9 Nisan 2010 Cuma

PAŞALAR EYLEME!..

Eski askerler kendi 12 eylüllerini yaşıyorlar gibi…. Üniformalı, üniformasız, onlarca asker komutan ansızın bir gece evlerinden veya karargâhlarından alınıp, içeriye atılıyorlar. Her gün yeni iddialar ortaya çıkıyor. Askerler şaşkın. Cezaevlerinde Asker koğuşları açılıyor. Voltada emir komuta ortadan kalkıyor. Kısa kesik adımlar atan komutanlar, bu işin nereye varacağını kestiremiyorlar. Bir bırakılıp bir alınıyorlar. Rahat uykuyu unuttular. Sıra bekler gibi ordu evlerinde sessizce oturuyorlar. Artık özgür değiller.

İçlerinden itirafçılar, köstebekler, işbirlikçiler çıkıyor. Belgeler bavul bavul… Kozmik oda yolgeçen hanı. Heybet ayaklar altında. Beceriksizlik diz boyu. Yaşlı - genç, hasta-dinç her kademeden askerler soruşturma kıskacında, ne yapacaklarını bilmez bir şekilde, kıvranıp duruyorlar. Telaş kışlalarda…

Ayışığı, Sarıkız, Balyoz… Becerilememiş darbe senaryoları, orta yerde. Gün geçmiyor ki, bir beceriksizlik daha ortaya çıkmasın… Askerlerin, onlarca yıldır en başarılı oldukları bir alanda, -darbe yapmada- başarısız yığınca senaryo, ayaklarına dolanıp duruyor. Emir komuta darmadağın.

Tecrübesizler. Böylesi koşullarda nasıl tavır almaları gerektiğini bilmiyorlar. Eğitimleri yetersiz kalıyor. Tıpkı 12 Eylülün ilk dönemlerinde, sokaklardan kışlalara alınıp, işkence yapılan devrimciler gibi… Şoktalar… Devrimciler, 12 Eylül sağanağını kısa bir şaşkınlık sonrasında atlatmasını bildiler. Tavır alıp ayak direttiler. Açlık grevleri, ölüm oruçları, mahkeme direnişleri, baskı ve işkence direnişleriyle sürece müdahale ettiler. Can verip, ömür tükettiler. Bir biçimde kendi tabanlarına yani halka ulaşarak, seslerini duyurmaya, uğradıkları işkencelerin ve yaptırımlarının önünü almaya, yaşadıkları adaletsizlikleri gidermeye, yaşam koşullarını düzeltmeye yöneldiler. Topçu marşı, piyade marşı, komando marşı gibi ideolojik enjeksiyonları, direnişle kırdılar ve ayakta kaldılar. Mahkemelerde bayrak açtılar. Siyasal savunmalar yapıp, kendilerini ve eylemlerini, nedenleriyle anlattılar. 12 Eylül askeri mahkemelerinin yılları aşan kâbusunu böyle yendiler…

Ya askerler…
Bence devrimciler gibi direnmeliler. Devrimcilerin direnişlerinden aldıkları derslerle, bu gün kendilerine karşı olanlara ayak diretmeliler. Bir eylem, bir duruş, bir tavır Ergenekonu ters düz edip, bu karmaşaya son verebilir. Hazır tabanları ayaktayken, hazır sırada bekleyenler telaşla ordu evlerinde iken, bir an önce adım atmalılar… Karşıtının eylemi de bazen işe yarayabilir. Denemek gerek…
Ben desteğe varım. Elde var bir… Arkası gelir… Koca kitle…

Biraz cesaret… Biraz tavır, biraz strateji…