere karşı bile olsa, kendi kimliğimle davranmam gerektiğine karar vererek,
vicdanımı dinledim. Kendinden olmayan insanlara karşı son derece acımasız olan
bu kişilere karşı bile vicdanımın ve insanlık duygumun kabarması beni mutlu
etti. Her şeye rağmen kendi kimliğimle insandım. Gazetecilik mesleğimi de insan
öğesini unutmadan yaptım.
Yaptığım bu görüşmelerde, dikkat çekici olan
ilk gerçek, bu kişilerin tamamının Türkiye’ye değişik zamanlarda çok kez gelip
gitmiş olmalarıdır. Türkiye onlar için adeta bir askeri ve lojistik üst
konumunda olmuş. Açıkça savaş ilan edilmeyen Suriye’ye karşı mevcut iktidar
düşmanca davranmış ve kirli bir politika gütmüştür.
Bu röportajları ibretle okumanız,
Suriye de yaşanan gerçekleri görmeniz ve anlamanın açısından çok önemli
olacağını düşünüyorum.
Cuma ÖZTÜRK
Gaziantepli, 28 yaşında bir genç,
El Kaideci. Türkiye’den daha önce Afganistan’a giderek Taliban eğitimi almış.
Türkiye’de benzer örgüt ilişkilerine girmiş. Şam Mezze cezaevinde yatıyor
şimdi. Mahkemeye çıkacağı günü bekliyor. Soğukkanlı birisi. Yaptığı her şeyi
kendi kararıyla yaptığını söylüyor. İsim vermiyor, adres vermiyor, bilgi
vermiyor. Her şeyi kendi üzerine alarak, yargılanmayı bekliyor. Pişman olduğunu
söylüyor, Suriye’ye gelecek gençler için ‘gelmeyin’ diyor ve ekliyor “evinizde
kalmanız en büyük Cihad” diyor.
Ömer Ödemiş: Merhaba Cuma. Benim ismim Ömer Ödemiş.
Türkiye’den gazeteciyim.
Cuma Öztürk: Benim ismim Cuma Öztürk. Gaziantepliyim.
Ö.Ö: Cuma nasıl geldin Suriye’ye, ne zaman yakalandın, neler yaptın buralarda?
C.Ö: 2 yıl oldu. Halep’te
yakalandım. Burada bir Cihadi harekete katılmak için Suriye’ye girdim. El
kaideye katıldım. Şam’da tanıdığım bir El Kaide üyesine 5000 dolar para verdim,
Türkiye’den için gelecek olanların geçişini düzenlesin diye. Türkiye’den ve
Türkiye’ye başka ülkelerden gelen cihatçıları Suriye’ye sokmaları için verdim
bu parayı.
Ö.Ö: Antep’te ne iş yapıyordun sen Cuma? Nerden aklına geldi, Suriye’ye
gelip cihad yapmak fikri? Antep’te de bu tür ilişkilerin içinde miydin?
C.Ö: Benim mesleğim terzilik.
Antep’te de bu tür Cihadi ilişkilerin içindeydim. Hareketinde burada
başladığını görünce, bize de yakın olunca, bizim dini öğretilerimize göre,
üzerimize de farz olunca, Kurandan, hadislerden de öğrendiğim bilgilerle cihad
için gelmeye karar verdim. Başladım ve bir süre sonra yakalandım. Şimdi
terörden yargılanıyorum. Ben bir eylemde bulunmadım. Sadece para verdim El
Kaide üyesine ve ondan patlayıcı can yeleği gördüm. Sürekli onu giyiyordu. Ve
silahı vardı. Tanıdığım El Kaide üyesiydi. İsmi Hacı idi. Tabi sahte isindi..
gerçek ismini bilmiyorum.. Suriyeliydi. Şam’da görüştüm.
Ö.Ö: Nasıl yakalandın, nerede yakandın?
C.Ö: Halep’te yakalandım,
telefonum dinleniyormuş. Yerimi takip ettiler ve beni yakaladılar. Ben
Halep’ten evliyim. Evimi teslim etmişler. Eşimde Türkmen. Benim aslımda
Suriye’den Türkmen.
Ö.Ö: Suriyeli El kaide üyesini nereden tanıyordun sen.
C.Ö: Ben Taliban dershanesinde
şerri ders aldım. 2009 yılında Afganistan’a gittim. Orada şeriat dersleri
aldım. 24 yaşındaydım. Askerden yeni gelmiştim. Kendi kararımla gittim.
Ö.Ö: Yani Allah için savaşmayı bu kadar çok istiyordun?
C.Ö: Ben daha önce dine çok
yönelimli bir insan değildim. Kendim düşünerek dine yönelmeye başladım. Boş boş
yaşamayla olmaz dedim. Fikir ettim, Allah var dedim. Düşündüm ki bir Resul
geldi. Bu Resul neden geldi? Bu kitap neden geldi, Kuran. Anladım ki, Cihad
var.
Ö.Ö: Ama Resul hep Araplara gelmiş.
C.Ö: Müslümanlara geldi işte.
Taliban eğitiminde 10 ay kaldım. Afganistan’dan Türkiye’ye geldim. Türkiye’de
kod adı Sat olan birisi ile tanıştım. Gerçek ismini bilmiyorum. Taliban verdi
ismini. Telefonunu verdi bana. O Arapça biliyordu. Onunla iki defa Şam’a
geldim. Beni burada Hacı ile tanıştırdı. Şam’a inince bizi araba ile
karşıladılar ve benim gözümü bağladılar. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Şam’da
birkaç gün kaldıktan sonra Türkiye’ye geri dönüm. Kısa bir süre sonra tekrar
Halep’e geldim ve gitmemeye karar verdim. Hacı ile görüşmelerimi sürdüm.
Ö.Ö: Ne görüşüyordun peki?
C.Ö: Türkiye’den geçişler için
yol açacaktı. O zamanlar bu kadar kolay değildi geçişler. Hudut sıkı güvenlik
tedbirleri vardı. Hacı ile sürekli telefonla görüştüm. Bu konuşmalar
dinleniyormuş, onun telefonu takibe alınmış. Suriye güvenlik güçleri tarafından
yakalandım. Hacı yakalandı mı, bilmiyorum.
Ö.Ö: Başka senin gibi gelen Türkler var mıydı?
C.Ö: Bilmiyorum ama tahmin
ediyorum ilk gelen benim. Çünkü ben başladığım da Halep’te daha bir şey yoktu.
Suriye’nin değişik bölgelerinde vardı ama Halep’te yoktu. Türkleri hiç
görmedim. Ama söyleniyor. Sadece Türk değil Dünyanın her yerinden gelen
mücahitler olduğu söyleniyor.
Ö.Ö: Peki, siz bir başka ülkenin toprağına savaşmak için geliyorsunuz.
Bizim ülkemize yabancılar gelseler, savaşmak isteseler biz karşı çıkarız. Önce
Antepliler karşı çıkar, siz bunu neden yapıyorsunuz? Vatanımızı korumayacak
mıyız?
C.Ö: Halep’te benim vatanım. Ben
Suriye’den Antep’e gitmişim. 60 yıl önce, dedelerim gitmiş. Suriye’den evliyim.
Suriye’yi seviyorum.
Ö.Ö: Suriye’yi seviyorsun da, Suriye’yi cehenneme çevirdiniz, Cuma
farkında mısın? Son iki yılda cehenneme döndü. İnsan sevdiğine böyle mi yapar?
C.Ö: Benim hedefim İslami bir
devlet kurmaktı. Sadece benim için değil, din açısından öyle diye düşündük.
Dini böyle anladık.
Ö.Ö: Buna bu ülke karar verir. İslam’da yaşamam istiyorsa, islamı
tercih eder, başka bir sistemde yaşamak istiyorsa, ona kendisi karar veriri.
Sen nasıl karar verirsin. Zorla islamı nasıl götürürsün.
C.Ö: Her insan hata yapar. Bende
hata yaptım. Hatalarımı anladım. Yargılanacağım burada. Ne ceza verecekler
bilmiyorum. Muhabbet de olur, İdam da olur, af da olur. Bilmiyorum. Daha
mahkemeye çıkmadım.
Ö.Ö: Cuma, senin gibi Türkiye’den Suriye’ye cihad için gelmek isteyenlere
bir mesajın var mı?
C.Ö: Gelmelerine gerek, evlerinde
otursunlar yeter. Duyduğum kadarıyla Suriye’de yeteri kadar insan ölmüş. Yeteri
kadar hastaneleri ve mezarları dolmuş, zaten. Bir halk şeriatı istemiyorsa,
zorla vermek durumunda değilsin. İstemiyor. Halk isterse verirsin.
Ö.Ö: İnsanların kafasını keserek, öldürerek şeriat mı getirilir?
C.Ö: İşte dediğim gibi, biz
İslam’ı yanlış öğrendik. Bizimde hatalarımız oluyor.
Ö.Ö: Din insan içindir, İnsan din için değil. Önce insanı yaratmış,
adına Cihat ettiğiniz Allah, sonra din vermiş insanlara. Söylemek istediğin son
mesajların var mı, Cuma.
C.Ö: Aileme selam söylüyorum.
Onlara hakkımı helal ediyorum. Arkadaşlarıma da. Benim yolumdan gelmek
isteyenlere mesajım gelmesinler. Evlerinde aileleri ile otursunlar. Bu en büyük
cihad.
AMER EL KHEDOUDO
DJAMAL
51 yaşında. Fransa Marsilya’da yaşıyor. Cezayir asıllı.
Bıyıksız sakalıyla tam bir Selefi görünümünde. Sıkılıkla yalan söylüyor. Köşeli
konuşmuyor. Cihat için geldiğini söylüyor Suriye’ye. Suriye devletinin
kadınları ve çocukları öldürdüğünü El Cezire ve El Arabiye televizyonlarından
öğrendiğini ve Suriye’ye gelip cihat yapmaya karar verdiğini söylüyor.