Sababa Tugayları sözcüsü Said; "Füze kalıplarını Ankara Ostim'de Ali Kaya isimli bir şahsın atölyesinde yaptırdım."
ZÜHEYR CEMAL SAİD
Suriye’de mastır yapmış ve yüksek
mühendis olmuş, Suriye’nin en önemli özel sektöründe yönetici olarak çalışan,
mekanik mühendisi. Daha önce de İslami düşünceleri nedeniyle sorgulanmış,
cezaevi yapmış ve Cumhurbaşkanı tarafından iki kez affedilmiş birisi. Gelir
düzeyi Suriye ortalamasının çok üstünde. Suriye’de olaylar başladığında kendi
deyimiyle ‘davet’ üzerine Ensar el İslam örgütüne katılmış ve kendi grubunu,
Sahaba örgütünü temsil etmiş. Başarılı bir mekanik mühendisi olması nedeniyle
füze yapım işi ile görevlendirilmiş. Bu iş için en uygun alan olan Türkiye’ye
Hamas örgütü tarafından çağırılmış.
Pişmanım diyor ancak, yetkililer
daha önce de iki kez pişmanım dedi yine aynı şeyleri yaptı diyorlar. İslami
hareketin siyasi kanadında görev alan, yönetici konumunda olduğunu söylüyor.
Sorduğum her soruya düşünerek ve soğukkanlılıkla yanıt veriyor. Tarihleri ve
adresleri hatırlamıyor. Sıkılıkla biz kandırıldık, kullanıldık diyor. Yüzlerce
insanın yaşamına mal olmuş bir süreci yalnızca hata diyerek açıklıyor. Bir kez
daha Türkiye’nin bu süreçte ki rolü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Ö.Ö: Merhaba. Ben Türkiye’den gazeteci Ömer Ödemiş. Sana birkaç soru sormak
istiyorum. Öncelikle bize kendini tanıtır mısın?
Z.C.S: Adım Züheyr Cemal Said. Mühendisim. Suriyeliyim. Mekanik
Yüksek Mühendisiyim ve araç yapım uzmanıyım. Özel sektörde çalışıyorum. Son
yaptığım iş El Hafız şirketinde idi. Buzdolabı üretiyorduk.
Ö.Ö: Ensar El İslam örgütü ile nasıl ilişkiye geçtiniz… Bu örgütün
siyasal sözcülüğünü üstlenmişsiniz.
Z.C.S: Bu örgütü ben kurmadım.
Ancak daha önceki siyasi çalışmaların nedeniyle davet edildim. Sahaba Tugayları
tarafından davet edildim. Muhammed Şavka tarafından. Ensar El İslam bir birliktir.
Furkan tugayı, Peygamber Tugayları ve Sahaba Tugaylarından oluşturuldu. El
Sahaba Tugayı beni bu birlikte onları temsil etmem için davet etti. Ben onların
bir parçası değilim, yalnızca onları birlikte temsil ettim.
Ö.Ö: Peki bu birliğin amacı ne?
Z.C.S: Bu olayların yada
ayaklanmanın başlangıcında, rejime karşı güçler iki kısımdı. Birincisi, laik
olan kesimdi. Bunlar Özgür Suriye Ordusu içerisinde yer aldı. Tabi ÖSO
başlangıcında laikti. Sonradan bu yapısını koruyamadı. İkinci kısım ise İslami
akımdır. Bunun için tüm İslami akımlar aynı çatı altında toplanmaya çalıştılar.
Dağınık olan İslami yapıları toparlamaya çalışıldı. Tabi daha olayların
başlangıcında olan şeyler bunlar. Ensar El İslam birliği şeriat isteyen İslam
eksenli bir birlik olarak oluşturuldu. Bunların tamamı silahlı gruplar.
Ö.Ö: Türkiye’ye gittin mi hiç?
Z.C.S: Evet 2012 yılında gittim.
Benim kimliğim temizdi, Reyhanlı sınır kapısından nizami olarak girdim.
Antakya’ya geçtim. Ben davet üzerine gitmiştim. Abu Ahmed isimli bir Filistinli
ile, Muhammed Ali Kavas diye Türk birisi beni davet etmişlerdi. Bir kişi
gönderdiler beni aldırdılar. Antakya’da eski garajlara yakın bir eve gittik. 3
gün kaldım.
Ö.Ö: Ne yaptın orada, ne için davet edilmiştin?
Z.C.S: Bir eğitim için davet
edilmiştim. Mavi Marmara gemisindeki baskından kurtulan iki kişi beni davet
etmişti. Adlarını bilmiyorum ama görürsem tanırım. (Birisi hep şapkasını ters
takıyordu) Benim gibi aynı eğitim için davet edilen 6 kişi daha vardı. Hepsi
Suriyeli idi. Eğitimi veren Filistinli Hamas örgütündendi. Füze ve roket
imalatı konusunda eğitim verdiler. Eğitim verenler yeterli değildi. Bu işin zor
olacağını anladım ben. Sonra Suriye’ye geri döndüm. Ben sonra tekrar gelip
İstanbul ve Ankara’ya gittim.
Ö.Ö: Peki bu füze ve roketleri ne için yapacaktın.
Z.C.S: Biz silahları Suriye
rejimin yıkılması için kullanacaktık. İlk önceleri bizim bu tür silahlarımız
yoktu. Yapma ihtiyacı duyduk. İstanbul’da atölyeleri dolaştım. Sonra Ankara’ya
gittim Ostim Sanayi sitesine. Muhammet Ali Kav(f)as ‘Ostim’de füze kalıpları
yapabilirler, gel bir göz at’ dedi. Bende Ankara’ya gittim. Muhammed Ali bana
git araştırmalarını yap, siparişlerini ver, para önemli değil, ben hallederim
dedi. İbrahim Kaya isimli şahsın atölyesine
gittim. Bu roket ve füze kalıpları benden önce sipariş verilmiş. Ben
mühendislikte uzman olduğum için bana git bak dediler. Kontrol ettim, görüşümü
belirtim. Başarılı idiler. Sonra Ankara’dan uçakla Şam’a döndüm.
Ö.Ö: Ne zaman yakalandın.
Z.C.S: 13 ay önce. Çalıştığım
şirkete gelip beni aldılar. Ben daha öncede Hizbul Tahrir örgütündendim. Ondan
dolayı alındım.
Ö.Ö: Bu füzelerle binlerce insan öldürüldü. Bunu kurtuluş olarak mı
görüyorsun.
Z.C.S: Benim düşüncelerim olaylar
başladığından sonra çok değişti. İlk başlarda olay basitleştirilmişti. Ondan
sonra çok müdahale oldu. Çok insan öldü. Duydukça üzülüyorum.
Ö.Ö: Çocukların var mı?
Z.C.S: 4 tane çocuğum var.
Ö.Ö: Atılan füzeler senin çocuklarına da gelebilir. Çünkü hedef
gözetmeden rast gele kent merkezlerine atıyorlar.
Z.C.S: Evet. Maalesef. Benim
görüşlerim çok değişti.
Ö.Ö: Dışarı çıktığın da benzer şeylere yönelmeyecek misin? Aynı örgüte
katılmayacak mısın? Füze yapmayacak mısın bir daha?
Z.C.S: Bu olaylar olmasaydı
ülkemiz çok daha fazla gelişirdi. Mesela buzdolapları kalıpları ben yaptım ilk
önce. Biz suiistimal edildik. Kandırıldık, kullanıldık. Baştan yanış yere
girdik. Önceleri pişmanım demeyi bir yalakalık olarak görüyordum. Ama gerçekten
pişmanım. Sayın Cumhurbaşkanı affederse göreceksiniz bu ülkenin gelişimi için
nasıl çalışacağımı.
Ö.Ö: Peki Hamas’a sormadınız mı; Bu ülke yıllarca Filistinlilere sahip
çıktı, ülkesinde barındırdı, para ve silah verdi, Filistin davasına sahip
çıktı. Neden böyle yapıyorsunuz, neden ihanet ediyorsunuz? Diye.
Z.C.S: Hayır. Cumhurbaşkanı bizi cezalandırabilir,
kötü davranabilir, öldürebilir. Bunu kim engelleye bilir. Ama yapmıyor. Biz bu
noktada düşünmeye başladık. Umarım bize bir fırsat daha tanır. Biz bu
sabotajlarda kandırıldık. İnşallah bu ülkenin yeniden yapılandırılmasında
katkıda bulunabilirim.