12 Mart 1995 tarihinde yaşanan Gazi davası tam 5 yıl sürdü. Yargılama sonucunda 22 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarda yalnızca iki polis suçlu bulundu.
İstanbul Eyüp Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açtığı dava, kamu güvenliğinin
sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a sürüldü. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır
Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak
3 Mart 2000'de karara bağlandı.
Yargılanma süreci sonucunda
yargılanan 20 polisten 18’i beraat ederken 2 polis hakkında toplam 4 yıl 32 ay
hapis cezası verdi. Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine
yakınlarını kaybeden 22 kişi AİHM'e başvurdu.
Yargılama sonucunda mahkeme 27
Temmuz 2005'te açıklanan kararda Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi
ile Ümraniye'de ölen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi.
Olaylarda yaşamını yitiren 17 kişi için ayrı ayrı 30 bin avro tazminat
verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye'yi toplam 510 bin avro tazminat
ödemeye mahkûm etti.
GAZİ MAHALLESİNDE NELER OLMUŞTU
Maraş katliamı daha belleklerde
canlıyken, Sivas katliamının yasası kabuk tutmamışken, tekrar harekete geçen
karanlık güçler, İstanbul’un orta yerinde Gazi mahallesinde bir gece vakti,
tekrar sahneye çıkıp, insanların üzerine kurşun yağdırdılar.
12 Mart 1993 tarihinde
gerçekleşen bu saldırıda, alevi dedesi Halil Kaya yaşamını kaybederken, 20 kişi de yaralandı. Saldırganlar olay
yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünün boğazını keserek
öldürdü, taksiyi ateşe verdi ve kaçtı.
Olayların ardından halk, Gazi
Mahallesi’nde toplandı ve polis karakoluna yürüdü. Polisin grubu dağıtmak için
havaya ateş açtığı sırada, serseri kurşunlarla bir kişi öldü, birçok kişi de
yaralandı. Gece boyunca olaylar durmadı. 13 Mart günü polis karakoluna tekrar
yürüyüşe geçen grup, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polisle çatıştı.
15 kişi öldü, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı.
Askerlerin de bölgeye gelmesinden
sonra Gaziosmanpaşa'da üç mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak
barikatlar kuran grup, bir komite oluşturarak isteklerinin yerine getirilmemesi
durumunda eylemlerini sürdüreceklerini açıkladı.
14 Mart günü Gazi Mahallesi'ndeki
olaylar Ankara'ya sıçradı. Gazi Mahallesi, polis eşliğinde sakin bir gün
geçirirken, Ankara Kızılay Meydanı'nda çıkan olaylarda 36 kişi yaralandı. 15
Mart'ta ise Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi'nde olaylar çıktı. Protestocu
grubu dağıtmaya çalışan polisin açtığı ateş sonucu 4 kişi öldü, 20'den fazla
kişi yaralandı.
Olaydan sonra yapılan otopsi
sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği
belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığı'nın olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp
Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını
aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" iddiasıyla dava açtı.
Gazi mahallesinde hayatını
kaybedenler;
1-Ali Yıldırım, 2- Dilek Sevinç,
3-Dinçer Yılmaz,4-Fadime Bingöl, 5-Fevzi Tunç, 6-Halil Kaya, 7-Hasan Sel,
8-Hasan Gürgen, 9-Mehmet Gündüz, 10-Mümtaz Kaya, 11-Reis Kopal, 12-Sezgin
Engin, 13-Yaşar Aydın,14-Zeynep Poyraz, 15-Hakan Çabuk,16-Hasan Puyan, 17-Genco
Demir,18-İsmihan Yüksel, 19-İsmail Baltacı
Gazi mahallesi neden hedef olarak
seçildi?
Gazi Mahallesi, demokratların
devrimcilerin muhaliflerin ve Alevilerin yoğunluklu olarak yaşadığı bir
mahalleydi ve saldırı mahallenin bu özelliklerinden dolayıydı.
Böyle bir saldırıyı kim neden
yapmıştı?
Dönemin İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi
Avcı yıllar sonra ortaya çıktı ve dedi ki; “Bu olayda Yeşil’in ve ekibinin
parmağı var.” Bu açıklama önemli bir kanıttı. Yeşil çok uzun bir zaman devlete
gayri resmi olarak görev yapmış bir kontrgerillacı. Daha sonra zaten Fikri
Sağlar’ın, Mehmet Elkatmış’ın da Yeşil ve ekibi ile ilgili “Gazi katliamını
onlar başlattı” şeklinde beyanları oldu. Gazi katliamıyla Alevi-Sünni,
Türk-Kürt çatışmasının yeniden körüklenmesinin hesabı yapıldı.
Gazi Katliamı Davası’nda belgeler,
kanıtlar, yaşananlar ortadaydı. Sadece üzerine gidilmesi gerekiyordu ama bu
yapılmadı. Gazi neden çözülmedi?
Gazi davası avukatlarından Özlem Gümüştaş konuya ilişkin yaptığı
açıklamada; “Gazi olayı 20 polis memurunun çok düşük ceza istemleriyle
yargılandığı bir dava olamaz, mahkemenize çok iş düşüyor, araştırın” dedik.
Maalesef, bunları dinlemedi mahkeme. “Beni ilgilendirmez, ben önümdeki olayla
ilgilenirim. Nasıl başlamış, kim yapmış, kim etmiş. Ben burada 9 kişinin
ölümünü yargılıyorum. Gerisi beni ilgilendirmez” dedi.
Gazi Katliamının müdahil
avukatları, Gazi mahallesinde yaşanan olayların arkasında devlet içindeki
birtakım kontrgerilla faaliyetinde yer almış kişilerin bulunduğunu değişik
zamanlarda ifade ettiler. Ancak şimdi ye
kadar aradan 19 yıl geçmesine rağmen Gazi olayları aydınlatılamadı, gazi
mahallesinde ölen 22 kişinin katilleri bulunamadı.
“EMRİ NECDET MENZİR VERDİ”
2006 yılında, gazi katliamından
11 yıl sonra, aldığı ceza nedeniyle
polislikten atılan Adem Albayrak’ın “Bize ateş etme emrini zamanın Emniyet
Genel Müdürü Necdet Menzir ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu verdi” yönünde
itirafta bulunmuş, ancak bu itiraf bile dönemin sorumluları hakkında dava
açmaya yetmemiştir.
Gazi katliamının yaşandığı
dönemde İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve
Emniyet Müdürü'yse Necdet Menzir'di. Bu isimler daha sonra ödüllendirilerek
milletvekili yapılmış hatta dönemim İstanbul Emniyet müdürü Necdet Menzir
İçişleri banı olmuştur.
Gazi katliamı Ergenekon
soruşturması kapsamında tutuklanan Osman Gürbüz'ün ifadelerinde de yer aldı.
Gürbüz, verdiği ifadede, kahvehanelerin
taranması talimatını emekli tuğgeneral Veli Küçük ‘ün verdiğini iddia etti.
Gazi davası müdahil avukatlarından
Özlem Gümüştaş, “dönemin İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı'nın, dönemin
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu
ile birlikte Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı'nda bir araya gelerek bu olayları
koordine ettiklerini iddia ettiğini belirterek “Ancak bu ifadelerin dikkate
alınmadığını ve hiçbir yetkilinin yargılanmadığını” söyledi.
“Kızımızın katili devlettir”
12 Mart 1995 de Gazi
Mahallesinde, görme özürlüğü bir kızı kurtarmaya çalışırken, sırtın uzun
menzilli bir silahla vurularak öldürülen Zeynep Poyraz’ın babası Cemal
Poyraz, yurt gazetesine yaptığı
açıklamada, “kızımızı devlet katletti” dedi.
24 Yaşında ki Üniversite
öğrencisi Zeynep Poyraz, Gazi mahallesinde ki kahve taramalarını protesto etmek
için 12 Mart 1995 günü mahalleye gitti. Protesto gösterisi, panzerlerden açılan
ateş sonucunda bir anda katliama dönüştü. Zeynep bu arbededen görme engelli bir
kişiyi kurtarmaya çalışırken, sırtında vurularak can verdi.
Baba Cemal Poyraz o süreçte ve
sonrasında yaşadıklarını yurt gazetesine şöyle anlattı;
“ Akşamüzeri bir telefonla
öldürüldüğünü öğrendik. Hastaneye gidip, teşhis ettik. Kızım sırtından giren ve
kalbinden çıkan uzan menzilli bir silaha ait kurşunla can verdi. Mehmet
Gündoğan isimli polis kızımı öldürmekten yargılandı ancak ceza bile almadı. 22
kişiyi katledenler toplam 6 yıl ceza aldılar. Her şey ortada olup bitmesine
rağmen, hiç kimse adalete hesap vermedi. Tüm yaşanan ölümlerden dolayı sadece
iki polis on sekizer ay cezaevinde yattı. Onlarca tanığın ifadesi mahkeme
tarafından, ‘yakınları ve arkadaşları’ oldukları gerekçesiyle reddedildi.
Kızımı öldüren kurşunun balistik raporunu bile alamadık biz. Bizim çocuklarımız
bilinçli bir şekilde, planlı olarak öldürüldü. Yaralılarımız bile mahalleden
çıkartmamıza izin vermediler. Ölenlerin çoğu kan kaybından öldü. Tam bu kıyım
yaşatıldı bize. Kızımın katili devlettir. Ben 17 yıldır başka Zeynepler ölmesin
diye sokaklardayım. Devlet adaleti yerine getirmek yerine katilleri korudu.”