21 Mart 2012 Çarşamba

SOLUN SORUNU

Yanlış tartışmalar, kaçınılmaz olarak yanlış sonuçlara götürür. Sorun yanlış tespit edilince üzerine kurgu yapılan her şey de, yaşamdan alakasız, çözümden uzak ve sonuçsuz bir angajmana dönüşüyor.

Solun bir türlü yaşamda karşılık bulamamasının nedenini dağınıklılığa veya birlik olamamaya bağlamak ilk adımı yanlış atmaktır. Birlik olunamaması bir sonuçtur. Elbetteki önemli bir sonuçtur ancak bir başka sorunun yarattığı bir sonuçtur.

Solun sorunu birlik değil kimlik sorunudur. Birliksizlik kimliksizliğin doğal sonucu olarak yaşanmaktadır. Kimliksiz kalan solun kimliğini birlikte araması, yeni bir yanlışa hesapsız kapılması ve sorunu görmeme ısrarından başka bir şey değildir. Yaşamın diyalektiğini kavrayamamış ve kendi bünyesinde cisimleştirememiş dünün heybetli yapılarının, dünün hayaliyle bu günde var olma çabaları ciddi bir sol kimlik sorunu yaratmış ve her alanda bu sorun kendini dayatmıştır.

Kimlik sıkıntısını bir türlü aşamayan sol, birlik arayışlarıyla bir anlamıyla bu sorunu ötelemek istemektedir. Bu güne kadar yaşanan birlik denemelerinin başarısız olmasının asıl nedeni de budur. Yan yana gelen ve yaşamla bir türlü örtüşmeyen farklılar, bir olmaya, birlikte tavır almaya çalışıyorlar. Dünün heybetiyle, bu günde fırtınalar yaratmanın özlemini taşıyorlar.

Türkiye solu 25 yılı aşkın bir süredir değişik boyutlarıyla birlik sorununu tartışarak sonuç almaya çalışmıştır. Ancak bir-iki pratik girişim dışında elle tutulur bir kazanım elde edilememiş, enerjisinin önemli bir kısmını bu alanda harcayarak umutlarını tüketmiştir. Özellikle siyasal islamın yükselme dönemlerinde, ağırlıklı olarak gündeme oturan solda birlik tartışmaları, ciddi kaygılarla başlatılmış olsa bile, yanlış kulvarda sürdürülmüş, iyi niyetli heyecanların tüketilmesi dışında somut hiçbir sonuç üretilememiştir.

Kuşkusuz solda birliğin en geniş anlamda sağlanması, her duyarlı demokrat insanın istediği bir şeydir.Ancak yaşanılan sürecinde gösterdiği gibi solun temel sorunu birlik değil, kimlik sorunudur. Yaşamı bu günkü gerçekliğiyle yakalama kabiliyeti gösteremeyen, dünün heybetine sımsıkı yapışmış yapıların bu günde birlik telaşına düşmelerini çözücü olarak görmenin olanağı yoktur.

Çatı partisi tartışmaları böylesi bir düzlemde solun gündemi olarak tartışma alanına girdi. Temler sağlam, duvarlar yerinde, tek eksik çatı…

Veya önce çatıyı oluşturalım-partiyi ve organlarını, sonrasında duvarları -örgütlenmeyi, arkasından temeli yani ideolojik alt yapıyı…

Yine bir başka yanlış, yine bir umut harcanması yine bir öteleme…

On eskiden bir yeni çıkmaz. Daha fazla eskiden de yeninin çıkma şansı yoktur. Öncelikle bu günü yakalayan, yaşamın değişkenliğine kendisini uyarlayabilen, dünyayı yeni biçimiyle ve ilişkileriyle çözümleyebilenler ancak yeni bir şey için adım atabilirler. Adı geçen yeni gerçekten yeni olur ve yeni yaşamın gereklilikleri karşısında var olma şansı edinebilir.

Çatı arayışı bu anlamıyla yetersizliğin, yaşamdan kopuşun bir refleksi olarak görüle bilinir. Türkiye siyasasında yıllardır varlık gösteremeyenlerin, yaşamı yakalayamayanların, çaresizce sarıldıkları bir süreç…

İşçi sınıfının devrimci rolünü tartışmaya bile gerek duymayan, bilişim dünyasındaki gelişimin yaşamın hemen her alanını nasıl etkilediği reddeden, insanın düşünme biçimini bile nasıl etkilediğini görmemekte direnen, devrimci tavrı ve tutarlığı, 50 yıllık kavramlara sımsıkı sarılmak olarak anlayan anlayışlarla bir yeni nasıl oluşturula bilinir…

Yapılan olsa olsa eskinin yeni yaşamda yeniden var edilmesi telaşı olur ki, buda sonuçuz kalmak zorunadır.

Solun önündeki temel tartışma sol kimlik üzerine olmalıdır. Değişen dünyada nasıl bir sol sorusuna hep birlikte yanıt aranmalıdır. Yapılan tartışmalar bu eksende sürdürülürse ancak anlamlı sonuçlar üretme yolunda adım atmış olabiliriz. Diğer türlü aynı noktada debelenmek dışında bir sonuç alabilmek olası gibi görünmemetedir.

Bir kez daha yineleyelim. Onlarca eskiden bile, tek bir yeni çıkmaz.