11 Mart 2012 Pazar

GAZİ KATLİAMINI UNUTMADIK


12 Mart 1995 tarihinde yaşanan Gazi davası tam 5 yıl sürdü. Yargılama sonucunda 22 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarda yalnızca iki polis suçlu bulundu.
İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açtığı dava, kamu güvenliğinin sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a sürüldü. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı.
Yargılanma süreci sonucunda yargılanan 20 polisten 18’i beraat ederken 2 polis hakkında toplam 4 yıl 32 ay hapis cezası verdi. Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi AİHM'e başvurdu.
Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye'de ölen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda yaşamını yitiren 17 kişi için ayrı ayrı 30 bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye'yi toplam 510 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti.
GAZİ MAHALLESİNDE NELER OLMUŞTU
Maraş katliamı daha belleklerde canlıyken, Sivas katliamının yasası kabuk tutmamışken, tekrar harekete geçen karanlık güçler, İstanbul’un orta yerinde Gazi mahallesinde bir gece vakti, tekrar sahneye çıkıp, insanların üzerine kurşun yağdırdılar.
12 Mart 1993 tarihinde gerçekleşen bu saldırıda, alevi dedesi Halil Kaya yaşamını kaybederken,  20 kişi de yaralandı. Saldırganlar olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünün boğazını keserek öldürdü, taksiyi ateşe verdi ve kaçtı.
Olayların ardından halk, Gazi Mahallesi’nde toplandı ve polis karakoluna yürüdü. Polisin grubu dağıtmak için havaya ateş açtığı sırada, serseri kurşunlarla bir kişi öldü, birçok kişi de yaralandı. Gece boyunca olaylar durmadı. 13 Mart günü polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçen grup, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polisle çatıştı. 15 kişi öldü, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı.

Askerlerin de bölgeye gelmesinden sonra Gaziosmanpaşa'da üç mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak barikatlar kuran grup, bir komite oluşturarak isteklerinin yerine getirilmemesi durumunda eylemlerini sürdüreceklerini açıkladı.

14 Mart günü Gazi Mahallesi'ndeki olaylar Ankara'ya sıçradı. Gazi Mahallesi, polis eşliğinde sakin bir gün geçirirken, Ankara Kızılay Meydanı'nda çıkan olaylarda 36 kişi yaralandı. 15 Mart'ta ise Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi'nde olaylar çıktı. Protestocu grubu dağıtmaya çalışan polisin açtığı ateş sonucu 4 kişi öldü, 20'den fazla kişi yaralandı.

Olaydan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığı'nın olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" iddiasıyla dava açtı.

Gazi mahallesinde hayatını kaybedenler;

1-Ali Yıldırım, 2- Dilek Sevinç, 3-Dinçer Yılmaz,4-Fadime Bingöl, 5-Fevzi Tunç, 6-Halil Kaya, 7-Hasan Sel, 8-Hasan Gürgen, 9-Mehmet Gündüz, 10-Mümtaz Kaya, 11-Reis Kopal, 12-Sezgin Engin, 13-Yaşar Aydın,14-Zeynep Poyraz, 15-Hakan Çabuk,16-Hasan Puyan, 17-Genco Demir,18-İsmihan Yüksel, 19-İsmail Baltacı

Gazi mahallesi neden hedef olarak seçildi?

Gazi Mahallesi, demokratların devrimcilerin muhaliflerin ve Alevilerin yoğunluklu olarak yaşadığı bir mahalleydi ve saldırı mahallenin bu özelliklerinden dolayıydı.

Böyle bir saldırıyı kim neden yapmıştı?

 Dönemin İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi Avcı yıllar sonra ortaya çıktı ve dedi ki; “Bu olayda Yeşil’in ve ekibinin parmağı var.” Bu açıklama önemli bir kanıttı. Yeşil çok uzun bir zaman devlete gayri resmi olarak görev yapmış bir kontrgerillacı. Daha sonra zaten Fikri Sağlar’ın, Mehmet Elkatmış’ın da Yeşil ve ekibi ile ilgili “Gazi katliamını onlar başlattı” şeklinde beyanları oldu. Gazi katliamıyla Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasının yeniden körüklenmesinin hesabı yapıldı.

Gazi Katliamı Davası’nda belgeler, kanıtlar, yaşananlar ortadaydı. Sadece üzerine gidilmesi gerekiyordu ama bu yapılmadı. Gazi neden çözülmedi?

  Gazi davası avukatlarından Özlem Gümüştaş konuya ilişkin yaptığı açıklamada; “Gazi olayı 20 polis memurunun çok düşük ceza istemleriyle yargılandığı bir dava olamaz, mahkemenize çok iş düşüyor, araştırın” dedik. Maalesef, bunları dinlemedi mahkeme. “Beni ilgilendirmez, ben önümdeki olayla ilgilenirim. Nasıl başlamış, kim yapmış, kim etmiş. Ben burada 9 kişinin ölümünü yargılıyorum. Gerisi beni ilgilendirmez” dedi.

Gazi Katliamının müdahil avukatları, Gazi mahallesinde yaşanan olayların arkasında devlet içindeki birtakım kontrgerilla faaliyetinde yer almış kişilerin bulunduğunu değişik zamanlarda ifade ettiler.  Ancak şimdi ye kadar aradan 19 yıl geçmesine rağmen Gazi olayları aydınlatılamadı, gazi mahallesinde ölen 22 kişinin katilleri bulunamadı.

“EMRİ NECDET MENZİR VERDİ”

2006 yılında, gazi katliamından 11 yıl sonra,  aldığı ceza nedeniyle polislikten atılan Adem Albayrak’ın “Bize ateş etme emrini zamanın Emniyet Genel Müdürü Necdet Menzir ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu verdi” yönünde itirafta bulunmuş, ancak bu itiraf bile dönemin sorumluları hakkında dava açmaya yetmemiştir. 

Gazi katliamının yaşandığı dönemde İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Emniyet Müdürü'yse Necdet Menzir'di. Bu isimler daha sonra ödüllendirilerek milletvekili yapılmış hatta dönemim İstanbul Emniyet müdürü Necdet Menzir İçişleri banı olmuştur.

Gazi katliamı Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Osman Gürbüz'ün ifadelerinde de yer aldı. Gürbüz, verdiği ifadede,  kahvehanelerin taranması talimatını emekli tuğgeneral Veli Küçük ‘ün verdiğini iddia etti.

Gazi davası müdahil avukatlarından Özlem Gümüştaş, “dönemin İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı'nın, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile birlikte Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı'nda bir araya gelerek bu olayları koordine ettiklerini iddia ettiğini belirterek “Ancak bu ifadelerin dikkate alınmadığını ve hiçbir yetkilinin yargılanmadığını” söyledi.

“Kızımızın katili devlettir”

12 Mart 1995 de Gazi Mahallesinde, görme özürlüğü bir kızı kurtarmaya çalışırken, sırtın uzun menzilli bir silahla vurularak öldürülen Zeynep Poyraz’ın babası Cemal Poyraz,  yurt gazetesine yaptığı açıklamada, “kızımızı devlet katletti” dedi.

24 Yaşında ki Üniversite öğrencisi Zeynep Poyraz, Gazi mahallesinde ki kahve taramalarını protesto etmek için 12 Mart 1995 günü mahalleye gitti. Protesto gösterisi, panzerlerden açılan ateş sonucunda bir anda katliama dönüştü. Zeynep bu arbededen görme engelli bir kişiyi kurtarmaya çalışırken, sırtında vurularak can verdi.

Baba Cemal Poyraz o süreçte ve sonrasında yaşadıklarını yurt gazetesine şöyle anlattı;

“ Akşamüzeri bir telefonla öldürüldüğünü öğrendik. Hastaneye gidip, teşhis ettik. Kızım sırtından giren ve kalbinden çıkan uzan menzilli bir silaha ait kurşunla can verdi. Mehmet Gündoğan isimli polis kızımı öldürmekten yargılandı ancak ceza bile almadı. 22 kişiyi katledenler toplam 6 yıl ceza aldılar. Her şey ortada olup bitmesine rağmen, hiç kimse adalete hesap vermedi. Tüm yaşanan ölümlerden dolayı sadece iki polis on sekizer ay cezaevinde yattı. Onlarca tanığın ifadesi mahkeme tarafından, ‘yakınları ve arkadaşları’ oldukları gerekçesiyle reddedildi. Kızımı öldüren kurşunun balistik raporunu bile alamadık biz. Bizim çocuklarımız bilinçli bir şekilde, planlı olarak öldürüldü. Yaralılarımız bile mahalleden çıkartmamıza izin vermediler. Ölenlerin çoğu kan kaybından öldü. Tam bu kıyım yaşatıldı bize. Kızımın katili devlettir. Ben 17 yıldır başka Zeynepler ölmesin diye sokaklardayım. Devlet adaleti yerine getirmek yerine katilleri korudu.”