21 Şubat 2009 Cumartesi

ESKİ ANCAK ESKİSİ KADAR YENİ OLUR!

Yaşamımızı alışkanlıklarımız yönetiyor. Değiştirme cesareti gösteremediğimiz alışkanlıklarımız, bağımlılık haline gelmiş korkularımız.
Yeniye yatkın olmayan, eskinin kolaylığına, bilindikliğine alışmış,yeninin nasıl olacağını bir türlü kestiremeyen insanlarız.
Yeni devrimcidir biliriz ama yinede uzak dururuz. Yenide bilinmezlik çoktur. Ne kadarını biliyorsak, o kadarını da henüz bilmiyoruzdur.Bildiklerimizi değil çoğu zaman bilmediklerimizi baz alırız kendimize. Oysa bilinenler, bilinmeyenlerden çok daha nettir ve üzerine çok daha kesin şeyler söylenebilir durumdadır. Yinede tüm bilinenleri unuturuz. Yeni bir ev bile eski olan evimizin üzerine kurguladığımız için bize itici gelir. Veya yeni bir araba. Hele yeni bir arkadaş, yeni bir sevgili, yeni bir eş… Hepsinde kaygı eskisinden çok daha fazladır. Eski, kişi için ne kadar uyumsuz olursa olsun, bilindik olduğu için daha rahat olunandır ve değişiklik her zaman risk taşır. Yeni alışılmadık olduğu için korkutur bizi. Oysa ki belki de yeni olan gerçekten yeni olacaktır ve yaşamı bütün olarak değiştirerek, değişikliği gerektiren tüm koşulları ortadan kaldıracaktır.
Her değişiklik bir ihtiyaçtan doğar. Bu bir zorunluluktur. Eskide ısrar yani değişime karşı direnç, yeniye dirençtir aslında. Her yeni, eskinin yeniliğini koruyamadığı, duyulan ihtiyacı karşılayamadığı için var olur. Diğer bir deyişle ihtiyaçtan ortaya çıkar. Yeninin ihtiyaç olarak ortaya çıktığı koşullarda, yerine var olduğu şey, artık var olma olanağını yitirmiş olan şeydir. Ki yeni bundan dolayı kendini koyabilme koşulu elde etmiştir.
Yeni gelişen şey,yaşamın pratiğinde kendini dayatıyorsa ve içinden çıkıp geldiği koşul ve ilişkileri yeni süreçte taşıyabiliyorsa, eskide direnmek artık anlamsızdır. Her eski ancak eskisi kadar yeni olabilir. Eskileri yan yana getirerek tek bir yeni oluşturmanın olanağı yoktur. Eskiyen şey, tarihe karşı, zamana karşı direnme gücünü yitirmiş,günü yakalayamamış, geleceğe dönük umudu tüketmiş demektir. Revizyonların eskiye bir yararı olmaz, yalnızca revize edenlerin kendilerini mutlu hissetmelerini sağlar. Eski, ekside kaldığı gibi güzeldir. Kendini var eden, denk düştüğü dönemin koşullarında, yeni olarak ve işlevleriyle var olduğu dönemde güzeldir.
Her yeni olan şeyde, zamanla sıradanlaşıp, alışkanlık haline gelebilme potansiyelini, daha yeni olarak var olmaya başladığı anda kendi içinde barındırmaya başlar. Yeni, yeni olmaya başladığı anda, eski olmaya da başlamıştır.
Yeniden korkmamak gerek. Bence korkulması gereken, eski olandır. Her şeyini tüketmiş, verebileceği hiçbir şeyi kalmamış olandır.
Hareketin olmadığı yerde çürüme vardır. Her hareket yeniyi içerir. Yeniye direnenler, bilmeden çürümeye gidiyorlar demektir. Direnmek bu anlamıyla olumlu bir erdem olmaktan çıkıp, olumsuzluğun itici gücü halini alıyor. Bir anlamıyla direnmek diye çıktığımız yolda, teslim olmuş oluyoruz.
Her şey gibi, eski ve yeni de, direnmek ve teslim olmak da yaşam ve ölüm gibi, karşıtını ve varlık nedenini içinde taşıyor.
O zaman diyorum ki, cesaretle alışkanlıklarımızdan arınıp, yeni denilen bilinmeze kendimizi bırakalım. Olanca heyecanımızla yarını bu günden yakalayıp, yaşamın önüne geçmekte tereddüt etmeyelim. Bilemeyiz, beklide mutluluk orada gizlidir.