Bugün de ÖLDÜK
Bir genç daha polis saldırısıyla yaşamını yitirdi.
Ahmet ATAKAN. Henüz 22 yaşında, ülkesi ve demokratik talepleri için, direnen
ODTÜ’lü gençlerin yanında olmak, Tuzluçayır halkının direnişine omuz vermek
için çıktığı sokaktan geri dönemedi. Üniformalı saldırganların yeni ölüm
silahının ateşiyle can verdi. Yakın mesafeden ateşlenen Gaz fişeği, Ahmet’in
kafasına isabet etti. Ardından dengesini kaybeden Ahmet Atakan’a Akrep denilen
polis aracı çarptı. Ahmet oracıkta yığıldı kaldı.
Antakya Armutlu da ilk düşen Ahmet değildi.
Abdullah’da aynı mahallede, Ahmed’in düştüğü yerin birkaç metre ilerinde
düşmüştür. İsmail’in Eskişehir’de
düştüğü haberi Antakya’ya ulaştığında, halkın yüreğinde acıya yer kalmamıştı
artık. İnsanlar metanetlerini korumaya, acılarını, yüreklerinde yaşamaya, yeni
ölümler olmaması için kısık sesle haykırmaya çalıştı.
Olmadı.
Antakya’da ölümler durmadı.
Halkın dirayeti ölümleri durdurmaya yetmedi.
Polis durmadı, Vali durmadı. Sanki tarihsel hıncı
taşır gibi, acımazsızca saldırmaya devam etti.
Aslında Antakya polisinin Armutlu mahallesine her müdahalesi normalin
üstünde, her zaman sert oldu. Sanki tarihsel bir hıncın sokaklarda açığa
çıkması gibi, pervasızca saldırdı. Tolerans yoktu. Uzlaşma yoktu. Sanki Hatay
farklı bir cumhuriyet, Vali Lakesiz ise, mevcut yasarın dışında yetkilerle
donatılmış özel bir görevli gibiydi. Sanki gizli bir sıkıyönetim Hatay için
devreye sokulmuş, özel yetkiler dağıtılmış, özel görevli polisler kentte
mevzilendirilmiş gibiydi.
Şiddet her geçen gün arttı. Vahşet adım adım ölümü
getirdi. Önce Hatay sokaklarına Suriye de katliamlar yapan, kafa kesen, can
alan katiller salındı, ardından halkın tepkisi şiddetle bastırılarak, AKP’nin
katliamcı politikası kentte egemen kılınmaya çalışıldı. Devletin emniyet
güçleri halkın dışında her gücün yanında oldu. Nusracıları, El Kaideciler,
sınırı delik deşik eden ÖSO’cuları, yasaları hiçe sayarak koruyan kollayan
Emniyet güçleri, kendi halkına karşı acımasız, vicdansız ve pervasız davrandı.
Nusra karargâhına dönen Hatay da halk tedirgin ve
kaygılı olarak tetikte oldu. Bu katillerin Türkiye’de ki uzantıları ile
birlikte kendilerine bir fırsat bulup saldıracağı ihtimalini hep canlı tuttu.
Gençler katillerin ellerini kollarını sallayarak kentin sokaklarında, övünerek
dolaşmaları, kendi devletlerinin bu katillere sahip çıkmasını hiçbir zaman
kabullenmediler. Savaşa karşı çıkıp barış istediler. Zulüm ve katliam
durdurulsun istediler. Hemen yanı başlarında akrabaları vahşice katledilirken,
kendi ülkelerinin suç ortağı olmasına karşı çıktılar.
Demokratik tepkilerini, sokakta protesto
gösterileriyle göstermek dışında, asla şiddete yönelmediler. Tek bir kurşun
sıkmadılar. Molotof kokteyli gibi yakıcı şeyler kullanmadılar. Bomba atmadılar.
Sadece polis müdahale ettiğinde, barikat kurup, taş attılar. Kentlerini,
mahallerini, onurlarını ve değerlerini korudular.
Hayır dediler.HAYIR.
AKP’nin lügatinde hayır yoktu, biat vardı.
Biat istedi.
Etmediler…
Tek tek düştüler.
Toprağa değil yangın yeri yüreklere düştüler, can oldular…
Yarım kalan türkülerini halka bırakarak sonsuzluğa gittiler.
Ve biz,
Bugün de öldük…