TEHDİT KAPIMIZDA
Her gün yeni operasyonlarla
uyanıyoruz. Sivil dikta rejimi adım adım yaşama geçiriliyor. AKP ilk kez açık
açık gerçek yüzünü göstermeye ve toplumun üzerine kâbus gibi çökmeye
başlamıştır. Cezaevleri insanlarla doldu. Devrimci demokrat, ilerici, aydın
muhalif kim var ise, potansiyel tehdit olarak görülüyor ve hızlı bir operasyonla
içeri atılıyor.
Darbe dönemlerinin Askeri mahkemelerinde
suçlamalar için, ağırlıklı olarak işkence altında alınmış sanık ifadeleri
kullanılırdı. Özellikle işkence de çözülmüş insanların, diğer insanlar için
verdikleri ifadeler delil kabul edilir ve cezalar buna dayanılarak verilirdi.
Binlerce insan bu hukuk dışı yöntem kullanılarak, onlarca yıla varan hapis
cezalarına çarptırıldılar. Birbirlerini bir biçimde tanıyan insanlar, böylesi
bir yakalanma da ciddi kaygılar taşımaya, işkence altında ki kişinin direnç
gücene ve o an aklına gelmesine bağlı olarak, korkmaya ve kaçmaya başladılar.
Şimdi aynı şey, dinlemeler,
teknik takip, gizli tanıklar ve imzasız ihbar mektuplarıyla yapılıyor. Önce suçlanacak kişi belirleniyor sonrasında
yoğun bir çabaya girerek o kişiyi suçlayabilecek, takibatlar başlıyor. Birden imzasız ihbar mektupları, gizli tanıklar
çıkartılıyor ortaya. Şüphe tek başına operasyonlara başlamak için yetiyor.
Sonrasın da zaten uzun bir yargı süreci
başlıyor. Siz derdinizi anlatana kadar yıllar geçiyor.
Bir biçimde tanıdığınız bir
insanın telefonu dinlenmeye görsün, yaşamınız kararabilir. Bir gün kapınız
çalınır ve olmadık zamanlarda yaptığınız telefon görüşmeleri, mailleşmeleriniz,
msn konuşmalarınız, kalınca bir dosya olarak önünüze getirilir. Aradan ciddi
bir zaman geçtikten sonra size sorulduğunda hatırlayamayacağınız pek çok
konuşma metni karşınıza çıkar. Önce “ben gerçekten böyle bir konuşma yaptım mı
acaba” diye düşünürsünüz. Yapmış olmalısınız, elde kapı dinleme tutanağı
denilen bir belge vardır. Bocalamaya başlarsınız. Ne için konuşmuştunuz, hangi
ortamda neden bu sözleri söylemiştiniz. Bunları bilmeniz çok mümkün olmamasına
rağmen “doğrudur” demek zorunda kalırsınız. İşte bu dorudur demek zorunda
kaldığınız her şey sizi bir mahkûmiyete götürür. Kurtulun, kurtulabilirseniz.
İşkence altında alınan ifadelerin
delil olarak kullanılması ile özel yaşamınızın her hangi bir kesitinde
konuşmalarınızın dinlenmesi ile elde edilen delil arasında hiçbir fark yok. Her
ikisi de sizin iradeniz dışında, size tuzak kurularak elde edilmiş ve sizi
mahvetmeye dönük belge olarak kullanılmak amacıyla oluşturulmuş şeylerdir.
Bu gün gizli tanıklar, ihbar
mektupları, dinlemeler ve teknik izlemeler herkesin kâbusu gibi oldu. Konuşmaya
korkuyoruz. Yazışmaya korkuyoruz. Yeni insanlar tanımaya korkuyoruz. Yeni kavramlar kullanmaya bile korkuyoruz. Tam bir
modern baskı süreci yaşıyoruz. Özgürlükler içerisinde, tutsağız. İnsan yaşamını
kolaylaştırmak için geliştirilen teknolojilerin, insana dönmesi sürecini, bariz
bir şekilde yaşıyoruz.
Yasal, yasadışı dinlemeler artık
yaşamımızın bir gerçeği. Sistemin muhalif unsurları elimine etmek amacıyla
kullandığı birer silah haline dönüştürüldüler. Her insan hakkında dinleme
izlemelerden bilgi dosyaları oluşturularak, yeri ve zamanı geldiğinde kullanılmak
üzere arşivlendiği bir süreci yaşıyoruz. Bu süreç nereye kadar gider bilemeyiz.
Ancak hukuksal ve demokratik olmayan bu sürece karşı durmak gerekmektedir.
Mevcut iktidar, kişileri
itibarsızlaştırma amacıyla da bu dinlemeleri kullanmakta ve kişinin özel
yaşamını toplum önüne koyarak, kişi hak ve özgürlüklerini alenen çiğnemektedir.
Mekanizma, ele geçirilen ve periyodik olarak bilgi ve sözde belge aktarılan,
kimi medya organlarının harekete geçirilmesi ile çalışmaktadır. Bir sabah
gazeteleri açtığınız da, bir telefon konuşmanız bir gazetenin manşetine düşüş
olabilir. Bunu yapanlar, suç unsuru içermese bile, sizi toplum önünde
itibarsızlaştırmak ve muhalif duruşunuzu zayıflatmak amacıyla itibarınıza
yönelmişlerdir. Sonra çırpınıp durur, kendinizi savunma noktasına itilir ve
muhalif kimliğinizden ve tavrınızdan uzaklaştırılırsınız.
Yoğun bir baskı süreci yaşıyoruz.
Adına ileri demokrasi denilen bu süreçte, çok sistematik olarak bir denetleyici
ve yaptırımcı mekanizma oturtulmaya çalışılıyor. Bütün bir toplum, bu
yaptırımcı mekanizmanın kıskacı altına alınarak, denetlemeye, biçimlendirilmeye
ve sisteme entegre edilmeye çalışılmaktadır. Bu gerçek anlamda faşizmdir.
İleri demokrasi ve özgürlükler
aldatmacasına karşı, gerçek demokrasi için mücadele etmeli ve iktidarın gerici,
faşist yüzünü teşhir etmeliyiz. Sadece kendine demokrat olan, sadece kendisi
için özgürlük isteyen, kendisini onaylamayan herkesi yok etmeye,
etkisizleştirmeye çalışan bu iktidarın gerçek yüzünü ortaya çıkarmalıyız.
Biz, ülkemizi seviyoruz.
Ve kendi ülkemizde onurluca ve özgürce yaşamak istiyoruz.
Bu ülkede ekmek için onur satılmasın istiyoruz.
Emeğin değeri ve onuru korunsun
istiyoruz.
Yoksulluktan genç kızlarımız
bedenlerini satmak zorunda kalmasın istiyoruz.
Gençlerimiz kokuşmuş kültür
döküntüleriyle toplumsal değerlerimizden kopmasın istiyoruz.
Düşünen insanlarımız, bilim
adamlarımız, yayıncılarımız, yazarlarımız cezaevlerine tıkılmasın istiyoruz.
Onlarca yıldır bir biçimde süren
kirli savaşa son verilsin istiyoruz.
Yargısız infazlar ve cinayetler
son bulsun istiyoruz.
Her kimlik kendisini özgürce
yaşayıp, sahiplensin istiyoruz.
Gerici tehdit kapımızda görmeden,
korkusuz ve özgürce yaşayalım istiyoruz.
Hakkımız olan onurlu bir yaşamı
istiyoruz.
Bunun için bıkmadan, yorulmadan, yılmadan, baskılara boyun eğmeden,
mücadele etmeliyiz.
Artık vaktidir; Ayağa kalkmanın, yan yana gelmenin, sokağa
inmenin.