ALEVİLERİN BAŞKA VATANI YOK
(Bir kez daha yayınlıyorum)
(Bir kez daha yayınlıyorum)
Çatışmaların ön saflarında yer alan aleviler için Suriye,
terkedilemeyecek, vazgeçilemeyecek vatan toprağıdır.
Suriye de mezhep çatışması vardır
yalanı sık sık söylendi. Bu yalanla AKP hükümeti Türkiye’de ki mezhepsel farklılıkları
kaşıyarak, iflas eden Suriye politikasına Sünni kesimden destek bulmaya
çalışmıştır. Suriye de bir alevi diktatörlüğü vardır yalanı bu amaçla aylardan
beri yandaş medya üzerinden servis edilmektedir. Emperyalizmin ve bölge
gericiliğinin yıkmaya çalıştığı, BAAS iktidarı, Alevi iktidarı olarak
sunularak, siyasal amaç gizlenmiş, emperyalizm adına taşeronluk görevi üstlenen
AKP hükümeti gerçek çehresini gizlemeye çalışmıştır.
Suriye Alevilerin ve diğer
azınlık kesimlerin on yıllardır rahtça yaşadıkları, devlet olanaklarından eşit
olarak yararlandıkları, herkesin kendi kimliği ile var olabildiği istisnai
ülkelerden birisidir. Araplar, Kürtler, Ermeniler, Dürziler, Yahudiler,
Türkmenler, Çerkezler ve değişik inanç ve mezhepsel gruplar bu ülkede kendi
kimlikleri ile yaşama olanağına sahip olmuşlardır. Kiliseler camilerle yan yana
durmayı bilmiş, her iki kesime inanan halk kitleleri ortak vatan bileşkesinde,
Suriye gerçekliğinde eşit yurttaşlar olarak yer almışlardır.
Suriye de Aleviler, diğer inanç
grupları gibi kendi inançlarını özgürce yaşayabilme olanaklarına sahip olmakla
birlikte, devletin hemen her kademesinde, diğer inanç gruplarıyla birlikte yer
almaktadırlar. Suriye ordusunda Aleviler de general olabilmekte, Sünnilerde,
Türkmenler de, Hristiyanlar ve Ermenilerde. Orduda rütbe alabilmek için
belirleyici kıstas, herhangi bir etnik kökene yada inanç grubuna bağlı olmak
değil askeri olarak o rütbeyi taşıyacak yetenekte olmaktır. Yasal olarak tüm
haklar devletin her hangi bir organında diğer herkes kadar eşit haklara
sahiptirler.
Türkiye de gayri Müslümlerin
orduya alınmadığını, Alevilerin orduda üst rütbelere çıkarılmadığı, güvenlikle
ilgili diğer birimlerde, fişlenerek alt düzeylerde ancak çalıştırıldığını
düşündüğümüzde, Suriye de ki eşitliğin
önemi çok daha bariz olarak öne çıkmaktadır. Suriye de demokrasi dersi vermeye
kalkan AKP iktidarı, dönüp aynaya bakmalı ve toplumdan neredeyse dıştalanmış,
Alevi ve gayri Müslüm hakların durumlarını görmelidir.
Sünni egemen anlayış diğer
inançları adeta yok saymış, her fırsatta farlılıkları kaşıyarak, düşmanlıklar
yeşertmiştir. Bu ayrışmadan sürekli nemalanmış, siyasal yandaş kazanmıştır.
Ötekileştirilmiş azınlık hakların ve egemen olmayan mezhepleri sürekli baskı
altında tutarak eritmeye, sindirmeye ve yaşamdan uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Birlik-Özgürlük ve Sosyalizm (BAAS Partisi)
BAAS partisinin (Arap Sosyalist
Diriliş Partisi) ideolojik ekseni bir
ulus-devlet üzerine oturmuştu. İslam, ortak kültür olarak değerlendirildi,
mezhepçiliğin önüne geçilmek istendi ve bir ulus çatısı yaratılmaya çalışıldı. İslamın diğer mezhepleri gibi Aleviliğin de
öne çıkartılmasına izin verilmedi. Tüm
inançlar kendilerini özgürce ifade etmekle birlikte, devlet içerisinde
mezhepsel kimlikleriyle asla yer almadılar. Laik devlet, uluslaşmanın
vazgeçilmezi olarak görüldü ve dinin devleti belirlemesinin önü yasal ve
siyasal olarak alındı.
BAAS partisi içerisinde hemen her
etnik kökenden ve inançtan insanlar aktif olarak yer aldılar. Hatta partinin
kurucusu Michel Eflak bir Hristiyan ve milliyetçi iken diğer önemli ismi Ekrem
Havrani ise Sünni ve sosyalistti.
BAAS partisinin ideolojisi
Birlik, Özgürlük ve Sosyalizm üzerine oturtulmuştur. 1953 de kurulan BAAS
partisi 1963 de iktidarı ele geçirmiş ve hazırladığı yeni anayasada, üretim araçlarının millileştirilmesi, toprak,
taşınmaz ve sanayi mülkiyetinin sınırlandırılması gibi uygulamalar yer
almıştır. Tüm Arapların tek bir ulus olduğunu kabul ederek, yeniden tek bir
devlette ve sosyalizm altında birleştirilmesini ana ilke olarak benimsemişti.
Suriye de Aleviler
Suriye (Yavuz Sultan Selim dönemi
dışında)tarihinin hiçbir döneminde mezhepler arasında çatışmalar yaşanmamıştır.
Hiçbir mezhep diğerini boğazlamaya, yok etmeye ve kıyıma uğratmaya
çalışmamıştır. Devlet bu konuda bölücü değil birleştirici olmuş, ortak vatan
bilinci her şeyin önünde yer almıştır.
Aleviler, toplam nüfusun %15
oluşturmalarına rağmen kendilerini devletin asli unsuru olarak görmüşler ve en
az diğer inanç grupları kadar sahiplenmişlerdir. Suriye de nüfus olarak en yaygın olan inan
grubunu Sünniler oluşturur. Arap
nüfusunun %75’ini Sünni inanç grubuna
ait olanlar oluşturur. Aynı inanç
grubunun BAAS partisi içerisinde ki yoğunluğu da % 75’tir. Devlet örgütlenmesi
içerisinde ki yoğunlukta bu orandan farklı değildir.
Suriye de devlet inanç gruplarına göre biçimlenmediği için, ulus devlet yaratma hedefine uygun olarak, her inanç grubuna eşit mesafede kalmasını bilmiştir.
Suriye devleti laiktir ancak mezhepsel açıdan bakıldığında hâkim ve egemen olan mezhep Sünniliktir. Bu mezhep kökenli insanların devlette yer alış oranı %75 oranındadır. Aleviler, diğer azınlıklar gibi laiklik zemininin güvencesi ile rejimin arkasında sağlam durmaktadırlar. Suriye’ye yönelik silahlı şiddete karşı vatanı savunanlar Sünni mezhep mensubu inançlı ve laik halkı ile Hıristiyanlar, Aleviler, Dürziler, Süryaniler, Kürtlerdir.
Alevilerin başka vatanları yok
Aleviler Suriye de azınlık
nüfuslarına rağmen radikal İslamcı terör karşısında en kararlı ve direngen
mücadeleyi veren kesimlerin önünde duruyor. . Selefi teröristlerin ilk
hedefleri her zaman Alevi insanlar olmuştur. Çatışmaların başladığı ilk
günlerden bu yana, Alevilere dönük kıyım girişimi yapılmış, binlere Alevi
kadın, çocuk demeden vahşice, insanlık dışı yöntemlerle katledilmiştir.
Suriye’nin gerici terör karşısında yenilmesi durumunda il adımda katledilecekler arasında Alevi halk vardır. Sonrasında ile Hristiyan, Ermeni ve diğer halklar vardır. Tarihsel kin ile bezenmiş mezhepsel düşmanlığın, acımasızlığı ile mücadele eden Alevi halkın kaybetme şansı yoktur. Aleviler için kaybetmek bir başka yaşam tarzını kabul etmek değil, yeni bir tarihsel kıyımı yaşamaktır. Katledilmektir. Bu nedenle gerici terör karşısında, her sokakta çatışan, ölen, öldüren, yüzlerce kayıp veren şu ana kadar ağırlıklı olarak Alevi halkı olmuştur.
Suriye de Alevi halkın yoğun
yaşadığı, Lazkiye, Humus, Tartus, Banyas gibi kentlerde Cihatçılar tutunamamış,
kent merkezlerine girememişlerdir. Kırsalda kimi beldelere saldırarak,
zorlamalar yapmış ancak ciddi mevziler kazanamamıştır. Bu kentlerde oluşturulan milis güçler, vatan
savunmasında aktif olarak yer almış, çatışmalarda ön saflarda, ileri mevzilerde
kararlıca durmuştur.
Tüm Suriye kentlerinde hava
kararmaya başladığında mahalle ve sokaklarını gerici teröre karşı korumak
isteyen halk, nöbet tutmaya çıkıyor. Ellerinde Kaleşnikov tüfeklerini ve
kütüklüklerini alıp, köşe başlarını tutuyorlar. İlk saldırılarda, çatışmalarda
bu insanlar yaşamlarını vatanları uğruna veriyorlar. BAAS partisinin kontrolünde örgütlenen bu yerel
savunma birlikleri gönüllü gençlerden oluşuyor ve cihatçılara karşı en kararlı
mücadeleyi bu birlikler veriyorlar. Sivil savunma birliklerine Aleviler nerede
varlarsa orada aktif olarak katılıyor ve vatanlarını yaşamları pahasına
savunuyorlar.
Vatan savunmasında en ön saflarda
yer alan Alevi her ailede en az bir şahit vardır. Çatışmaların ön saflarında
yer alan aleviler için Suriye, terkedilemeyecek, vazgeçilemeyecek vatan
toprağıdır. Ve Alevilerin başka vatanları yoktur.